Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Ödülleri Töreni'ndeki konuşmasında, Türk ve dünya bilim literatürüne katkıları dolayısıyla ödüle layık görülen tüm bilim insanlarını, emekleri ve gayretleri için kutlayarak ve teşekkürlerini sunarak başladı.

Genç bilim insanlarının gözlerinden yansıyan heyecanın, azmin, gururun ve cesaretinin ülkenin geleceği adına büyük umutlar aşıladığına işaret eden Erdoğan, bilim hayatlarının daha başlarındayken üniversitelerine, ailelerine ve Türkiye'ye güzel iftihar tabloları yaşattıkları için kendilerine teşekkürlerini iletti. Erdoğan, TÜBİTAK ve TÜBA'yı da ülkenin bilimsel araştırma havuzunun genişlemesine yaptıkları katkılardan ötürü tebrik etti.

Bu yıl milli akademi TÜBA'nın 3 farklı alanda 47 ödülü bulunduğunu belirten Erdoğan, TÜBA Akademi Ödüllerini Moğolistan, Romanya, Singapur ve Amerika'dan 4 bilim insanının kazandığını dile getirdi. TÜBA Üstün Başarılı Genç Bilim İnsanı Ödüllerini ise bu yıl 24 farklı üniversiteden 36 gence takdim edeceklerini bildirdi.

'Bilimsel çabaların eksik ve yarım kalacağı unutulmamalıdır'

Erdoğan, 'Bilim ve teknolojiden mahrum bir kalkınma çabasının menzile varması mümkün değildir. Bilim, kültür ve sanat adamlarına destek olmayan bir devletin beklediği atılım sürecine girmesi ham hayal olarak kalacaktır. Kültür ve medeniyet kökleriyle, manevi hazinelerinden kopup yürüyen bilimsel çabaların da eksik ve yarım kalacağı unutulmamalıdır.' değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin her açıdan müstesna bir kültür, ilim ve tarih havzasının tam üzerinde olduğunu belirten Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:

'Asırlardır farklı kültürleri, medeniyetleri ve inançları bünyesinde başarıyla mezcetmiş bir coğrafyanın kavşak noktasında yer alıyoruz. Merhum Fuat Hoca'nın araştırmalarının da ortaya koyduğu insanlık tarihine yön veren pek çok keşfin ilk nüvelerinin oluşturulduğu bir maziye, geçmişe sahibiz. Aynı şekilde merhum Osman Turan Hocamız, ecdadımızın Selçuklu döneminin sayfalarını insanlığın istifadesine sunmuştur. Yine merhum Halil İnalcık Hocamız bu maziyi, Osmanlı dönemini eserleriyle gayet güzel bir şekilde ortaya koymuştur.'

'Yeni küresel sistem, İslam alemini adeta çeperlere itmiştir'

Türkiye'yi geleceğe çok güçlü taşıyacak her türlü birikimin milli hazinede bulunduğuna işaret eden Erdoğan, 'Uzun zamandır bu hazinenin kapağını açıp istifade edemiyoruz. Son iki asırdır, sadece ülke olarak değil, İslam dünyası olarak da ilmi çalışmalarda, üretimde, sanayide, bilimsel araştırmalarda, kültür ve sanatta yeterli inkişafı, başarıyı yakalayamıyoruz. Elbette bunda milletimizin ve İslam dünyasının son asırlarda maruz kaldığı emperyalist saldırıların çok büyük etkisi vardır.' değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, İslam coğrafyasının son dönemde büyük oyunun malzemesi yapıldığına dikkati çekerek, 'Kaynakları sömürülmüş, toprakları parçalanmış, sınırları petrol, altın, elmas ve çıkar hesapları üzerinden yeniden çizilmiştir. 1. Dünya Savaşı sonrası inşa edilen, 2. Dünya Savaşı sonrasında ise tahkim edilen yeni küresel sistem, İslam alemini adeta çeperlere itmiştir. Bu yeni sistemde Müslümanlara ne kendi gelecekleri ne insanlığın ortak meseleleri hakkında söz söyleme hakkı tanınmamıştır.' diye konuştu.

'Geçici üyelerin hiçbir kıymeti yok'

Toplam 1,7 milyar nüfusa sahip İslam dünyasının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde bir tane bile daimi üyesinin bulunmamasını, bu çarpıklığın bir sonucu olarak nitelendiren Erdoğan, şöyle devam etti:

