Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi ve Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü (RUSEN) Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz, Türkiye'nin BRICS üyeliği teklifine ilişkin 'Finans baskısıyla sindirilmek istenen Türkiye, savunma, enerji, teknoloji, bankacılık, yabancı yatırım, kredi ve uluslararası ticaret konularında alternatifsiz olmadığını bütün dünyaya gösterdi.' dedi.

Dış politika uzmanları, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı sıfatıyla 25-27 Temmuz'da katıldığı Güney Afrika'da düzenlenen BRICS Zirvesi'ni, Türkiye'nin üyelik önerisini, üye ülkelerin olumlu yanıtlarını ve Türkiye'nin BRICS yapısı içinde yer almasının her iki tarafa muhtemel etkilerini AA muhabirine değerlendirdi.

Prof. Dr. Salih Yılmaz, Erdoğan'ın BRICS Zirvesi'ne katılmasının başta ABD olmak üzere Avrupa'da ve birçok ülkede 'Türkiye, alternatif arayışında' şeklinde yorumlandığını söyledi.

ABD ve Avrupa ülkelerinin, Türkiye'nin alternatif arayışının kendilerine bağımlı birçok ülkeye model olabileceği endişesine kapıldığına dikkati çeken Yılmaz, 'Türkiye'nin, Çin ve Rusya ile iş birliği yaparak ekonomik anlamda alternatif oluşturma olasılığı Türkiye'yi örnek alan birçok Batı'ya bağımlı ülkenin de Çin ve Rusya ile iş birliği yapmasının önünü açabilir. Kaldı ki Asya merkezli ilerleyen bu yapılanmanın başta ABD olmak üzere gelişmiş Batı ülkelerinin hegemonyasını sona erdirme olasılığı da bulunuyor.' diye konuştu.

'Türkiye, doların baskısını kırmak istiyor'

Yılmaz, 3 yıldır ABD ve AB ülkelerinin siyasi ve ekonomik saldırılarına maruz kalan Türkiye'nin, BRICS'i alternatif olarak görmesinden daha doğal bir durum olmadığını vurguladı.

Türkiye'nin, BRICS üyeliği teklifinin, ABD ve AB'ye tek alternatifin kendileri olmadığını göstermesi açısından da önemli bir adım olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti:

'Finans baskısıyla sindirilmek istenen Türkiye, savunma, enerji, teknoloji, bankacılık, yabancı yatırım, kredi ve uluslararası ticaret konularında alternatifsiz olmadığını bütün dünyaya gösterdi.

Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'dan oluşan BRICS, bölgede ekonomik yapılanmayı ve iş birliğini organize etmeyi amaçlayan uluslararası bir oluşumdur. 2017 yılında Çin dönem başkanlığı esnasında BRICS Plus inisiyatifiyle yeniden şekillenen BRICS, coğrafi ve bölgesel açıdan daha kapsamlı bir yapıya bürünmüştür. Bu yapılanmayla Türkiye gibi potansiyeli olan ülkelerle iş birliği desteklenmektedir. Türkiye, BRICS bünyesinde Şanghay merkezli kurulan Kalkınma Bankası ile iş birliği yaparak ABD'nin dolar üzerinden kurmaya çalıştığı baskıyı yok etmek istiyor.'

'BRICS'le aynı vizyona sahibiz'

Prof. Dr. Salih Yılmaz, BRICS'in, IMF ve Dünya Bankası'na alternatif olabilecek bir vizyona sahip olduğunu, doların baskısını kırmaya çalışan Türkiye'nin de BRICS ile aynı vizyonu paylaştığını söyledi.

Türkiye'nin bu manevrasının ayrıca Çin ile ABD arasında yaşanan savaşın bir cephesi haline gelen bölgede ABD'ye bir mesaj verme niteliği taşıdığını savunan Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:

'Ankara, Çin ile ilişkilerini de geliştirmek istiyor. Görüşmelerde, Türkiye'de inşa edilecek ikinci, üçüncü nükleer santrallerin Çin tarafından yapımı konusunda müzakere kararı alınması bile önemli bir gelişmedir. Dünyada 20. yüzyılın ekonomik ayar düzeni olan IMF ve Dünya Bankası'na alternatif geliyor.

Türkiye, son dönemde yabancı kredi derecelendirme kuruluşlarının baskısını hissediyor. Bu amaçla da kendi bağımsız kredi derecelendirme kuruluşunu kurmak için bir yol haritası çizdi. BRICS ülkeleri de 2015 yılından itibaren ABD'nin kontrolündeki SWIFT ödeme sistemine alternatif bir sistemin hayata geçirilmesi için çalışıyor. Hatta bir bağımsız kredi derecelendirme kuruluşu kurulması yönünde önemli mesafe de kaydettiler.

