İnternette dolaşırken bir habere gözüm ilişti. Haber Milli Eğitim Müdürümüz Sayın Metin İLCİ'nin ağzından Şanlıurfa'da okula yeni başlayacak 1. sınıfların 51 bin olduğunu aktarıyordu. Evet, 51 bin öğrenci demek birçok ülkenin okula başlayacak öğrenci sayısı kadar öğrenci demektir. Bu sayı da masum ve cennet kokulu çocuk demek ;bir il için çok büyük bir zenginlik demektir.Bu masum çocuklar okula gitmeyi heyecanla beklemektedir.Bunların içinde kendi kızımı da sayabilirim.Uzun zamandır Okula gitmenin heyecanı ile ''Baba okul ne zaman açılacak?, Ben ne zaman okula gideceğim ? ''diyerek okula gitme heyecanını bir çocuk masumiyeti ile bize hep hatırlattı. Çocuklar bu heyecanı yaşarken veliler ve eğitimciler bu masum çocuklara nasıl daha iyi bir eğitim ortamı hazırlarız derdindedirler. İlimiz eğitim açısından sorunların en üst düzeyde yaşandığı bir yer. Bu sorunların başında Öğretmen eksiği, derslik sıkıntısı, mevsimlik işçi çocuklarının eğitim-öğretimden mahrum kalmaları ve ayrıca belki bazıları kızacak ancak bana göre gelecekte başımızı ağrıtabilecek bir sosyal olgu olduğu için; Suriyeli muhacir çocukların eğitim görme sorununu sayabiliriz.Çok acı bir durumdur. Daha önceki yazılarımda da bahsettim. İlimizde Öğretmenleri tutamamaktayız.2000 Öğretmen atanıyor.3000 Öğretmenin ilimizden tayini çıkıyor. Öğretmenlerin burada kalmak istememelerinin en önemli nedeni yüksek kiralardır. Soba ile ısıtılan bir apartman dairesinin kirasının 600-700 lira, doğalgazlı bir evin 1000 lira olduğu bir şehirde Öğretmen nasıl geçinsin. Birde Suriyeli zengin ailelerin ilimizde ev kiralamaları bu duruma daha da tuz biber oldu. Peki, ne yapılmalı? Bana göre Şanlıurfa'da çok acil bir şekilde TOKİ öncülüğünde Büyükşehir Belediyesi ile birlikte Urfa'nın kent yapısına da nefes aldıracak, İl merkezinden 10-20 km uzaklıkta ilimizdeki bina sıkıntısını giderecek en az 100 bin konut kapasiteli yeni bir uydu kent ve kentler kurulmalıdır. Bu eğer acil bir şekilde kurulmaz ise ilimizde ileriki zamanda çok daha onarılmayacak sosyal yaralar açabilir. Derslik sıkıntısına gelince; bu yıl inşaatı devam eden okulların gelecek yıl eğitime açılması ile bu sıkıntının giderileceği ve bütün okullarda tekli eğitime geçileceği söyleniyor. Ben bu duruma inanmak istiyorum fakat bu yapılan okulların derslik sıkıntısını ortadan kaldırsa da ilimizde tam olarak bütün okullarda tekli eğitime geçileceğine inanmıyorum. Ama yinede ilimize bu kadar derslik kazandırılmasına ön ayak olan yetkililere bir Urfalı olarak teşekkür ederim. Tarım işçisi çocuklarının durumuna gelirsek. Maalesef bu sorun yıllardır süregelen bir sorun. Şimdiye kadar bu soruna köklü bir çözüm bulunmadı. Bu soruna çözüm bulma adı altında bir çok proje yapıldı. Beş yıldızlı otellerde göstermelik birçok toplantı düzenlendi. Bu sorunun üzerinden sözüm ona kendini aydın olarak gösteren bir çok kişi işçi çocuklarıyla fotoğraf çekerek rant devşirdi. Fakat köklü bir çözüm bulunamadı. Hala