29 Mart 2009 Yerel seçim sonuçları memleket ve
milletimize hayırlar getirsin. Oy veren, aday olup seçilen - seçilemeyen,
demokrasilerin şöleni seçimlere katılan herkesi tebrik ediyorum.
Sandık sonucu millettin tercihi, iradesidir.
Demokrasilerde seçmen tercihini, tepkisini, teveccühünü sandıkta gösterir.
Katılım şekli ve düzeyi, seçim şartları, sayımlardaki şeffaflık ve doğruluk,
sonuçlara tarafların rıza göstermesi gibi birçok gösterge demokrasilerin
seviyesini belirler.
Bu anlamda seçim sonuçları sadece siyasi partiler ve
adaylar için notlar - dersler vermekle kalmaz, kamu ve toplumun geniş kesimleri
için de değerlendirilmesi gereken önemli mesajları gösterir.
***
DTP ve AK Parti Şanlıurfa seçimlerinde yarışan siyasi
partiler oldular. Nüfuz sahibi aileler, eski siyasiler, çeşitli güç ve çıkar
odaklarının öne sürdüğü adaylar iki partiyle, bazen de kendi aralarında
yarıştılar. Viranşehir, Ceylanpınar, Suruç ve Halfeti ilçeleri DTP'nin parti olarak
kazandığı yerler. Bozova başta olmak üzere diğer bütün ilçelerde parti ve
teşkilatları dışında, adaylar arkalarına aldıkları 'kendi' güçleriyle iktidar
oldular. AK Parti, SP, DP, MHP'nin belki rozet olarak katkı sunmuşlardır.
Urfalı Mayınlar
Yarıya yakını Şanlıurfa il sınırları içerisinde olan
mayınlı arazilerin temizlenmesiyle ilgili yasa teklifi hükümet tarafından geri
çekildi.
8 Yıldır sınırdaki mayınları temizlemek isteyen AK Parti
Hükümeti bu defa da sonuca ulaşamadı. Bir dahaki adımı ne zaman atar, atacak mı
belli değil..
Ancak bu vesileyle şimdiye kadar öne sürülen fikir ve
eleştiriler dikkatle değerlendirilmeli. Bu sorunun çözümü için Hükümet
tarafından daha ciddi ve kapsayıcı çözüm önerileri ortaya konulmalıdır.
Sorunun çözümü “Temizle – senin olsun”, yada “Başkalarına
havale edelim” şeklinde olmamalıdır.
Çünkü mayınlı araziler, büyük resmin bir parçası.. Resmin
bütünü içerisinde değerlendirilirse, anlamı kavranır. Hatta
sosyal-ekonomik-güvenlik ve gelişmişlik alanında büyük problemlerin çözümü
yolunda bir fırsat alanı olarak da “değerlendirilebilir”.
***
İşte resmin parçalarından bir kaçı..
Bir önceki yazımda verdiğim rakamlardan: Urfa'da kayıtlı
çiftçi sayısı 60 bin. Topraksız köylü-çiftçi sayısı 90.00 bin!
Bunu aile olarak hesap edersek, bölgenin en asgari
rakamlarıyla 400 – 500 bin insan ediyor..
Bu kadar insan köylerde – kırsalda yaşıyor ama toprakları
yok.
Geçinmek için başka topraklara gidiyorlar her mevsim.
Akdeniz'e portakal toplamaya, Adana ve Ege'ye pamuk,
Karadeniz'e Fındık, İç Anadolu'ya patates – soğan, Marmara'ya sebze toplamak….
Özellikle yaz aylarında köyler boşalıyor, kasabalar –
ilçeler hayalet merkezlere dönüyor..
Sınıflarda öğrenci kalmıyor, esnaf kepek kapatmak
durumunda kalıyor.
Urfa il nüfusunun yaklaşık %30'u bu kapsamda..
Yaşıyoruz, görüyoruz, iliklerimize kadar hissediyoruz ama
konuşmuyoruz. Memleketin yazgısı haline geldiğinden kanıksanmış, normal
olaylar..
Ya yollardaki trafik kazalarında toplu ölüm haberleri ile
gündeme geliyor yada gittikleri yerdeki toplu kavga ve asayiş olaylarıyla ele
alınıyorlar..