Bu minvalde Türkiye ile BRICS üyelerinin vizyonunun örtüştüğünü söyleyebiliriz. BRICS üyesi ülkeler, Uluslararası Para Fonu'nu (IMF) dengeleyebilecek para havuzu oluşturma konusunda da Kalkınma Bankası üzerinden bir plan oluşturdu. Türkiye, BRICS bünyesindeki Kalkınma Bankası'na entegre olarak Batı'ya tek alternatifin kendileri olmadığı mesajını vermek istiyor.'

'BRICS üyeliği ŞİO üyeliğinden daha gerçekçi'

Türkiye'nin, BRICS-T teklifinin Rusya ve Çin tarafından olumlu karşılandığını hatırlatan Yılmaz, üyelikle ilgili şu detayları paylaştı:

'Türkiye'nin NATO üyesi bir ülke olarak BRICS üyeliği, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üyeliğine göre daha gerçekçi bir projedir. Fakat BRICS'in önce kendi yapılanmasını tamamlaması gerektiği görüşü de baskın gibi duruyor. ABD, BRICS içerisinde Hindistan'ı kullanarak bir ayrışma oluşturmaya çalışıyorsa da bu dengeyi Türkiye'nin katılımı yeniden sağlayabilir. Türkiye'nin BRICST veya BRICS-T girişimi son dönem dış politikası göz önünde bulundurulduğunda isabetli bir girişimdir. Türkiye daha önce de Avrasya Ekonomik Birliği ile ŞİÖ'ye üyelik için iyi niyet beyanında bulunmuştu. Şanghay üyeliği, NATO üyesi olmasından dolayı çekinceyle karşılanmışsa da BRICS üyeliğinin önünde böyle bir engelin olmadığını söyleyebiliriz.'

''Türkiye BRICS için taze bir güç'

Yeni 'İpek Yolu' projesinde, Türkiye'nin Çin için vazgeçilmez bir ülke olduğunu söyleyen Yılmaz, BRICS ile Asya'da yeni bir ekonomik düzenin ve altyapının kurulduğunu anlattı.

ABD'nin, Hindistan ve Suriye üzerinden Çin'in Akdeniz'e ulaşmasını engellediğine dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti:

'Türkiye-Rusya ilişkileri de Çin'in Türkiye ile dostluk ve iş birliği yapmasında itici bir güç oluşturuyor. Çin ve Rusya'nın da BRICS'i ABD'ye karşı hem siyasi hem de ekonomik silah olarak kullanabilecekleri düşünüldüğünde Türkiye taze bir güç olarak duruyor. BRICS ile Asya'da yeni bir ekonomik düzen ve altyapı kuruluyor. Milli para ile ticaret hayal olmaktan çıktı.

Çin ve Rusya'nın ABD ve AB'nin hakim olduğu uluslararası para piyasalarına alternatif bir yapı kurma planı BRICS ile vücut bulacak gibi duruyor. Çin sahip olduğu GSMH ile uluslararası piyasada kredi veren bir ülke konumuna geldi. Kaldı ki bu ziyarette Türkiye'ye kredi musluklarını açması da bir bakıma Batı'ya bir cevaptır. Bu yapılanmanın en önemli unsurlarından birisi de doların pasifize ediliyor olmasıdır.'

MasterCard-VISA yerine UnionPay ve Mavi Kart projeleri

ABD'nin dünyada yeni bir düzen dayatmasına girdiği şu günlerde Çin, Rusya ve Türkiye'nin bu dayatmaya karşı birlik içinde mücadele ettiğini savunan Prof. Dr. Salih Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:

'Bu mücadele, en azından 'Türkiye'nin Batı'ya bağımlı olduğu ve alternatifinin olmadığı' düşüncesini yerle bir etti. BRICS üyesi ülkeler kendi para birimi üzerinden Kalkınma Bankası'ndan kredi alabiliyorlar. Kendi aralarında ticaretin dolar dışında yapılması amacıyla bankalararası anlaşmalar vasıtasıyla milli paraların dolaşımı sağlanmış durumda. ABD veya AB'nin inisiyatifinde olan MasterCard veya VISA yerine UnionPay ve Mavi Kart projeleri hayata geçirilmiş durumda. Hatta Rusya'nın Mavi Kart'ı Türkiye'yi ziyaret eden turistlerin kullanabilmeleri için teklifte bulunduğu da biliniyor. Çin'in en büyük devlet bankalarından birisinin Türkiye'de faaliyete geçmesi konusunda da oldukça olumlu bir mesafe kaydedildi.'

