Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesinin Rızvaniye'deki merkezinde her Cuma peryodik olarak düzenlenen sohbet toplantılarının bu haftaki konusu Divan Şiiri ve Tasavvuf idi.Haber Merkezi / Sohbet gecesinin konuğu ise Doç.Dr.Kaplan Üstüner oldu. Doç.Dr.Üstüner, TYB'nin sohbet gecesinde Divan şiiri ve tasavvufla olan bağlantısı üzerine sohbete katılanlara bilgiler sundu..TYB'nin Rızvaniye'deki merkezinde düzenlenen geceyle ilgili olarak Müslüm Abacı imzasıyla yapılan açıklamada şu bilgilere yer verildi:“Gecede, TYB Yönetim Kurulu üyeleri ve üyeler Mehmet Sarmış, Mehmet Akcan, Mehmet Talat Akay, Mehmet Akbaş, Mehmet Fatih Yılmaz, Eyyüp Azlal, Müslüm Abacıoğlu, Abdülkadir Karacabey, Gül San, Yunus Emre Gayberi, Mahmut Kaya, Seyit Ahmet Kaya, Mehmet Polat, Abdülkadir İkbal, Salih Bencik, Gazeteciler Birliği Başkanı Veysel Polat ile Konya'dan gelen misafir yazar - gazeteciler Ali Sait Öge, Kerem İşkan, İsa Gökhan Duysak ile konuyla ilgili fikir alışverişinde bulunuldu.Karşılıklı sohbet ile geçen gecede kaynaklar ve bir hikaye anlatarak sözlerine başlayan Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü Öğretim Görevlilerinden Doç.Dr. Kaplan Üstüner, Divan şiirinin kaynaklarından biri olan Tasavvuf konusunda bilgiler verdi ve Cuma sohbetine katılanların sorularını cevapladı.Tasavvufun ilahiyatçıların konusu olduğunu belirten Doç.Dr. Kaplan Üstüner, "Ancak ben Edebiyatçı olmam hesabıyla divan şiirinin kaynaklarından birisi olduğu için kısaca anlatmak istedim. Tasavvufun etrafını cami, ağyarını mani bir tanıtımı yoktur. Her mutasavvuf kendine göre tanımını yapar. Mesela tasavvuf; güzel ahlaktır. Hakk'a boyun eğmektir. Kovulsa bile sevgilinin kapısında diz çökmektir. Zira sevgili tektir. Yani tasavvuf Allah'a bağlanmaktır. Bireyin iç dünyasını aydınlatmayı esas tutar. Bilginin işselleştirilmesi esastır. Tasavvuf, kal değil hal ilmidir. Yani bilgi değil, bilginin işselleşmesidir. Tasavvuf yaşanılır, anlatılmaz. Yani söyleyen bilmez, bilen söylemez misali. Irak ve Horasan mekteplerinde tasavvufçular yetişmiştir. Osmanlı döneminde 1071'den itibaren Anadolu'ya kapılar açılır ve Devrişler gelmeye başlar. Muhiddin-i Arabi'nin de Anadolu'ya gelmesi o yıllardadır. Tasavvuftan sonra tarikat dönemi başlar. Devlet tarikat erbabına tekke ve zaviye yapıyor, onlar da devlete yardım ediyor" dedi.Doç.Dr. Kaplan Üstüner, 15 yıldır Hocalık yaptığını, sevgiliyi anlatabilen bir öğrenciye rastlayamadığını söyledi.Sohbet, TYB'nin Balıklıgöl Rızvaniye Camii külliyesindeki yerinde hazır bulunanların karşılıklı fikir alışverişleriyle sona erdi.”