Haber Merkezi / Programda tercüman vasıtasıyla kendisini tanıtan Mahmut Hamud, Suriye'nin Deyr-i Zor kentinde doğduğunu, cami hatipliği ve mahkemelerde hakimlik yaptığını, bunun dışında gazetecilik ve yazarlık da yaptığını, savaş başladıktan sonra zorunlu olarak Türkiye'ye geldiğini söyledi. Şimdilerde ise Şanlıurfa'da Suriyeli mültecilerin sıkıntılarını giderebilmek adına İnsan Derneği adıyla kurmuş oldukları bir yardımlaşma derneğinin başkanlığını yürüttüğünü belirtti. Program vesilesiyle kendisini Yazarlar Birliği'ne davet eden TYB Şanlıurfa Başkanı Doç. Dr. Mahmut Kaya'ya teşekkürlerini ileten Hamud, 'Göç, Mültecilik ve İnsan Hakları' konulu söyleşisini şu satırbaşlarıyla sürdürdü;
Devletlerin medeniyet tasavvurlarında en önemli parametre insan haklarına verdiği önemdir. Ancak İslam dininin insan haklarına verdiği değer bütün devletlerin insan haklarıyla ilgili yapmış oldukları faaliyetlerden daha kapsayıcı ve daha değerlidir.
Sad Suresinde Allah, 'ben kendi ruhumdan ona üfledim' diyerek insanı değerli bir varlık olarak yaratığını söyler ve her türlü ayrımcılığı reddderek Kur'an-ı Kerim'de kullarına 'Ey İnsanlar!' diye hitap buyurmaktadır.
Peygamberimiz in bir Yahudi cenazesi geçerken ayağa kalkması hangi dine ya da ırka mensup olursa olsun İslam'ın insana verdiği önemi göstermektedir. Ancak günümüzde hem batı toplumları için hem de İslam toplumları için ötekileştirme büyük bir tehlike. Batı toplumlarında bu tehlike ırkçılık, partizanlık ve şovenizmden oluşuyor. İslam toplumlarında ise mezhepçilik, tarikatçılık, cemaatçilik gibi ayırımlar büyük bir tehlikedir.
Kuran'ı Kerim'in nazil olma süreci ile birlikte insanı bütün boyutları ile koruyup kollayan bir insan hakları tasavuru gelişmiştir. Bu ilahi kanunlar tüm çağlara hitap edip geçerliliğini kıyamete kadar koruyacaktır. Ancak günümüzde insan haklarına önem veriyormuş gibi görünen batı medeniyetleri Ortadoğu coğrafyasında kendi menfaatleri uğruna en ağır insan hakları ihlallerini yaşatmaktadırlar. Bunun en çarpıcı örneklerinden bir olarak Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Mısır'ı ziyeretinde alaycı bir tavırla söylediği 'sizde insan hakları istenen konumda değil' sözleridir.
Müslümanlar kendi insan hakları tasavvurunu ortaya koymadıkça, insan haklarını her zamankinden daha fazla haykırmadıkça batının insan hakları anlayışına ve onların kurumlarına muhtaç olmaya devam edeceğiz. Ne yazık ki İslam aleminde insan hakları ile ilgili çalışmalar yapan hatırı sayılır bir kurum yok. Çare olarak Müslümanlar yine batının kurumlarına sığınıyor. Bugün Suriye'de Beşar Esad'ın yapmış olduğu katliamlar nazi katliamlarının çok daha ötesinde… Birleşmiş Milletler de bu sorunlara ne yazık ki çözüm üretemiyor. Adalet namına alınması gereken kararlar maalesef çıkar ve menfaat üzerine alınıyor…
Mahmut Hamud, bu satırbaşlarıyla sürdürdüğü konuşmasını bitirdikten sonra karşılıklı soru cevap faslıyla program devam etti. Katılımcılardan Yazar ve Şair Mehmet Nur Şanda'nın 'Şanlıurfa'da Suriyeli mülteci kardeşlerimizle Şanlıurfalıların kaynaşması adına yapılması gereken en önemli çalışma sizce ne olmalıdır? Sorusuna Mahmut Hamud, 'birlikte daha fazla kültürel faaliyetler ve sosyal etkinlikler düzenlenmeli' diyerek cevap verdi. Mahmut Hamud, ayrıca imkan verilmesi halinde en büyük hayallerinden birisinin Türk-Suriyeli kaynaşmasını sağlayabilecek bir kuruluş oluşturulması olduğunu belirtti. Programda TYB Başkanı Doç. Dr. Mahmut Kaya da insan hakları konusunu sosyolojik açıdan değerlendirerek şunları söyledi: 'bugün tüm Ortadoğu'da yoğun insan halları ihlalleri yaşanmaktadır. Ve maalesef insan haklarının öncüsü olduğunu iddia eden Batı ülkeleri savaş, işkence, sefalet ve yoksulluğun olduğu bu dramlara sessiz kalmaktadır. Suriye'de, Mısır'da ve diğer ülkelerde yaşanan insanlık suçlarına karşı tüm hak savunucularının ortak tepki vermesi gerekir. İnsan olmak ve bundan kaynaklanan haklar temelinde yeniden bir küresel sözleşmeye ihtiyaç vardır.'
Geceye TYB şeref Başkanı Cuma Ağaç, yönetim kurulu üyeleri Ahmet Kaya, Eyyüp Azlal, üyeler Emin Karahan, Tahir Coşandal, Deniz Tavus, M Nur Şanda ve Ali Akbaba Suriyeli sanatçı M Suphi iştirak ettiler.