- 'BRICS, ABD ve Batı merkezli düzenine meydan okuyor'

Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı ise BRICS açılımının, Türkiye'nin kendini küresel aktör olarak konumlandırması açısından oldukça önemli bir adım olduğunu söyledi.

Türkiye'nin kendi ulusal çıkarları doğrultusunda BRICS ya da ABD ve Avrupa ile iş yapabileceğini belirten Atlı, ''Soğuk savaş dünyasında değiliz, eksenler kalmadı. Tek bir eksen var, o da küresel eksen. Türkiye de bu küresel düzende bir aktör olmak istiyor. ABD ve Batı ülkeleri 'ulusal çıkar' adı altında herkesle iş yapıyor. Bunu doğal ve milli görüyor. Türkiye yapınca 'Türkiye Batı'dan kopuyor, Türkiye'nin ekseni kayıyor.' eleştirisi yapılıyor. Bu tam anlamıyla ikiyüzlülüktür.' dedi.

Atlı, BRICS'in, AB, NATO, ŞİÖ gibi formel bir örgüt olmadığını fakat bir araya getirdiği ülkeler açısından önemli bir diyalog ve istişare mekanizması olduğunu hatırlattı.

BRICS çatısı altında toplanan ülkelerin, gelişen ekonomileriyle ABD'nin kurduğu hegemonik düzene alternatif olabileceğini vurgulayan Atlı, şunları kaydetti:

'Brezilya, Rusya Hindistan, Çin ve Güney Afrika dünyanın çok farklı kıtalarını temsil eden ve ekonomisi güçlü ülkeler. Bu ülkeler, 1945 yılından kalma ve Amerikan hegemonyası temeli üzerine oluşturulmuş mevcut küresel düzenin, dünyanın karşılaştığı ekonomik, siyasi ve güvenlik sorunlarını çözmede yeterli olmadığını, BM'nin en ufak bir sorunda bile hiçbir etkisi ve işlevi olmadığını söylüyorlar.

BRICS, 1945'ten kalmış ve işlerliğini kaybetmiş, Batı merkezli düzene karşı meydan okuyor, değişim talep ediyor. Bu ülkeler, 'ABD gitsin, yerine biz gelelim.' demiyor. Artık dünya düzenini tek bir aktörün belirleyemeyeceğini, dünyanın istikrarını tek bir aktörün değil, çok sayıda aktörün sağlayacağını, daha çoğulcu, herkesin söz sahibi olduğu ve 1945'in değil 2018'in şartlarını karşılayacak bir düzen kurulmasını istiyorlar.'

- 'Türkiye'nin BRICS'e katılması bir sinerji sağlayacaktır'

Altay Atlı, üyeliğin söz konusu olmaması durumunda bile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üye ülkelerinin cumhurbaşkanları ile bu diyaloğu devam ettirmesinin, ortak paydalar üzerine görüşmeleri sürdürmesinin iş birliği ve ortaklık anlamında çok önemli olduğunu söyledi. Atlı, şu değerlendirmelerde bulundu:

'Tekrar belirtmekte fayda var, BRICS tam anlamıyla bir örgüt değil. Bir başkanı, bir genel sekreteri ve bir merkezi de yok. Ama bu üye ülkeler hem dış hem de iç ekonomileriyle 2018'in dünya ekonomisini şekillendirecek ve aynı şekilde yeni bir düzen talep edecek çok önemli bir grup. İşte bu yüzden Türkiye'nin bu grubun içinde yer alması çok önemli. Üyeliğe alınır ya da alınmaz bu önemli değil. Ama Türkiye'nin bu grubun içinde yer alması ve toplantılarına katılması iş birliğinin ve ortaklığın devam etmesi açısından çok önemli.'

Atlı, BRICS ülkelerinin, 'tek aktörlü dünya düzeni' eleştirisinin, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Dünya 5'ten büyüktür.' söyleminden farklı olmadığını vurguladı.

Bu bağlamda, Türkiye'nin BRICS ülkeleriyle ortak hareket etmesinin zorunlu olduğunun altını çizen Atlı, şunları aktardı:

'Kim bu beş? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri. Bu ülkeler, 1945'teki savaşın galipleri. Dolayısıyla bugün onlar da kendi aralarında anlaşamıyorlar. ABD bir şey diyor, Çin ve Rusya veto ediyor. Zaten işlevsiz bir kurum. Türkiye'nin BRICS'e katılmak istemesi de benzer görüşte olduğu ülkelerle ortak hareket etmesinden kaynaklanıyor. Türkiye'nin BRICS'e katılması kesinlikle bir sinerji sağlayacaktır.

