Genel yayın yönetmenimiz Veysel Polat’ın hazırlayıp sunduğu “Urfa’dan Bakış” proğramı, Urfa basını ile başladı. Kanal Urfa Genel yayın yönetmeni Ferhat Özer ve İpekyol Gazetesi – Ajans Urfa Genel yayın yönetmeni Mustafa Arısüt’ün misafir olarak katıldıkları proğramın çekimleri yapıldı. 4 Bölüm halinde yayınlanmaya başlanan proğramda ilk olarak Şanlıurfa’da basın – yayın ve medya konuşuldu.

Haftalık olarak yayınlanacak proğramın, beğeni ile izlenmesi bekleniyor. Urfa’mıza hayırlı olması dileğiyle ilk bölümü sunuyoruz:

Veysel Polat: Sevgili İbrahim Toru, Şair ve Bestekar Abdi Çakıcı, Araştırmacı- Yazar Misbah Hicri, Gazeteci Yazar, Mehmet Talat Akay abilerimizi Rahmet ve hürmetle anıyoruz..

Haftalık “Urfa’dan Bakış” adlı programımız da Urfa’da, Türkiye’de ve Dünya’da gelişen olayları; Urfa merkezli olarak yorumlamaya, analiz etmeye çalışacağız.

İlk programımızda bizi yalnız bırakmayan Kanal Urfa Genel Yayın Koordinatörü Ferhat Özer’e teşekkür ederim. Ferhat Özer; uzun yıllar İhlas Haber Ajansında yurt içi ve yurt dışında Savaş Muhabiri olarak bulunmuş, oradaki olayları canlı yaşamış ve Türkiye’ye aktardı. Şimdi Kanal Urfa’nın Genel Yayın Yönetmenliğine devam ediyor.

Urfa’da bazı kendini bilmez insanlar zaman zaman gazetecilere, gazetelere - televizyonlara bu işi hakkıyla yapanlara da laf atıyorlar: “Urfa’da gazeteci yok, televizyon, gazete yok. Hepsi siyasilerin yalakası olmuş” gibi haksız ithamlar var. Oradan başlayalım..

Urfa’da gerçekten gazete, gazeteci, basın kuruluşunu sahiplenen insanlar var mı?. Sözü size bırakıyorum.

Ferhat Özer- Gazeteci her zaman eleştirilen kişidir. Gazeteci eleştiren kişidir ama yer geldiği zaman da eleştirilen kişidir. Gazete ve gazeteciyi yan yana getirdiğim zaman aklımıza; siyah beyaz yazılar, iletişim, haber, olay, toplumsal konular, makale, kağıt, başlık, gündem geliyor.

Gazeteci dediğiniz zaman da önce halkla, sonra gerçeğe karşı sorumlu kişi akla geliyor. Doğrudur; zaman zaman sosyal medyada gazeteciler eleştiriliyor. Gazeteci hiçbir zaman kişilerin gönlüne su serpecek kişi değildir. Gazetecinin yazdığı şeyler her zaman herkesin hoşuna gidecek şeyler de değildir. Önemli olan; bu işi erbabının yapmasıdır.

Ben 10 yaşında sokakta gazete satarak bu işe başladım. Bizim ikinci bir işimiz olmadı. Gazetecilik mesleğimiz, ekmek kapımız oldu. Yani biz bu işi yaparak çoluk çocuğumuza evimize ekmek götürüyoruz. Bir kurumda memur, işçi değiliz. Ben 43 yıldır bu işi yapıyorum. Bir insanın kendi işini yapması çok önemlidir. Neden derseniz; öğretmen kalkıp gazetecilik yaparsa, gazeteci kalkıp öğretmenlik yaparsa ortaya bu tür sıkıntılar çıkıyor.

