Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin liderlerinin 15-16 Aralık'ta bir araya geldiği 2021'in son zirvesini AA Analiz Masasına değerlendirdi.

***

AB devlet ve hükümet başkanlarının 15-16 Aralık 2021'de Belçika'nın başkenti Brüksel'de bir araya geldikleri zirve toplantısı, AB'nin günü kurtarma telaşı ile hareket ettiğini gösterdi. Zirve'nin ardından yayınlanan sonuç bildirisi de AB'nin halen duraklama dönemi içerisinde olduğunu ortaya koydu.

Zirve sonuç bildirisinde Avrupa bütünleşmesini derinden etkileyen ve üye ülkelerde yaygın olan AB kötümserliği, yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın artmasından duyulan kaygılara yer verilmedi. Benzer şekilde İngiltere'nin 2020 yılında ayrılmasından sonra bütünleşme hareketinin nasıl bir seyir takip edeceği ve gelecek perspektifinin ne olacağına ilişkin bir projeksiyon da ortaya konulamadı. Bildiride yer alan başlıklar Kovid-19'la mücadele, kriz yönetimi, dış politika, savunma ve son olarak da dış ilişkiler olarak sıralandı.

Brüksel AB Konseyi zirve toplantısı kararları vesilesiyle burada vurgulanması gereken husus şudur: Gerek AB Dışişleri Bakanlarının zirveden bir gün önce yaptıkları toplantıda alınan kararlar, gerekse Brüksel Avrupa Konseyi zirvesi kararları, AB'nin stratejik vizyonunu yitirdiğini ve günü kurtarma telaşı ile hareket ettiğini gösteriyor.

Zirve kararlarının kriz yönetimi bölümünde yenilik olarak 'Stratejik Pusula' kavramı dikkat çekerken, dış ilişkiler bölümünde Belarus hükümetinin kınanması, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı konusunda hassasiyet, Akdeniz ülkeleriyle ilişkilerin güçlendirilmesi, Afrika Birliği ile Şubat'ta yapılacak zirve toplantısı ve Etiyopya'da tırmanan gerilim ve bundan duyulan endişe yer aldı.[1]

AB esas sorunlarla yüzleşmekten kaçıyor

Slovenya dönem başkanlığının sona ermesini simgeleyen Brüksel zirvesinde alınan kararlar, AB'nin krizlerden çıkış için daha çok yol alması gerektiğini gösteriyor. 2022 yılının ilk yarısında AB dönem başkanlığı görevini Fransa üstlenecek. Bütünleşme hareketini derin şekilde etkileyen sorunların Fransa dönem başkanlığı esnasında da çözüme kavuşturulması beklenmiyor.

AB bünyesinde 2004 yılında çoğunluğu Varşova Paktı, SSCB ve Eski Yugoslavya ardılı 10 ülkenin katılımıyla başlayan refah kaybı ve bütünleşme perspektifinin muğlak hale gelmesi günümüze kadar artarak devam etti. Büyük ümitler beslenerek hazırlanan Avrupa Anayasasını 29 Mayıs 2005'te Fransa'nın ve 1 Haziran 2005'te Hollanda'nın reddetmesi, AB'nin duraklamasına yol açan bir başka önemli dönüm noktası olarak dikkat çekti. 2008 ekonomik bunalımı AB içerisinde özellikle avro kullanan ülkeleri (Eurozone) olumsuz etkiledi. Krizle Eurozone ülkelerinin bir kısmının temel ekonomik göstergeleri Maastricht Kriterlerinin dışına çıktı. Yunanistan, İtalya, Portekiz gibi kriterlerin dışına çıkan ülkeler, Eurozone içinde kalmaya devam ettiler. Yunanistan'ın 2012 yılında AB tarafından 100 milyar avro dış borcu silindi ve bakiye borçları 2060 yılına kadar yapılandırıldı.

AB'nin Türkiye'nin mülteci politikasını desteklediği ifade edilen bildiride, bu alanda yeni bir anlaşma imzalanmasına AB tarafının olumlu baktığı görüşü dile getiriliyor.