Yoksulluk, sömürü, cehalet, felaketlerin fotoğrafı olarak
Urfa'dan Türkiye'nin dört bir yanına, dört mevsim bu manzara yayılıyor..
***
Özelleştirme kapsamında yerli ve yabancı şirketlerin
Şanlıurfa'da ilgisini çeken kurumlarından başında TİGEM geliyor. Ceylanpınar
ilçe sınırlarının %80'ini kaplayan TİGEM arazisi, birçok devletten daha büyük
yüzölçüme sahip. Kuruluş amacı, işleyişi, bugün için gördüğü işlev ve
imkan/kaynak – üretim dengesi üzerine çok şey konuşmak mümkün olsa da Türkiye
tarımının genel durumu, buradaki manzaradan farklı değil. Devlet Çiftliği
yıllardır siyasilerin – bürokratların “ÇİFTLİK” olarak kullanıla-gelmiş.
Geçtiğimiz yıl Çırpı deresinde onlarca tarım işçisinin can verdiği kazanın da
gösterdiği gibi üretim ve geliştirme merkezinden çok, ihmal ve istismar
görüntüsü veriyor.
Bunun maksatlı politik uygulamaların sonucu olduğu da
tartışma-iddiaların arasında. Kapatmak, elden çıkarmak için TİGEM'e aktarılan
görev ve kaynakların sınırlandırılması, yönetim zaafları gibi uygulamalarla
özelleştirmeleri meşrulaştırmak için zarar eder – işlev görmez hale getirilmek
istendiği de söylenebilir.
Ama 20'yılı aşkın zamandır mayınlı araziler gibi burası
da zaman zaman büyük şirketlerle birlikte gündeme geliyor. TİGEM arazisinin
özelleştirilmesi, büyük yabancı şirketlere kiralanması.. Yılmaz, Çiller
hükümetleri döneminde sık sık konuşuldu. Bu hükümet döneminde de bir iki defa
lafı edildi.
Türkiye'nin yer altı sularının yarıyı yakınının tek
başına bulunduğu bir alan Ceylanpınar TİGEM arazisi..
Devletin onlarca yıldır yaptığı yatırımlar var. Artezyen
kuyuları, sulama kanaletleri, binalar, ambarlar, makinalar..
Toprakları 1. Sınıf tarım arazisi..
Ve dört bir tarafında onbinlerce yoksul, topraksız çiftçiler..
Yoksulluğun, terörün, göçlerin kol gezdiği bir
coğrafyada; “Devlet Çiftliği”..
Devlete hayrı yok, millete hayrı yok. Mayınlı arazilerde
olduğu gibi buraları da yabancı şirketler için zaman zaman ısıtılıyor..
***
1973 Toprak Reformu'nun pilot ili Urfa. Bu kapsamda
mülkiyeti devletin eline geçen topraklar 35 yıldır devlet adına kayıtlı..
Sosyal kırılmaları – travmaları hala devam ediyor. Toprakların çok azı
dağıtıldı. Geri kalanı sorun kaynağı. Kiralanması, toplulaştırma hareketleri,
imar alanları içerisindeki yerler.. Kördüğüm haline gelmiş koca sorunlar
yumağı.
***
Bu temel sorunların üzerinde her şey bitiyor. Eğitim,
sağlık, güvenlik başta olmak üzere her alanda arıza çıkıyor. Bunların
giderilmesine yönelik bütün yatırım, proje ve emek de sonuçsuz kalıyor.
Bu nedenle mayınlı araziler dolayısıyla gündeme gelişen
tartışmalar derinleştirilmelidir.
GAP Kalkınma İdaresi, Üniversite, ilgili oda ve sivil
toplum kuruluşları, siyasi parti temsilcileri bu konuda ortak çalışma yapmalı
ve topraksız köylülerin, sağlıklı tarım işletmelerine, birlik ve kooperatiflere
sahip olması yönünde ciddi ve uygulanabilir bir proje oluşturmalıdır.
Gerçek çözüm ve kalkınma bu zeminde gerçekleştirilebilir.
Aksi takdirde hergün –kanıksadığımız için- farkına varmadığımız onlarca mayın
patlar.
İlk yayı tarihi: 2009
|