Türkiye'nin mevcut düzene karşı tek başına bir söylemde bulunmasının etkisi ile Rusya, Hindistan, Çin ve Türkiye'nin ortak bir duruş ve söylem ortaya koymasının etkisi çok daha farklı. Dolayısıyla bu üyelik, Türkiye ve BRICS açısından da önemli. Türkiye'nin BRICS'e dahil olması bu ülkeler için özellikle de küresel düzene eleştiri açısından dikkati çekici. Çünkü Türkiye bugün dünyanın en büyük 20 ekonomisi içinde. Ayrıca İslam dünyası içinde de özel bir konuma sahip, Türkiye coğrafi olarak da avantajlı durumda.''

- 'BRICS ülkelerine ihracatı artırmalıyız'

BRICS ülkeleri ile iş birliği yapmanın büyük getirisi olacağına vurgu yapan Atlı, Brezilya, Rusya, Güney Afrika, Çin ve Hindistan'ın ihracat anlamında Türkiye'nin yeterince kullanamadığı yeni ve büyük pazarlar olduğunu söyledi.

Atlı, şunları kaydetti:

'Bu ülkeler aslında çok büyük ekonomiler. Diğer tarafta ise ekonomisine kademe atlatmak isteyen bir Türkiye var. Dolayısıyla bu ülkelere ihracatımızı en üst seviyeye taşıyacak politikalar üretmek zorundayız. Bunun için de Türkiye'nin ekonomide yaşadığı yapısal sorunları çözmesi gerekiyor. Önce içeride üretimini daha kuvvetlendirmesi, katma değeri arttırması gerekiyor. Yani daha farklı, daha üst düzey ürünler üretip satması gerekiyor. Bunun için de teknolojiye ihtiyacımız var. Türkiye, kapasitesini geliştirmek, kendi teknolojilerini üretmek zorunda.

Şimdi Türkiye bir şeyi çok iyi öğrendi. Konu ne olursa olsun, (teknoloji transferi de bunun içinde) tek bir yere bağımlı kalmak ciddi bir kırılganlık yaratıyor. Çünkü adamın kafası kızıyor 'Vermiyorum.' diyor. Dolayısıyla kapasitemizi geliştirmek ve kendi kendimize yetecek duruma gelmek zorundayız. Taleplerimizi de mümkün oldukça farklı kaynaklardan karşılamalıyız.''

- 'Cumhurbaşkanı'ndan politik manevra''

Dr. Altay Atlı, Başkan Erdoğan'ın Güney Afrika'da, nükleer enerji konusunda yaptığı açıklamanın önemli bir manevra olduğuna dikkati çekti.

Savunma sanayi ve teknoloji transferi konusunda Türkiye'nin milli çıkarlarını ön planda tuttuğunu dile getiren Atlı, şöyle devam etti:

'Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Birinci nükleer santralimizi Rusya ile yapıyoruz. İkincisini Japonlar ve Fransızlarla, üçüncüsünü Çin ile yapıyoruz. Dördüncüsünü de Çin ile yapabiliriz.' dedi. Bakın, Ruslar, Fransızlar, Japonlar, Çinliler var. Cumhurbaşkanı, 'Biz kalkıp bunların hepsini Ruslarla yaparız. Nasıl olsa ilkini Ruslarla yapıyoruz.' demedi. Neden? Çünkü biz Ruslarla çok ciddi krizler yaşadık. Benzer bir kriz yaşandığında 4 nükleer santralden birden mi vazgeçeceğiz?

Savunma sanayi konusunda şimdiye kadar ABD ve Batı'ya bağımlıydık. Bakıyorsunuz, ABD, elindeki son ürün patriotları veriyor ama başına kendi teknik ekibini koyuyor, 'Gerekirse ben çalıştırırım.' diyor. Tamam da bizim ihtiyacımız sadece füze sahibi olmak değil, füze yapabilmek. 'Teknolojiyi paylaş bizimle.' diyoruz, 'Yok' diyor. O zaman biz de 'Teknolojiyi de bizimle paylaşacak olanlarla iş yaparız.' demek zorunda kalıyoruz. Şu anda Çin ve Rusya ile iş birliği yapıyoruz çünkü bu ülkeler bilgi ve teknoloji transferini kabul ediyorlar.' AA