-Zaten mevzuat ta onu söylüyor. Gazeteci geçimini bu işten sağlayan kişidir. Bunun dışında başka bir kurumda memur, işçi ise veya başka bir işle iştigal ediyorsa ve gelip medyada yer alıyorsa kanun ve mevzuat bu kişiyi gazeteci saymıyor. Sigortası basın sigortası olacak Bir basın kurumuna bağlı çalışacak, oradan maaş alacak o anlamda halka hesap verebilecek kişidir gazeteci.

F.Ö.; Bir diğer konuya geleceğim: Kişi ve kurumların basın alanında muhatap alması gereken kişiler varsa; Şanlıurfa’nın 7 resmi gazetesi var. 4 Tane televizyonu (1 tanesi yayın hazırlığında) vardır. 3 tane de resmi Haber Ajansı vardır. Ben her zaman için şunu söylüyorum bu insanları muhatap almalıdırlar. Çünkü burada çalışan insanlar bir bede ödüyor. Gazete çıkartan Veysel bey, Mustafa bey gibi sizler aylık 60-70 bin TL maaş ödüyorsunuz. Bizim TV olarak aylık 100 bin TL TÜRKSAT’a ücret ödüyoruz.

Mesela süremiz dolacak ve 10 yıllık lisans alacağız ve 10 yıl için 600-700 bin TL para ödememiz gerekiyor. Bunlar ciddi rakamlar. Her ay 230-250 bin TL bir TV’nin gideri vardır. Şanlıurfa’daki diğer TV’lerin de bu kadar gideri vardır.

Bizler belediyeleri, kurumları abone yapıyoruz. Bu aboneler olmasa TV’ler sadece reklam gelirleri ile ayakta duramaz. Sizin de gazeteniz var. Siz de belki burada anlatacaksınız. Kim derse ki TV’ler Belediyelerin arka bahçesi olmuş biz bunu kabul etmiyoruz. Biz HDP’li Belediye ile de, MHP’li Belediye ile de AK Partili Belediyeler ile de abone yapıştık. Belediyeler de bunu yaparken kendi reklamını yapıyor.

Mustafa Arısüt - Gazetecilik adına söylenecek çok şey var. Geldiğimiz noktada gazetecilik o kadar eleştiri almaya başladı ki.. Ben 12 yıl önce Urfa’da gazete açmaya karar verdiğimde; Konya, Kocaeli, Gaziantep’e gittim, yerel gazeteleri araştırdım. Daha sonra yanlış şehirleri tercih ettiğimin farkına vardım. Orada yerel gazeteler çok tutuluyordu, çok sahipleniliyordu.

Mesela Kocaeli’de ulusal gazetelerden daha çok satış yapan yerel gazeteye; bunu nasıl başarıyorsunuz dediğimde okuyucularının “Zonguldak’ta, Sinop’ta neler olmuş beni çok ilgilendirmiyor. Benim şehrimde olup bitenleri merak ediyorum, onun için yerel gazete alıyorum” demişlerdi. İlk beşe giren en düşük tirajlı gazetenin günlük 1.500 adet satışı vardı. Ben de diyordum ki Urfa’da 1.500 değil 1.000 adet olsun. 2 Milyon nüfusu olan Urfa’da rahat satar diye düşünüyordum.

Gazetemiz satsın diye önemli haberlerin anonsunu veriyorduk. İşte falan kademedeki bürokratın, siyasetçinin yolsuzluğunu açıklayacağız diye birgün önceden anonsunu yapıyoruz. Ertesi gün gazetemiz alınsın diye hemen de dijital ortamda yayınlamıyorduk. Belli bir süre bekliyorduk ki gazeteye sahip çıkılsın. Hasılı kelam denemediğimiz şey kalmadı. Ama tirajımız 500-600’ü geçmedi.