'Onun için 'Dünya 5'ten büyüktür.' diyorum. Dünyadaki dağılımı da bu 5 ülkenin adil değil. Ne kıtalar ne inançlar ne etnisiteler noktasında. Dudaklarının arasından çıkan bir cevap her şeyi bitiriyor. 194 üye var, 5 daimi üye, yanına da 15 geçici üye sıkıştırmışlar, onunla dünyayı aldatıyorlar. 15 geçici üyenin hiçbir kıymeti harbiyesi var mı, yok. Elini kaldır, indir. Herhangi bir değeri yok. Her şey o 5 daimi üyenin içinde bir üye, o bir üye bile bunu tıkayabiliyor. Bu, hani adalet üstüne kurulmuştu, dünyadaki adaleti sağlamak üzere kurulmuştu. Kesinlikle böyle bir şey yok. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde de Birleşmiş Milletler'de de adalet diye bir şey beklemeyin, aramayın. Yok böyle bir şey. Çatışma, gerilim, eğitimsizlik, fakirlik, dışa bağımlılık adeta dünyamızın kaderi haline getirilmeye çalışılmıştır. Bu sistemi inşa edenler, ne yazık ki büyük oranda başarılı da olmuşlardır. Bugün İslam dünyasına şöyle bir baktığımızda enerjisini ilmi, akademik, kültürel çalışmalara sarf etmek yerine daha çok iç çatışmalarla tüketen bir manzaraya şahit oluyoruz. Yakın çevremize baktığımızda gelir dağılımından adalete, diplomasiden, demokrasiye, ekonomiden hak ve özgürlüklere kadar birçok alanda sorunlarla boğuşan bir coğrafyayla karşılaşıyoruz.'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı fotoğrafta kendi ülkesinin bekasını, küresel silah tüccarlarına haraç ödeyerek sağlamaya çalışan devletlere rastladıklarına işaret ederek, sadece güvenlik konularında değil teknolojide, mimaride, sanayide, diplomasi ve ekonomide de dışa bağımlılığın, bugün İslam dünyasının en acı gerçeği olduğunu söyledi.

Adeta bir 'öğrenilmiş çaresizlik' sendromuyla karşı karşıya olduklarını ifade eden Erdoğan, bu durumun değişeceğine yürekten inandığını vurguladı. 'Bunu sizlerle beraber yapacağız.' diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

'Türkiye son 16 yıldaki hamleleriyle, asırlardır kendisine ve medeniyetine giydirilmeye çalışılan bağımlılık gömleğini parçalamıştır. Bu dönemde ülkemiz, ekonomiyle beraber sanayi, ticaret, ulaşım ve teknolojide de çok büyük mesafe katetmiştir. Gerçekleştirdiği hamlelerle milletimizin inancı artmış, kendine olan özgüveni artmış, yeniden kendine güveni gelmiştir. 16 yıl önce savunma sanayinin sağladığı imkan yüzde 20'lerdeyken hamdolsun bugün yüzde 65'e tırmandık. Şu anda ithal eden değil, kapıya kul olan değil, artık hem ülkemin hem de ihracatı yapmak suretiyle kendi ayakları üzerinde duran bir Türkiye savunma sanayi var. Tüm bunları da demokrasi ve özgürlükler alanında gerçekleştirdiğimiz sessiz devrimlerle başardık. Türkiye'nin son 16 yılda yakaladığı başarının sırrı, devleti ile milletinin kaynaşmasını en üst düzeye çıkarmış olmasıdır. Ülkemizin başarısının gerisinde, ilmi çalışmaların önünü açması, bilim insanlarını desteklemesi, diğer hususlarda birlikte bu alandaki baskı ve kayırmacılığa da son vermesi yatıyor. Burada emeğiniz büyük. Bunun artarak devamını bekliyoruz.'

'Özgürlüğün olmadığı yerde özgünlük de olamaz'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir dönem darbecilerin, cuntacıların, vesayet güçlerinin adeta eşik bekçisi, meşruiyet mekanizması gibi görünen üniversitelerin, hayata geçirilen reformlarla tarihi bir değişim yaşadığını belirterek, 'Uzun yıllar çatışmalarla, siyasi kavgalarla, ideolojik kamplaşmalarla anılan Türk üniversiteleri, ilk defa bizim dönemimizde bilim üretim merkezleri haline geldi. Bu görevlerini yerine getirebilecekleri imkanlara da kavuştu.' ifadelerini kullandı.

'Kapısına ikna odalarının kurulduğu bir üniversite atmosferinden ne bilim ne alim ne de dünya çapında araştırmacılar çıkar.' değerlendirmesini yapan Erdoğan, öğrencilerin yetişmesiyle, eğitimiyle değil başörtüsüyle, sakalıyla, kılık kıyafetiyle uğraşan bir üniversitenin ne ülkeye ne de millete bir faydası olacağını söyledi.

Liyakat ve ehliyet yerine hizip dayanışmasının hakim olduğu bir üniversiteden bilim dünyasına katkı beklemenin beyhude olduğunun altını çizen Erdoğan, 'Öğrencilerin vakitlerini laboratuvar ve kütüphaneler yerine kavgalarla geçirdiği bir üniversite atmosferinde Fuat Sezgin'ler, Aziz Sancar'lar hayat bulamaz. Hepsinden önemlisi özgürlüğün olmadığı yerde özgünlük de olamaz.' diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla son 16 yılda sadece ekonomide, siyasette, diplomaside değil, üniversitelerin demokratikleşmesinde, özgürleşmesinde de önemli adımlar attıklarını aktardı.

'Uzaydan kutuplara kadar her noktada çalışmalar yürütüyoruz'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Türkiye artık bilimsel araştırmalarda sınır tanımıyor. Uzaydan kutuplara kadar her noktada çalışmalar yürütüyoruz.' dedi.

Erdoğan, 'Hudutlarımızın korunmasına gösterdiğimiz hassasiyeti ülkemizin ürettiği verilerin korunmasına aynen göstermek durumundayız. Bugün siber saldırılar ve açıklar, devletin güvenliği ile kişi mahremiyetini ihlal eden en büyük tehditlerdendir.' ifadesini kullandı. AA