Çocuğa yönelik cinsel istismar ve şiddet olaylarında çocukların yapması gerekenden çok anne ve babanın bu konuda eğitim alması gerektiğini belirten uzmanlar, çocuğunu dinleyip gariplik olduğundan şüphelenen ebeveynlerin adli tıp uzmanlarının bulunduğu sağlık kuruluşlarına ve çocuk psikiyatri uzmanına başvurması gerektiği görüşünde birleşiyor.

Çocuklara yönelik cinsel istismar ve şiddet olaylarına ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD) Başkanı Prof. Dr. Akça Toprak Ergönen, hukuka yansıyan veya sağlık kurumlarına başvuran cinsel istismar olgularının adli tıp uzmanlarınca ilgili branşlarla birlikte değerlendirildiğini söyledi.

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Ergönen, adli tıp uzmanları olarak istismarın tıbbi kanıtlarını hukuka sunduklarını ifade ederek, 'İlgili uzmanlar çocuğun hem ruhsal hem de fiziksel sağlığıyla ilgilenirken biz de çocuğa yapılanın izlerini kaybetmeden ortaya koymaya çalışıyor, hukukçuların da sunduğumuz delillerle suçluya ulaşmalarında önemli rol üstleniyoruz.' diye konuştu.

Ergönen, cinsel istismar olgularında bazen fiziksel ve biyolojik kanıt olmayabildiğini, istismarın ruhsal bulgularını çocuk psikiyatristleri ile birlikte ortaya koyduklarını ancak mahkemelerde bazen ruhsal durumla ilgili değerlendirmelerin dikkate alınmaması nedeniyle sanığın delil yetersizliğinden ceza almadığını dile getirdi.

'Kurbanın kendini koruması bekleniyor'

Ergönen, cinsel istismar kurbanlarının kendilerini korumasının beklenildiğini, bazen de suçlu ilan edilebildiklerini vurgulayarak, şöyle devam etti:

'Bu durum cinsel istismarcıları aklamaya yönelik bakış açısıdır. Cinsel istismar konusunda sadece çocuğun yapması gerekenler üzerinden gitmek yanlıştır. Bu konuda anne ve babalar eğitim almalı, bilinçlendirilmeli. Çocuk yetiştirmek meşakkatli bir iştir, anne ya da baba olmayı isteyen bireyler önce kendilerini 'Bunu yapabilir miyim?' diye sorgulamalı. Anne baba çocuğuyla uygun iletişim kurmalı, çocuk ebeveynlerinden korkmamalı, aile tarafından desteklenmeli, yasaklarla ve baskılarla değil, görüşlerini söyleyebilecek şekilde yetiştirilmeli. Anne ve babaların çocukla nasıl kaliteli zaman geçirileceği ve nasıl ilgi göstereceğini bilmesi lazım. Anne ve baba, çocuğunun başına bir şey geldiğinde bunu kendilerine anlatabileceği iletişimi sağlayabilmeli.'

Ergönen, çocukların istismara uğradığının aile farkında olmazken bunu rehber öğretmenlerin anlayabildiğine veya tesadüfen ortaya çıktığına işaret ederek, 'İstismar kurbanı çocuğun başarısının, iletişiminin, hal ve tavrının değişiminden istismar fark edilebilir. Başarıda düşme, sessizleşme, uyku düzensizliği, sinirlilik gibi belirtiler gözlenebilmektedir.' diye konuştu.

'İstismar daha çok tanıdıklardan geliyor'

Prof. Dr. Akça Toprak Ergönen, çocuklara yönelik istismarın büyük çoğunluğunun yakın çevredeki bireylerden kaynaklandığına dikkati çekerek, cinsel istismarla ilgili olarak söylenen 'çocuklar karanlıkta, tenha yerlerde ve yabancılar tarafından istismara uğrar' lafının yanlış bir algı olduğunu söyledi.

Aslında çocuğun daha çok tanıdık, bildik kişilerin istismarına uğradığını ifade eden Ergönen, 'Çocuk yaklaşık 4 yaş civarında kendisine iyi ve kötü dokunuşu da anlayabiliyor. Yeter ki anne ve baba çocuğuyla o iletişimi kursun, uyanık olsun.' dedi.

Çocuğunda bir şey fark eden anne ve babanın uygun yere gitmesi gerektiğini dile getiren Ergönen, şöyle devam etti:

'Bu tür olgular adli tıp uzmanlarının bulunduğu sağlık kuruluşlarına gitmeli. Çocuğunu dinleyip gariplik olduğundan şüphelenen ebeveyn çocuk psikiyatrisine danışabilir. Fiziksel belirtiler varsa adli tıp uzmanlarının olduğu hastanelere, çocuk koruma merkezlerine ve varsa çocuk izleme merkezine gidilebilir. Hekime gidildiğinde yapılan değerlendirmenin ardından bir istismar varsa adli olgu bildirimi yapılıyor.'

'İstismara uğrayan çocuk, saklıyor'

Acıbadem Üniversitesi Suç ve Şiddeti Araştırma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Oğuz Polat da cinsel istismara uğrayan çocuğun, bunu sakladığını dile getirdi.

Prof. Dr. Polat, konuşmasını şöyle sürdürdü:

'İstismarı yapan kişi, çocuğa saldırgan, suçlayarak ve 'Sen de su işin bir parçasısın.' şeklinde yaklaşıp inandırdığı için çocuk bunu saklıyor, itiraf etmiyor. Çocuk bunu başka bulgularla itiraf ediyor. Çocuk içine kapanıyor, depresyon bulguları gözüküyor, küçükken yaptığı çiş ve kaka kaçırma, parmak emme gibi davranışlara dönüyor. Büyük yaştaysa akademik başarısı düşüyor. Bunlar çocuğun sorunu olduğunu gösteriyor, istismarı göstermiyor. Sorunun ne olduğu üzerine gidildiğinde, alttan çıkıyor, bu durumda da çocuğa nasıl yaklaşılacağı özel bir eğitim gerektiriyor. Böyle bir olay ortaya çıktığında 'Otur her şeyi anlat.' yaklaşımı çocuk küçükse çok zararlı olabiliyor. Böyle bir durumda olayı uzmana bırakmak çok daha doğru bir yaklaşım.'

Anne ve babanın çocuğundaki iniş ve çıkışları bilecek kadar ilgili olması gerektiğinin altını çizen Polat, çocuğun en çok yaşadığı okul ortamında da öğretmenlere büyük iş düştüğünü, rehber öğretmenlerin çocuklardaki bu tür istismarı saptayan en önemli profesyonel grubu oluşturduğunu kaydetti. AA