Urfa’da gazeteleri, gazetecileri suçlayan, gazetecilere çok misyon yükleyen insanlar çok ama 2 milyonluk şehirde 500 gazete satamıyoruz. Bir gazetenin tanesi 1- 1,5 TL. Ağzını açan gazeteyi, gazeteciyi eleştiriyor. Ha keza Televizyonculuk ta öyle. Televizyonlar, televizyoncular eleştiriliyor. Şunu niye yayınlıyorsunuz şunu niye yayınlamıyorsunuz. İş adamı kendisinin tetikçisi olmanızı bekliyor ama bir reklam vermiyor. Ciddi anlamda bunun sıkıntısını yaşıyoruz biz.

Bir de bizim toplumda Ortadoğu toplumunda özellikle herkes birilerinin kahramanı olmasını bekliyor. Şimdi muhalefetin ilk yüklendiği şey ulusalda da yerelde de gazeteleri medyayı suçluyorlar. Kimisi bir kısım medya diyor kimisi başka şey diyor. Herkes birinin kahramanı olmasını bekliyor. Ortada bir sorun varsa, gazetelerin - gazetecilerin gündeme getirmesini bekliyor. Biz her zaman söylüyoruz; siz bazı şeyleri gündeme getirin, bizim de gündeme getireceğimiz şeyler olacaktır.

Bunun dışında gazeteci arkadaşlarımızın sıkıntılarından birisi de motive etmek yok. Bir idareci, bir muhalefet ile ilgili on tane olumlu şey söyleyin, yazı yazın; bir sefer eleştirdiğiniz zaman sizin kadar kötüsü yok. Anında üzeriniz çiziliyor.

Urfa’ya özgü sorunlarımız da var tabi. Bunun dışında gazeteciliğin saygınlığının azalması ile ilgili tek çatı altında toplanamıyor olmamız da var. Bir Kent Konseyi seçiminde, bir ŞUTSO’nun yurt dışı seyahati olduğunda, bir bürokrat atandığında ki bu bir Vali, Emniyet Müdürü olabilir.. hadi Cemiyeti ziyaret edelim, yurtdışı seyahatine bir gazeteci davet edelim, ya da Kent Konseyine gazetecilerden birisin alalım demiyorlar. Çünkü; Urfa’da 7-8 tane Cemiyet var. Şimdi onu ziyarete gitsek, onu davet etsek ona gitsek diğer bize düşman olacak, bunu davet etsek diğeri bize düşman olacak dolayısıyla biz bu Cemiyetleri görmeden gelelim diyorlar. Ya da tek tek Cemiyetleri geçmek zorunda kalıyorlar. Her ay Cemiyet veya çeşitli platformlar türüyor. Sizlerle beraber yıllardır bu durumun sıkıntısını yaşıyoruz. İnşallah tek çatı altında Federasyon çatısı altında birleşirsek gazeteciliğin saygınlık kazanması anlamında ciddi mesafe kat edeceğimizi düşünüyorum.

Bunun yanı sıra gazetecilik mesleğinin yara almasının sebeplerinden birisi “şantajcı gazetecilik”. Bu durum iki yönden gazeteciliğe sıkıntı yaratıyor. Birincisi; birileri belediyelerden bir talepte bulunmuş o talebi yerine getirilmemiş ve saldırıyor. O saldırıyı gören muhalifler destek veriyor, sizin de aynı şekilde olmanızı istiyor. Bu şantajcı istediğini elde ettikten sonra kenara çekiliyor ve başkası türüyor. Bizlere düşen hakikatin şahitliğini yapmak. Belediyelerde sıkıntı varsa, biz bunu gündeme getiriyoruz ama bel altı vurmuyoruz. Bel altını şantajcılar yapıyor. Biz haber yaptığımızda cevap hakkı veriyoruz. Bizim meslekte muhalefet sadece kendi tetikçiliğini yapmanızı, iktidar ise sadece kendisinin sözcülüğünü yapmanızı istiyor. Gazeteciliğin ülkede de, Urfa’da da böyle bir çıkmazı var maalesef. Ne İsa’ya ne Musa’ya hesabı yani..