Afyonkarahisar'daki misafirliğimiz devam ediyor. Basın Müşaviri olduğum Öz Orman-İş Sendikası'nın işyeri temsilcilerine yönelik eğitim seminerlerinden fırsat buldukça, kentin tarihî ve kültürel mekânlarını ziyaret ediyorum. Bugün, şehirdeki en görkemli tarihî-mimarî yapılandan biri olan Gedik Ahmet Paşa Camisi'nden ve onun şadırvanından söz edeceğim. Fatih Sultan Mehmet'in 1474-1477 yıllarında Sadrazamlığını (Başbakan) yapmış olan Gedik Ahmet Paşa, ‘Vezir' sıfatını taşıdığı 1471'de, o zaman henüz Osmanlı toprağı olmayan Karamanoğlu Beyliği üzerine sefere çıkar. Bu sefer sırasında Afyon'da kışlayan Gedik Ahmet Paşa, burada kendi adını taşıyan bir cami ve külliye yaptırır. Mimar Ayaz Ağa'nın eseri olan cami, 1668 ve 1792'deki depremlerde büyük hasar görür ve kubbeleri çöker. Ancak Müftüzade Ahmet tarafından 1795'te restore ettirilir. Cami; yivli minaresi, çift kubbeli ana çatısı, iki kubbe arasındaki taşıyıcı kemeri, bu kemer üzerine yazılmış nefis Yasin-i Şerif ve tezhipleriyle, dört başı mamur bir sanat eseri. Konumuz sanat tarihi olmadığından, bu noktadan sonraki ayrıntılara girmiyoruz. Gedik Ahmet Paşa Külliyesi'nin taş işçilikli hamam bölümü halen kullanılıyor. Kesme taştan yapılmış medrese bölümü, caminin güney tarafında yer alıyor. Külliye konusunda bizi hayretlere düşüren, cami önündeki şadırvan oldu. Camide bahçıvanlık hizmetini yürüten Yusuf Güngör'ün bizi uyarmasıyla, şadırvandaki büyülü özelliği keşfetme fırsatı bulduk. Anlatalım… Aslında bu şadırvan, öyle tarihî bir eser filan değil. 1900'lü yıllardaki resimlerde, şimdikinin yerinde ahşap bir şadırvan görünüyor. Şimdiki şadırvan ise 1960'lı yıllarda yapılmış. Kubbesi 8 sütun üzerine oturtulmuş şadırvan, esrarı henüz keşfedilememiş bir akustik özelliğe sahip bulunuyor. Her bir sütunun dibinde duran kişiler, ancak kendileri duyabilecek şekilde fısıltıyla konuştuğunda, bu ses sadece tam karşı taraftaki sütunun dibinde duran kişi tarafından duyulabiliyor. Dikkat ediniz… Kendi duyacağınız kadar fısıltılı bir sesle konuşuyorsunuz… Sizin hemen sağınızdaki veya solunuzdaki sütunun dibinde duran kişi duymuyor sesinizi. Ama, onlardan daha da uzak noktada, tam karşı sütunun dibinde bulunan kişi, sizin sesinizi, gaipten bir ses duyar gibi işitiyor. Düşünün.. Bir kubbenin altındaki 8 sütunun dibinde 8 kişi fısıldaşıyor; ama herkes sadece tam karşısındaki sütunun dibinde bulunan kişinin sesini duyabiliyor. Sanki şadırvanın büyülü fısıltısını dinler gibi… Bu büyülü şadırvan, gelecekte Afyon turizminin önemli bir parçası haline gelirse şaşırmamak lazım. AFYONLU CON AHMET Meşhur deyimdir; ‘Con Ahmet'in devridaim makinesi'… Deyim; gerçekleşmesi mümkün olmayan, hayalî, uçuk-kaçık ve akla ziyan icat yapma kuruntularını tanımlamak için kullanılır. İyi de, nereden geliyor bu deyim ve kim bu Con Ahmet? İsmi dilimize pelesenk olsa da, Con Ahmet'in kim olduğunu yeni öğrendim. Afyon'daki Mevlevîhane Müzesi'nde bulunan veMevlevîhanenin 1906'da yeniden hizmete açılması için düzenlenen törende çekilen bir resimde,bizzat Con Ahmet'in kendisini görmek kısmet oldu. Soyadı kanunundan sonra ‘Eryılmaz' soyadını alan Con Ahmet, Afyon'da bir saat tamircisidir. Meşhur eseri olan ‘Devridaim Makinesi'ni 1926'da icat eder. İddiasına göre bu icat, dışarıdan bir enerji almaksızın, kendi kendine elektrik üretecektir. Bu iddiasını ispat için İstanbullara kadar gider; Darülfünün (İstanbul Üniversitesi) âlimleri önünde deneyler yapar. Bilim adamlarını, icadının gerçekliği ve işe yarayacağı konusunda ikna edememiş olmalı ki; yaptığı icat, günümüze kadar ‘Con Ahmet'in devridaim makinesi' ifadesiyle gırgıra alınagelmiştir. Her ne kadar Con Ahmet, Darülfünün hocalarına bozulup, icadının patentini İtalyanlara satacağını filan söylemiş olsa da, henüz yeryüzünde‘işleyen bir devridaim makinesi' bulunmadığına göre; Con Ahmet'in iddiasının pek de doğru olmadığına hükmedebiliriz. Koskoca paşalarımızın katıldığı bir törenle, 21 Kasım 2006'da kamuoyuna duyurulan ‘Erke Dönergeci'nden de ses-soluk çıkmadığına göre, Con Ahmet'in devridaim makinası, uçuk-kaçık fikir sahiplerini‘ti'ye almak için kullandığınız bir deyim olmaya devam edecek. TAŞPINAR DERGİSİ Yeri gelmişken Afyon'un kültürel tarihinde önemli bir yeri olan Taşpınar Dergisi'nden de birkaç cümleyle söz edelim. Cumhuriyet dönemindeAfyon Halkevi tarafından yayınlanan Taşpınar Dergisi, 1932-1950 döneminde aralıksız olarak çıkarılmış. Demokrat Parti'nin 1950'de iktidara gelmesiyle Halkevleri güçten düşünce, Taşpınar da yayın hayatına ara vermiş. Afyon Belediyesi, 2010 yılından itibaren Taşpınar'ı yeniden çıkarmaya başlamış ve bugüne kadar dergi 8 sayı yayınlanmış. Derginin Yayın Yönetmenliğini; Tarih Araştırmacısı, Gazeteci Yazar ve Afyon Mevlevihane Müzesi Müdürü Hasan Özpunar yürütüyor. Belediye Başkanı Burhanettin Çoban'ı, hiçbir komplekse kapılmadan, Taşpınar'ı yeniden Afyon'un yayın hayatına kazandırdığı için kutluyorum.