tarım işçisi çocuklar ancak Aralık ve Mart ayları arasındaki 3 buçuk 4 aylık sürede eğitim görebilmektedir. Diğer zamanları hep tarlalarda işçi olarak çalışmaktadırlar. Peki, ne yapılabilir? Aslında yapılacak çok basittir. Gerçekten ihtiyacı olan çocuğa devlet burs bağlarsa ve çocuğa yatılı okul imkanı sağlarsa bu işin çözülebileceğine inanıyorum. En azından ailesine getireceği maddi getiri hesaplanıp çocuğa bu maddi getiri oranında burs bağlanabilir. Bu durumu daha önce çalıştığım okulda gözlemlemiştim. Çocuğunu okula göndermeyen aileler bile fakir çocuklara verilen ŞNT yardımından dolayı düzenli olarak göndermeye başladılar. Tabii ki bazı aileler ihtiyacı olmadığı halde bu tarım işçiliğini bir alışkanlık haline getirmişlerdir. Bu tür aileler için herhangi bir öngörüde bulunamıyorum. Son olarak bana göre ilimizde yavaş yavaş hissedilmeye başlanan Suriyeli çocukların meselesidir. Özellikle son zamanlarda artan dilenci sayısı ve bu dilencilerin ağırlıklı olarak Suriyeli çocuklardan olması gelecekte bu çocukların eğer eğitilmez ve kontrol altına alınmazsa bir iki sene sonra ilimiz için büyük bir sorun haline gelebileceğini düşünüyorum. İlimizde yaklaşık 100 bin Suriyeli var. Bu sayının yarısına yakını çocuktur. Bu çocuklar Savaşın getirdiği büyük psikolojik sorunlarla karşı karşıyadır. Bu çocuklar eğer yanlış kişilerin ve grupların eline düşerse yarın karşımıza yalnız dilenci değil erkekler birer hırsız ve kanun kaçağı kızlar ise birer hayat kadını olarak çıkabilir. Şimdi bize ne? Der isek yarın kim bilir belki kardeşimize, çocuğumuza yada bize zararı dokunabilir. Biliyorum ilimizde Suriyeliler için okullar açılmıştır. Fakat bütün Suriyeli çocuklara ulaşıldığı söylenemez. İlimiz merkezinde açılan okul genelde tuzu kuru dediğimiz Suriyeli çocuklara sesleniyor. Fakat kenarda bucakta karşılaştığım birçok Suriyeli ailenin bu okuldan haberi yok. İlgililerden isteğim kenarda bucakta kalan bu muhacir çocuklarına da sahip çıkmaları ve bu çocukları da eğitime kazandırmaları. Sonuç olarak yeni bir Eğitim-Öğretim yılına başlarken eksiklikler gözümüzü korkutmamalı. Biz eğitimciler olarak niceliğe değil niteliğe bakmalıyız. Her zaman bardağın dolu tarafına bakmalıyız. Eğer bardağın boş tarafına bakarsak her yapılan boş gözükür. Eğitimin önemi ile ilgili Küçük bir Deniz Anası hikayesi anlatılır. Bir İlkbahar günü Yağmur yağmış deniz kenarında gezerken adamın biri çabuk çabuk kenara vuran denizanalarını suya atıyormuş. Arkadaşı sen ne yapıyorsun hangi birini kurtaracaksın ne fark eder demiş. Adam denizanasının birini eline alarak suya atmış. Denizanası suya değer değmez canlanmış. Adam işte bunun için çok şey fark etti demiş. Evet, bizlerin eğitim alanında yaptığı basit şeyler bile bizim için basit fakat başkaları için çok değerlidir. Denizanası hikâyesindeki denizanası gibi biz bir çocuğu bile cehaletten kurtarırsak belki bizim için basit bir şeydir. Fakat bir çocuk için çok şeydir. Vesselam...