Röportaj: Tuğba POLAT / Birçok Yazarın eserlerini okurlarıyla paylaştığı WattPad adlı dijital platformda Roman ve Hikayeler kaleme alan Çakır, aradan geçen 2 yılın ardından bir yayın evinden teklif alarak ilk kitabını çıkardı.

Çoğu insanın üstesinden gelemeyeceği imtihanlarla, küçük yaştan itibaren yüzleşmeye başlayan Çakır; sabır, şükür, tevekkül ve umut dolu cümleleriyle benzer imtihanlardan geçenlere ilham ve cesaret veriyor. Şahsen ilk kez tanıştığım ve tevekkülüne hayran kaldığım Tuğçe Çakır ile gerçekleştirdiğimiz bu güzel, bir o kadar da anlamlı sohbeti sizlerle buluşturuyoruz.

Selamın Aleyküm. Öncelikle sizi sosyal medyadan tanıyoruz birçoğumuz. Sizi tanımayan okuyucularımız için kendinizden bahsedebilir misiniz?

Ve Aleykümselam. Ben Tuğçe Çakır, 25 yaşındayım. Bursa'da doğdum. Lisede Konaklama ve Seyahat Hizmetleri bölümünü okuyup, üniversitede yine aynı bölümü 2 sene okudum. Daha sonra açık öğretimden 'Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümünü' okuyarak 4 yıla tamamladım ve eğitimimi yüksek onur belgesi alarak bitirdim. 7 ay kadar çalışma hayatım oldu, daha sonra kardeşimin durumundan dolayı bırakmak zorunda kaldım.

Tabi bunlar resmi bilgiler gibi oldu. :) Karakterimden bahsedecek olursak, aşırı duygusal bir yapıya sahibim. Her şeye ağlayan bir yapım var. Çizgi filme bile ağlarım. Çiçeklerle, kuşlarla, böceklerle, kısacası evrenle konuşmayı severim. İnsanları dinlemek en sevdiğim şey. Onlara yardımcı olmak, bir şeyleri çözebilmek, sorunları halledebilmek, insanlara umut olabilmek, iyiliklerine vesile olabilmek en büyük hedeflerimden…

Ben oldukça sıcakkanlı biriyimdir. Tabiatımda soğukluk yoktur. Yabancı bir ortama dahi girsem, hemen birileriyle kaynaşırım. Kimseye karşı ciddi olamam. Genellikle hep gülümserim, narin somurttuğum olur. Hatta bazen ailem bana çok kızar. 'Bu kadar gülümseme, insanlar yanlış anlarlar diyorlar' lakin diyorum ya, yapım bu. Yerine göre davranmayı elbette bilirim. Maddi şeylerden çok, manevi şeylere değer veririm. Bir pırlanta mı, yoksa bir kutu içerisinde çikolatalar ve renkli kağıtlarla notlar mı? deseniz, ikinci şıkkı seçerim. Yani genel itibariyle kendimden bahsedecek olursam sanırım bunlar şuan yeterli gibi.

Yazma serüveniniz nasıl başladı?

Küçük yaştan itibaren ağır imtihanlar içerisindeyim. Annem rahatsızdı ve ben büyümek zorundaydım. İçime kapanık bir yapım vardır. İnsanlara anlatmayı sevmem ama dinlemeyi severim. Anlatamadığım şeyleri yazmaya karar verdiğimde, ortaokula gidiyordum galiba. Daha sonra tabi sosyal medya üzerinden de duygularımı yazınca insanların baya beğenisi topladım ve 'bence kitap yazmalısın' dediler. Özellikle beni kitap yazmaya iten kişi, Medine'de yaşayan Rabia adında bir kardeşimdir.

'Tuğçe abla wattpad diye bir site var, herkes orada yazıyor. Sen de yazsana' dedi. İlk başlarda yazamam dedim ama sonra denedim. İlk kitabımı orada yazdım ve okuma sayısı yüz bini geçti. Ve bu benim için dönüm noktası oldu diyebilirim. Kendime dedim ki; 'Tuğçe yazmalısın! Ve insanlara umut olmalısın. İnsanların yararına dokunacak şeyler yazmalı ve öldükten sonra bile iyi anılmalısın' dedim. O gün, bu gündür artık yazma işi bende aşka dönüştü.

Hikayenizin basılacağını öğrenince ne htiniz?

Ben yazıyordum ama basılacağını hiç düşünmemiştim ilk başlarda. Daha sonra birkaç yayınevi ile görüştüm, kimisi olumlu döndü ama uyuşmazlık oldu. Kimisi olumsuz dönüş yaptı. Bir süre sonra pes ettim. 'Tamam ya, kitap olma işini rafa kaldırmalıyım ben' dedim ama yine tabi yazmaya devam ettim. Tam 2 sene sonra 'yazar' bir ablam wattpad'de kitabımı görmüş ve beğenmiş. Şuan yazarı olduğum yayınevim ile iletişime geçmeme o vesile oldu.

Konuştuk... 'Kitabınızı çok beğendik, kaleminiz çok güçlü. Sizinle çalışmak istiyoruz' dediklerinde ben inanamadım. Şok oldum ama sonra şükür namazı kıldığımı ve deliler gibi ağladığımı hatırlıyorum. Bu hissi tarif etmek mümkün değil. Bir şeyi çok istiyorsunuz ve 2 sene sonra gerçek oluyor... Rabbim herkesin hayalini kurduğu ne var ise, hayırlı şekilde, hayırlı zamanda gerçekleştirsin.

Kısaca kitabınızdan bahsedebilir misiniz?

