Haber Merkezi / Yazısının genel ekseriyetini turizme açılan değerlerin metalaşma sürecine ayıran Öztürk, Şanlıurfa özelinde 'Sıra Gecesi' başlığını işledi. Konferans için geldiği Urfa'dan, yeni şeyler öğrenmenin mutluluğuyla ayrıldığını ifade ederek yazısına başlayan Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Kemal Öztürk:

'Urfa'dayken, sıra gecesi konusunda yeni şeyler öğrendim. 'Sana gerçek sıra gecesi nasıl olur? onu gösterelim' dedi oradaki dostlar. Tarihi bir mekana gittik. Çok sayıda üniversitede hocalar, şairler, yazarlar, esnaf, iş adamı, bürokrat oradaydı'

'Konuklar sayesinde son derece nitelikli, verimli, faydalı bir sohbet oldu. İslam düşünce tarihi konusunda işin uzmanına sorular sorduk. Osmanlı tarihçisi hocamız bilmediğimiz şeyler anlattı. Bir esnaf arkadaşımız yaşadığı ekonomik sıkıntılardan bahsetti. Bürokratlar değişen ilişkileri, sorunları dillendirdi'

'Ve gazelhanlar arada duruma müdahale edip, şehrin en güzel gazellerini, türkülerini okudular. Yemekler yendi, çaylar içildi ve sıra gecesinin gerçeğini o gün tam olarak anladım' ifadelerini kullandı.

Yazısının devamında Sıra Gecesi kavramının yanlış tanıtıldığına dikkat çeken Öztürk:

'Şehrin önemli entelektüellerinden ve aktörlerinden biri olan Yazar Cuma Ağaç anlattı: (Sıra gecesi esnaf ve sanatkarımızın ahilik geleneğine dayanan bir dayanışma gecesidir aslında. Bu ortam bir kültür ve eğitim ortamıdır. Sohbet gecesidir. Muhabbet gecesidir. Sıra gecesi keyfi bir eğlence gecesi değildir. Ama maalesef sıra gecesi adı altında bu yüksek faaliyetler unutuluyor, bunun yerine bayağı bir eğlence formu pompalanıyor. Sıra gecesi şehrimize gelen misafirlere ve bütün kamuoyuna yanlış tanıtılıyor aslında' sözleriyle yaşanan bu durumun 'Aslını kaybetmek' olarak tanımlandığını bildirdi.

Sıra Gecesinin de turizmin metalaşan ögeleri arasında yer aldığını vurgulayan Öztürk:

'Şehrin ve ülke sorunlarının konuşulduğu, aynı zamanda gazellerin, türkülerin okunduğu hem bilginin hem de sanatın insan yetiştirdiği bu ortamlar kayboldu. Şimdi çiğköfte yoğurup, makamı, usulü kaymış türkülerin, şarkıların okunduğu, dansların edildiği bir düşük seviye ortamına döndü sıra geceleri. Adı aynı, gerçek misyonu kaybolmuş ve başkalaşmış bir kültürel miras. Oysa o gece Urfa'da gerçek anlamda bir sıra gecesi nasıl olur, yakından görmüş oldum' ifadelerine yer verdi.

Yazısında aslını kaybeden yemek kültürü ve sofra adabına da değinen Öztürk:

'Urfa'dan bir hafta önce gittiğim Konya'da durum çok farklı değildi. Mevlevi tekkesi iki şeyi ile meşhurdur, mutfağı ve Sema meşki. Şu anda Mevlana türbesinde mutfak bölümü bütün canlığı ile duruyor. Mevlevi mutfağı aynı zamanda çok önemli bir eğitim merkezidir. Adap, edep öğretilir, tekkeye girmek isteyenler orada seçilirdi. Tekke yemeği ise dillere destan lezzette olurdu. Osmanlı saray mutfağının en çok etkilendiği yerlerden biri Mevlevi mutfağıdır. Ne üzücüdür ki Konya'da Mevlevi mutfağına ait yemekleri yapan yer bulmak çok zor. Etli ekmek ve kuzu fırın her yerde var ama geleneksel Mevlevi yemeklerini bilen yok neredeyse. Mutfak kültürü, yemek pişirme ve yeme adabı Konya'dan dünyaya yayıldı aslında. Şimdi bu kültür aslını kaybetti ve başkalaştı' diye yazdı.

Semanın her ortamda icra edilen bir gösteriye dönüştüğünü aktaran Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Kemal Öztürk: 'Daha dramatik olanı ise, Mevleviliğin en önemli geleneği olan Sema meşkinin içine düştüğü durumdur. İstanbul gibi şehirlerde, düğün organizatörlerinin fotoğrafçı, sunucu gibi hizmet listesinin altında sema gösterisi de bir alternatif olarak sunuluyor. Düğünlerin, sünnetlerin, nişanların bir dolgu malzemesi haline gelen Sema meşki, maalesef Konya'da da bazı restoranlarda icra ediliyor. Oysa ki Sema, Mevlevilikte bir ibadet gibi görülür, Semazen bunun için uzun yıllar eğitim alırdı. Sema aynı zamanda edep, adap, hikmet, ilim ve aşkın meşkidir. Şimdi aslını kaybetmiş Sema meşki ve semazen geleneği, bir tüketim aracı olarak turizm ve eğlence sektörüne hizmet ediyor. Çok şükür ki, bu kadim ve köklü dini geleneği sürdüren yerler halen var. Onlar meselenin aslını yaşatıyor neyse ki' ifadeleriyle gelinen noktayı özetledi.

Yazısının devamında önerilerini sıralayan Öztürk:

'Bir şeyin aslını kaybettiniz mi, taklitleri türer. Hiçbir taklit, aslının ruhuna asla sahip olamaz ve geleneği öldürür. Belki Kültür ve Turizm Bakanlığı bu iki kadim geleneği yaşatmak, aslına döndürmek ve çirkin taklitlerini yasaklamak için bir çalışma yapar diyeceğim. Lakin bakanlığımızın bu konudan habersiz olduğunu da sanmıyorum. O yüzden bakanlıktan bir beklentim yok. Bence aslını kaybettiğimiz bu değerler konusunu, belediyelerin ve sivil toplumun üstlenmesi gerekir. Mesela Urfa Kent Konseyi, gerçek sıra gecesinin nasıl olacağını şehre gelenlere gösterecekleri bir faaliyet icra etse? Belediyenin çok güzel şehir müzesi var. Orada icra ederler. Herkese örnek olur'

'Öte yandan Konya Büyükşehir Belediyesi sadece kadim Mevlevi mutfağı yemekleri yapan bir restoran açsa (Gaziantep bunu başardı). Burada bu mutfağı ve yemeğini tanıtsa ne güzel olur. Konya'da Mevlevi yemekleri üzerine üniversite gastronomi bölümü bile açılabilir. Gelelim sema meşkine. Bence Konya Valiliği ya da Büyükşehir Belediyesi, restoran, eğlence merkezlerinde sahte Sema gösterilerini yasaklamaları gerekir. Bu gerçekten Mevlana'nın hatırasını inciten bir şey. Onun yerine İl Kültür Müdürlüğü ve sivil toplumun, gerçek anlamıyla Sema meşkini yaygınlaştırmasına destek vermek lazım. Aslını kaybettiğimiz her değer, hazinemizden bir kayıptır unutmayalım' ifadeleriyle yazısını noktaladı.