Teknoloji ve ekonomik nedenler yaşam şartlarını değiştirdiği gibi sosyal ve kültürel alanda da hayli değişiklikler yaşanmaktadır. Örneğin sünnet, evlilikler için yapılan düğünleri de kendiliğinden değişti. Eskiden düğünler "düğün" gibi olurdu. Herkes şen şakrak eğlenirdi. Bayramlıklar giyinir, düğüne mi, davete mi yoksa yasa mı, şivana mı gittiğin belli olurdu. Evlilik kutsal bir oluşum, bu oluşuma ne kadar sevinç katılırsa o kadar mutluluk çoğalır, gönülden yüzlere yansır. Bu gün yapılmadığı için eskiden diyeceğim. Gelenekler ve dini değerler bir arada yaşatılırdı. Önce düğün yapılır, eğelenilir, ardından mevlit okutulur, salâvatlar çekilir, dualar, yakarışlar yüce Yaratan'a havale edilirdi. Geçenlerde dostumuz İbrahim Ünlü'nün oğlu Bünyamin'in düğün yemeğine katıldık. Tillo'dan bir müzik ekibi getirtmişti. Tasavvuf müziği eşliğinde yemekler yenildi. Evli çifte mutluluk dilerken dört (S) yi Sevgi, Saygı, Sadakat, Sabırı elden bırakmamaları... Yine böyle bir tasavvuf müzik ekibinin Harran Üniversitesi ve Hüseyin Ertekin Hoca'nın yönetiminde çalışmalarını sürdürdüğünü söylemekte yarar var. Hüseyin Hoca'nın bu konuda önemli çalışmaları mevcut. Takdire şayan bir ekip, başarılar diliyorum.. Şimdi esas mevzua geliyorum. Mevlit adı altında dört el defi, ne çaldığı, kimin ne söylediği belli olmayan sözde ilahiler aldı yürüdü. Kuru kalabalık, rahatsız eden bir gürültü. İlahi adı altında hoyratların, manilerin, türkülerin makamlarını alıp, sözlerine de Allah (c.c)ve Muhammet (as) lafzını ekleyerek kültürümüzde olmayan bir oluşumu ve dinimize de bidat-ı hasene diye isimlendirilen, dine sokuşturulan bu yeni oluşumun lütfen dini hassasiyetleriniz çerçevesinde, defler ve hışhış sesini vicdanlarınızdan gelecek sese bırakıyorum. İşte onun için diyorum siz olsanız Ahmet Özhan'ın okuduğu ilahileri mi yoksa, Mevlithan geçinenlerin bağırıp çağırmalarını mı dinlersiniz. Mevlit Peygamber efendimizin doğumunu ve hayatını anlatan bir mesnevidir. Mevlitten kasıt bu mesneviyi sesli ifa etmektir. Peygamberi anmak bir ibadettir. Sanırım bu şekliyle değil. Daha mevlit tartışılırken akıllının biri bu işe üç tane de semazen sokuşturdu. İşin tadı tamamıyla kaçtı. Mevlit bidat'ı haseneden çıkıp başka şeylere dönüştü. Semazenler tavır ve davranışları ile kendilerini "şeb-i arus"da görmektedirler. "Semazenlik alemde her molekülün döndüğü gerçeğine bilim-teknik yeni ulaşsa da bu doğruya asırlarca önceden hissi "kablel vuku" ile şehadet eden, dönen semazen'in başına giydiği sikkesi onun mezar taşını, üstündeki tennuresi kefenini, omuzuna aldığı hırkası da mezarını temsil eder. Yani o ölmeden ölmüş, hak ile hak olmuş, Mevlâna; "gerçek olan başlangıç noktasına ulaşmış, gözlerindeki perde kalkmış ve sırları görmüştür. "Sağ elleri yukarı sol elleri aşağı dönüktür, sema esnasında "haktan alırım halka veririm" der. Bizim el defçilere gelince; bir araya gelip fiyat belirlemişler. Tek dertleri para. Başka bir şey düşündüklerini de sanmam. Çünkü kurulmuş ekipler büyük bir rekabet içersindedirler. Onu kendi özünden çıkarıp çeşitli yerlerde gösteriye dönüştürmek ne kadar doğrudur. Hele semazen geçinenlerin dönerken parmaklarını çocuksu bir tavırla asumana uzatmaları yok mu? Şu dönenlere bir bakın eller kendi amacından çıktığı gibi eteklerine sıkıştırdıkları metaller ağır geldiğinden, döndükçe etekleri fazlasıyla açılmakta ve ortaya hoş olmayan görüntüler çıkmaktadır. O dönmenin nerede ne zaman ve nasıl hareket ve figürlerle döndüğünü anlamak gerekir. Şimdi düğünlerde semazenleri el defi eşliğinde döndürenlerin ticari bir gayeden başka bir düşünceleri olmadığı bir gerçek. Hoparlörlerdeki gürültüden başka bir şey anlaşılmıyor. Artık davetlere, düğünlere dini misyon yükleme adına mevlit ekibi de bir adet oldu. Yakında bu davranışın İslam'da bir ibadet şekline dönmesine şaşmayın. Siz bunu bir zikir ve ibadet kabul etmeseniz de bunun çoktan kabullenenler var. İlerde mevlit ekiplerinin karşısında insanların transa geçip çeşitli hareket yaptıklarını da görüyoruz. Şimdi daha olmadı ama yakında halayda çekilebilir. Çünkü eskiden düğünler bu el defleri eşliğinde yapılırdı. Bunu govende dönüştürüp yapanlar da çok olmuştur. Ben ilahi gurubunu anladım. Zaman zaman ilahide dinlerim. Mevlit'in Türkçesi, Arapçası ve Kürtçesi'nin yazılmış olduğunu da bilirim. Ancak bu el defi ya da arbana denilen aletle mevlitleri görmemiştim. Bir başladı, kolay yayıldı, adet oldu. Fırsat buldukça her yıl babama mevlit okuturum. Sessiz sedasız, taziye evi olarak kullanılan yerde yaparız. Daha sonra bir yemek indirilir ve mevlit biter. Annem neden mahallede mevlidin sesinin duyulmadığını sordu. Durumu anlattık. Nerden duymuşsa "Yok böyle mevlit kabul olmaz. Mevlit dediğin hoparlörlerden bütün mahalle duymalı" dedi. Gel de doksanına merdiven dayamış birine kabul ettir.