Kitabım kendi hayatım ile hayallerimdeki kurgunun birleşimi. Yani çoğu kurgu olmakla beraber, kendimden de bir şeyler kattım. Salih ve Erva adında 2 genci anlatıyor gibi dursam da; aslında ilahi aşkı hedef aldım. Hani bir söz var ya, 'yaratılanı sevdim, yaratandan ötürü' diye. Aynen bunu işledim satırlarıma. Haram sevdayı terk etmeyi, Allah'ı sevmeyi, sabrı, şükrü, tevekkülü, umudu... Peygamber ve Allah sevgisini... Daha bir sürü konuya değindim.

Kitap için geri dönüşler nasıl?

Kitabıma geri dönüşler o kadar güzel ki, ben bile inanamıyorum. Bu kitap sayesinde namaza başladım, tesettüre girdim, sabrı ve dua etmeyi öğrendim, haram sevdamı terk ettim diyen nice insan dolu... Asıl aşkın Allah'a olduğunu bize hatırlattın diyorlar. Yani bunlar çok güzel... Rüya gibi ama gerçek ve ben bu dönüşler için Rabbime ne kadar hamd etsem azdır, yetmez. Beni böyle güzel şeylere vesile kılan Rabbime hamd edemediğim kadar hamd olsun.

Bildiğimiz kadarıyla engelli ve çok tatlı bir kardeşiniz var. Çoğu kadın (ki bende buna dahilim) ev işleri ve çocuk arasında kendine bile vakit ayıramıyorken, siz bir de kitap yazmışsınız. Bunu nasıl başardınız?

Evet. Bir cennet kuşumuz var evimizde. Kardeşim 19 yaşında ve ağır engelli, yürüyemiyor. Bakımı oldukça zor… Tek bırakıp bir odaya gidemezsiniz, aniden boğulabiliyor. Yemek yerken bile oldukça sıkıntı yaşıyor... Herkesin içinde yiyemez, her yemeği de yiyemez. Uykusunda bile boğulabiliyor ve buna çözüm bulamadılar. Dediğim gibi bakımı ağır ve bunun yanında ev işi, yemek, kişisel şeyler vs. hepsi benim omuzlarımda. Çoğunlukla kitap yazma, okuma gibi şeyleri gece yapıyorum. Gündüz ev işleri, yemek gibi şeylerle uğraşıyorum. Yani vaktimi planlayarak bu işin üstesinden gelebiliyorum diyebilirim.

Öncelikle tevekkülünüze hayran olduğumu belirtmek istiyorum. Genç yaşınızda annenizin kaybını yaşamanız, kardeşinizle evinizle ilgilenmeniz hepsi aslında ağır yükler iken bu kadar dirayetli ve pozitif olmanızı neye borçlusunuz?

Rabbim razı olsun. 'Tuğçe, sen nasıl bu kadar pozitifsin, nasıl bu kadar hayat dolusun, senin yerinde ben olsam depresyona girerim herhalde' gibi sorular çok alıyorum. Neye mi borçluyum? Tabi ki Rabbime… Bu hayatın geçici olduğunu ve nefes aldığımız her an imtihanlara maruz kalacağımızı biliyorum. Bunu bana Rabbim verdiyse, başım üstüne, vardır bir hayır diyerek boyun eğiyorum. Teslim oluyorum. Şükrediyorum... Ve gerçekten şükrettikçe, Rabbim şükrümü artırıcı şeyler nasip ediyor.

Duayı dilimden eksik etmiyorum. Her anımda dua ediyorum. Namazla, Kur'an'la, dualarla Elhamdülillah üstesinden gelmeye gayret ediyorum. Rabbimle konuşuyorum, meleklerle konuşuyorum... Yani derdimi bir kula anlatmaktan ziyade, secdeye kapanıp hıçkırıklara boğulmuş vaziyette Allah'a anlatıyorum ve O bana yardım ediyor. Dertlerime derman oluyor... Rabbim doğru yoldan, İmandan, İslam'dan, Kur'an'dan bizleri ayırmasın İnşallah. O'na sığınarak, her şeyin üstesinden gelebileceğimizi biliyorum.

İnsanın hayatında mutlaka tıkandığı yorulduğu anlar vardır. Siz, bu durumlarda kendinizi nasıl motive ediyorsunuz?

Olmaz olur mu? Bazen dibe vurmuş gibi hissediyorum. Nefes alamıyorum, boğuluyorum sanki. Ben yine o zamanlarda abdest alıp, 2 rekat namaz kılıyor ve dua ediyorum. Daha sonra zikir çekiyorum. Bunun yanı sıra beni mutlu eden şeylerle ilgilenmeye çalışıyorum. Mesela yazmak, kitap okumak, spor yapmak vb. Ya da arkadaşlarımla buluşuyorum, kafamı dağıtmak için bir şeylerle uğraşıyorum. Beni dibe çeken ne var ise onu mümkün mertebe kendimden uzak tutmaya ve hayatımdan çıkarmaya çalışıyorum.

Aslında her sorunun cevabı şu; 'Siz Allah'a yönelin, Allah'tan isteyin, O'nun için hardal tanesi kadar dahi olsa çabalayın, inanın Allah size gönlünüzdekini verecek ve sizi hoşnut kılacak. Dahası, imtihanlarınızı kolay eyleyecek.'

Bizlere vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Yeni eserlerinizle ilgili başka bir sohbette görüşmek üzere, kendinize çok iyi bakın.

Bu güzel röportaj için, iyi dilekleriniz için ben çok teşekkür ederim. Sizinle tanıştığıma memnun oldum. İnşallah yeniden görüşmek üzere Allah'a emanet olun.