Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın toplu açılış törenindeki konuşmasında, 'Geçmişte uzunca bir dönem adı zulümle, işkenceyle, insanlık dışı muamele ile anılan Diyarbakır Cezaevi'ni yakında boşaltıyor ve kültür merkezi olarak sizlerin hizmetine sunuyoruz. Adalet Bakanlığımız bu konuda gerekli hazırlığı yapıyor. Böylece Diyarbakır'ın hafızasındaki bir kötü anıyı ortadan kaldırmış oluyoruz.' ifadeleri bölgede olumlu karşılandı.

Mağdur, siyasi ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra adı işkence, zulüm ve insanlık dışı muamelelerle anılan, bugüne kadar uygulanan işkence yöntemleriyle birçok belgesele ve kitaba konu olan Diyarbakır Cezaevi'nin kültür merkezine dönüştürülmesi kararını AA muhabirine değerlendirdi.

'İnsanlar her türlü vahşeti yaşıyorlardı'

Henüz 16 yaşındayken girdiği Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde 7 yıl kalan Temel Strateji Araştırma Merkezi Başkanı Abdurrahim Semavi, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden yaklaşık 2,5 ay sonra lisede okurken gözaltına alındığını söyledi.

Yaklaşık 7 yıl cezaevinde kaldığını anlatan Semavi, doğum gününden bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan çok güzel bir müjde aldığını belirtti.

Semavi, 'Cezaevine girdiğimde benden küçük 12,13,14 yaşlarında çocuklar da vardı. Bu çocukların sayısı cezaevine giren ve çıkanlarla birkaç yüzü geçti, şahit olduğum. Uzun uzun anlatılacak işkenceler vardı. Gözaltı süreleri o zaman 90 gündü. 90 gün boyunca insanlar her türlü vahşeti yaşıyorlardı. 12 Eylül askeri darbesinden sonra cezaevine giden insanlar sorguda çektiklerinin ötesinde uzun yıllar yaşanacak ve yaşatılacak bir vahşetle karşı karşıya kalıyorlardı.' dedi.

Diyarbakır Cezaevi'nde neler yaşandı yerine neler yaşanmadığının sorulmasının daha doğru olacağını dile getiren Semavi, bu konuda onlarca kitap yazıldığını, film ve dizi çekildiğini, belgesel hazırlandığını aktardı.

Semavi, 'Hala o dönemi yaşayan insanlardan biri olarak şunu söyleyebilirim ki; insan onurunu elinden alabilmek için akıl dışı her türlü şey yaşandı. Bunları yaşayanların çoğunun gücü, mecali bunları anlatmaya yetmiyor. İnsan dışkısından tutun, fare yedirmeye kadar… Günlerce aylarca çırılçıplak hücrede kalmaktan tutun da insanı insana eziyet etmeye zorlamaya kadar. Telaffuz edilemez. Yeme içme zaten tadımlıktı. Bir kişinin doyabileceği yemeği 20 kişi paylaşmak zorunda kalıyordu. Senelerce su, banyo yüzü görülmedi. Gerçekten anlatmaya gücümüz yetmiyor.' diye konuştu.

'Bir gün adalet yerini bulacak' dersiniz ya işte bugün o oldu'

Diyarbakır Cezaevi'nin kültür merkezine dönüştürüleceğini duyduklarında olağanüstü duygular hissettiklerini aktaran Semavi, şöyle konuştu:

'Mutlaka bir gün adalet yerini bulacak.' dersiniz ya işte bugün o oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni bir devrime imza attı. Diyarbakır Cezaevi orada yaşayanların, bütün Kürt halkının onurlarının ayaklar altına alındığı bir cezaevi idi. Bu cezaevinin bugün müzeye çevrilmesi Cumhurbaşkanının Kürt halkına onurlarının iadesi anlamına geliyor. Duygulanmamak elde değil.'

'Kürt sorununun çıkış noktalarından bir tanesi bu cezaevi'

AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) Üyesi Alaattin Parlak da Diyarbakır Cezaevi'nin bölge halkının hafızasında işkencelerin ve insanlık dışı muamelelerin yaşandığı bir alan olduğunu söyledi.

Yıllardır bu cezaevinin yıkılmasına ilişkin toplumda bir istek bulunduğunu dile getiren Parlak, Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamanın son derece önemli olduğunu aktardı.

