Yazarlar aykırı düşünmelidirler. İktidarın sözlerini sürekli tekrar ederek sadakat göstermesi hem kendini hem iktidarı köreltmesine neden olur. İktidarın ufkunu açacak öneriler sunmalı, yanlışları anlatılmalı ki doğru bulunsun. Bu nedenle her şeye muhalif olmamak gerektiği gibi her denilene de evet dememek gerekir. Yazara, aydına, kanat önderlerine düşen görev doğru bilgi aktarmanın akarı olmalıdır. Bu nedenle iktidarın da iktidar olmanın avantajı ve gücüyle yaptığı her hareket ve davranışın doğru olmadığını bilerek yapılan eleştirilere açık olmalıdır. Netice insan etten ve kemikten yaratılmıştır. Şaşması an meselesidir. Hele etrafında aklı başında insanlar yoksa her yapılana "doğrudur" denilip onaylanırsa hüsran hepimiz içindir. Muhalefete gelince; her türlü doğru ve samimi anlatıya, yapılan işe karşı çıkmak, muhalif olmak hayatın realitesi değildir. Doğru ve güzel yapılan her iş takdir edilir, yanlış yapılanlar için karşı duruş sergilenir. Dünyanın değiştiğini ve yaşananların doğruluğu vicdan sahibi insanların gözünden kaçmamaktadır. Son günlerde yaşanan Dersim katliamı ile ilgili haber ve yazıları görüyoruz. Konu CHP Dersim milletvekili Hüseyin Aygün tarafından seslendirilmesi üzerine gündeme bomba gibi düştü. 1936-1938 yılları arasında Dersim bölgesinde katliamların yaşandığı dönemde CHP nin iktidar olduğunu dile getirdi. Dolayısıyla CHP'nin suç işlediği cezalandırmak değil geçmişiyle yüzleşme adına suçunu kabul etmeli ve özür dilemesi gerektiği istendi. Gerçekten neler yaşanmış, sorusunu sormak değil bu konuda yazılan kitaplarda okumak lazım. İnsanların mağaralara doldurulup fareler gibi boğdurulduğu bir yerde daha ne konuşulur, ne yazılır. Malların talan edildiği, kadınların kızların bilinmeyen ve kabullenilmeyen bir sonla buluşturulduğu inkar edilmez. Bu konunun açıklanmasında ne kin ne öfke var, hele öç alma duygusu hiç düşünülmemektedir. Bu kanayan yaranın dindirilmesi gerekiyor. Bu konuda atılan adımla Türkiye'nin daha birçok gelişmeye gebe olduğu anlaşılmaktadır. Ilımlı İslam'ı savunan, dini değerlere saygılı, muhafazakâr olan Başbakan her ne şekilde olursa olsun ve ne anlam çıkarılırsa çıkarılsın, Dersim halkından özür dilemesi bir erdemlilik olduğu kadar muhalefet partiye vurduğu bir darbedir. Bunu samimi görmeyen, oy hesabı deyip söyleyenler çıkabilir. Ancak bunu söylemek ve belgesiyle açıklamak başlı başına insanlığa yapılan bir hizmettir. Bu özür dilemenin toplumda büyük önem taşıdığı gibi barış ve huzurun temelini atmaktadır. Bu nedenle yıllarca işlenen faili meçhuller içinde özür dilenmesi ülkeye yapılacak en büyük hizmettir. Sancılı da olsa on iki eylül hesabı, boşaltılan köyler, asit koyuları, toplu mezarlar sorulmalıdır. Faili meçhuller artık mantar gibi yerden bitmeye başladı. Devlet kendisiyle yüzleşmeli. Bu konuda da af dilenmeli. Hala çocuğunun, kardeşinin babasının mezarını arayan insanlar var. Yara deşilmeden temizlenmez, tedavi olmaz. Dersim katliamının yapıldığı yıllarda iktidar olan ve bu gün muhalefet olan partinin hala özür dilememesi düşündürücü bir olaydır. Bir telaş ve şaşkınlık içinde olan partinin nasıl bir duruma düştüğünü göreceğiz. Tabi yalnız iktidarın özür dilemesiyle olmuyor, mesele devletin özür dilemesi önemlidir. Muhalefet parti geçmişinde suçlu dahi olsa bu gün özür dilemesi partinin kendi kendini değiştirdiği, yenilediği sadece ilkeler ışığında değil Türkiye halklarına karşı sorumluluğunu yerine getirmenin öneminin anlatımıdır. Büyük bir korku ve bölünme sendromuna düşmüş olan bu partiyi koruyup kollamak genel başkan Kılıçdaroğlu'nu hayli tedirgin ettiği görülmektedir. Halk arasında yaygın deyim "ayağına kurşun sıkmak" sözü çok iyi yakışmaktadır. İnsan kanı üzerinde kahraman olanları kabul etmek insanlığa karşı işlenmiş en büyük suçtur. Atatürk'ün manevi kızı olarak savaşçı kadınlar arasında yer alan Sabiha Gökçen nerede savaştığını merak etmeye gerek yok. O dersimi bombalamaktan başka bir iş yapmadı. Üstelik İstanbul'un en büyük hava alanlarından birine isminin verilmesinin hesabı sorulmalıdır. Nedense hep Kürt kanı üzerinde kahramanlık yapılmaktadır. Türkiye'yi bütünleştirme birlik ve beraberliği pekiştirme adına artık bunlardan vazgeçilmeli, ufkunu açık tutup yönünü Avrupa'ya vermelidir.