Parlak, bunun toplumun büyük çoğunluğunun beklediği bir açıklama olduğuna işaret ederek, 'Çünkü Kürt sorununun çıkış noktalarından bir tanesi bu cezaevi. O kadar çok yaşanan hadiseler oldu ki bu cezaevinde. Hala bunların tanıklarını görüyoruz. Hala yaşıyorlar ve hafızamız hala canlı. Bu açıdan AK Parti'nin geçmiş yıllarda demokratikleşme süreci içerisinde Kürt meselesine ya da Kürt sorununa yönelik yaptığı çalışmalar ve neticesinde bölge halkını rahatlatması son derece önemliydi. İnşallah Diyarbakır Cezaevi'nin kapatılması bu rahatlatmayı daha ileriye taşıyacaktır.' şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanının açıklamasının kıymetli olduğunu vurgulayan Parlak, şunları kaydetti:

'Cezaevi hafızasının taze kalması hem sorunun çözümünü zorlaştırıyordu hem de algıda değişiklik yaratıyordu. Fakat bu süreçle inşallah Adalet Bakanlığımızın da yapacağı çalışmayla bu kültür merkezi olarak ortaya çıkacak ve bu kültür merkezi gençlerimizin ve çocuklarımızın da faydalanabilecekleri bir alan olacak. Bu bloklardan bir tanesinin müze şeklinde kalması yönünde bir temennimiz var.'

'Bir an önce hayata geçirilmesini temenni ediyoruz'

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Diyarbakır Şube Başkanı avukat Mahmut Aytekin ise bu müjdeyi büyük bir memnuniyetle karşıladıklarını ve mutlu olduklarını belirtti.

Aytekin, dernek olarak ve diğer bazı sivil toplum kuruluşlarınca böyle bir talep ve beklentilerinin olduğunu dile getirerek, bu beklentinin, talebin gerçekleşiyor olmasının umut verici olduğunu aktardı.

Kararı desteklediklerini anlatan Aytekin, şunları kaydetti:

'Binanın tamamen yıkılması ve yeni bir bina yapılmasını çok doğru bulmuyoruz. Çünkü o binanın aynı zamanda bir temsili var. 12 Eylül döneminde yaşanan işkenceler, kötü muameleler, insanlık dışı durumların o duvarlar, o bodrumlar şahidi. Bunların göz önüne çıkarılmasının daha faydalı olacağını düşünüyoruz. O olayların bir daha yaşanmaması için çaba sarf etmek, gençleri, çocukları buraya götürerek, işkencenin ne kadar kötü bir şey olduğunu, insan fıtratına ne kadar aykırı olduğunu onlara daha küçükken aşılamak ve böylece Türkiye'de işkence ve insanlık dışı durumların bir daha yaşanmamasını sağlamak önemli. Diyarbakır'da bununla ilgili bir umut oluştu ama bu tür umutları kırmamak lazım. Bu söz, bu müjdeden sonra hemen harekete geçilmesi ve bir an önce yapımına başlanması lazım.'

Aytekin, tanıklar, sivil toplum kuruluşları ve Diyarbakır halkıyla görüşülerek projenin geliştirilmesi gerektiğini aktararak, 'Yepyeni bir bina yapılması orada yaşananlar hakkında bize fikir vermez, örnek olmaz, istediğimiz şeyi yapmamıza engel olur. Diyarbakır halkı, STK'lar ve bu olayın tanıkları, mağdurlarıyla görüşülerek ve o bina korunarak yeniden düzenleme yapılmalı. Bu müjdeden dolayı mutluyuz, bir an önce hayata geçirilmesini temenni ediyoruz.' dedi.

'Kalbimizden geçen Diyarbakır Cezaevi'nin bir kısmının müzeye dönüştürülmesi'

Hukuki Araştırma Derneği Diyarbakır Şube Başkanı avukat Mehmet Sıddık Demir de Cumhurbaşkanının bu kararını desteklediklerini belirtti.

Demir, 'Kararı olumlu buluyoruz. Kalbimizden geçen Diyarbakır Cezaevi'nin bir kısmının müzeye dönüştürülmesi. Bunu neden istiyoruz? Darbecilerin bu ülkede neler yaptığının hafızalardan silinmemesi için. Hükümetimizin, devletimizin bu konuya sessiz kalmayacağı kanaatindeyiz. Halkın görüşü kültür merkezi ve müze olarak hizmete geçmesi yönünde. Hükümetimiz de bu yönde bir adım atacaktır inşallah.' diye konuştu.

'Önemli bir karardır'

Yazar İbrahim Güçlü ise Cumhurbaşkanının, yıllardır bir yara olan, kamuoyunda çok tartışılan Diyarbakır Cezaevi'nin statüsü konusunda açık bir belirlemede bulunduğunu söyledi.

Cezaevinin kapatılarak, kültür merkezine dönüştürülmesi kararına yönelik açıklamanın önemli olduğunu ifade eden Güçlü, açıklamanın beklenmeyen bir dönemde yapıldığını aktardı.

Güçlü, 'Hiç şüphe yok ki; bu önemli bir karardır. Bence önemli olacak kararlardan biri de hapishanenin kapatılmasından sonra, bu hapishanede işlenmiş olan hukuk dışı uygulamalar, hak ihlalleri konusunda soruşturmanın yapılmasıdır. Bu soruşturmanın sonucunun mutlaka hukuk tarafından belli bir müeyyide ile karşılanmasıdır.' değerlendirmesinde bulundu. AA