AB'nin, Eurozone bölgesini koruma çabasının gerisinde bölgeden bir devletin çıkarılması durumunda avronun diğer pariteler karşısında çok büyük oranda değer kaybedeceği varsayımı bulunuyordu. Sonraki yıllarda AB'yi derinden etkileyen sorunlar mülteci akını, Avrupa siyasetinde marjinal partilerin güçlenmesi, Brexit, Kovid-19'dan ve AB'nin geleceği konusunda kötümserliğin yaygınlaşması oldu.

Kovid-19'la mücadele

Brüksel zirvesi sonuç bildirgesinin ilk başlığı Kovid-19'la mücadele. Bu kapsamda bir yandan aşılamanın ehemmiyetine vurgu yapılırken, öte yandan bu alanda hükümetler arasında koordinasyonun güçlendirilmesi ve Dünya Ticaret Örgütü başkanlığında yürütülen uluslararası sözleşme hazırlıklarına AB'nin etkin destek vereceği ifade ediliyor. Bir başka husus ise AB kriz yönetim kapasitesinin güçlendirilmesi ve ileride karşılaşılabilecek krizler için hazırlık yapılması talebi.

BM sistemine vurgu ve Stratejik Pusula

Bildirinin güvenlik ve savunma başlığını taşıyan bölümünde, AB'nin çağdaş uluslararası siyasal sistemde Birleşmiş Milletlerin (BM) öncülüğünde iş birliğini desteklediğine vurgu yapılıyor. Bununla birlikte AB'nin küresel istikrarsızlıktan kaynaklanan güvenlik tehditleri karşısında otonom kapasitesini güçlendirme amacıyla bir süre önce Stratejik Pusula adı altında çalışmalar yürüttüğü ve bir yol haritası hazırladığı ifade ediliyor. Güvenlik tehditleri karşısında NATO ile iş birliğinin önümüzdeki yıllarda daha da genişleyeceği, konvansiyonel tehditlerin yanında iklim değişikliği, siber ve hibrit tehlikelere karşı ortak hareket edilmesinin ehemmiyeti vurgulanıyor.

Göç ve mülteciler bölümünde ise Yüksek Temsilci ve Komisyon kanalıyla geri kabul anlaşmaları ve diğer önlemlerle AB'ye göçün sınırlandırılması talep ediliyor. Avrupa'ya mülteci akınını teşvik eden hükümetlerin kınandığı bildiride ayrıca üye ülkelerden sınırların korunması için daha güçlü çaba göstermeleri isteniyor.

Belarus ve Ukrayna

Dış ilişkilerle ilgili bölümde ise Belarus hükümeti, mültecileri Polonya sınırından AB'ye geçmeye teşvik ettiği için kınanıyor. AB'nin bu ülkeye insani yardımları durdurulacağı ve yaptırım uygulayacağı ifade ediliyor. Bildiride ayrıca Belarus'ta bulunan tüm siyasi tutukluların ön koşulsuz tahliye edilmesi, ülkede demokratik ve adil seçimler yapılması çağrısı yapılıyor.

Bunun yanı sıra Rusya Federasyonunun Ukrayna sınırlarına asker konuşlandırılması saldırgan eğilim olarak tanımlanıyor. Buna karşın AB'nin Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve bağımsızlığını desteklediği ifade ediliyor. Bu kapsamda olası bir saldırı durumunda AB, Ukrayna hükümetine saldırıyı dengeleyecek ölçüde destek sağlanması görüşünde.

Akdeniz ve Afrika

AB'nin Akdeniz ülkeleriyle ilişkileri 'ortak tehditlere karşı iş birliği ve ortak değerlerin savunulması için dayanışma' şeklinde ifade ediliyor. Bildiride ayrıca AB ile Afrika Birliği arasında 2022'de zirve yapılacağı, AB'nin Avrupa-Afrika İttifakının güçlendirilmesini desteklediği belirtiliyor. Dış ilişkiler bölümünde yer alan son başlık, AB'nin Etiyopya'da Afrika Birliği özel temsilcisinin çabalarını desteklediği ve çatışan taraflar arasında adil ve şeffaf bir diyalogdan yana olduğu şeklinde ortaya konulmuş.

Genişleme politikası

Brüksel zirvesinden bir gün önce Genel İşler Konseyi'nde alınan kararlar da esas itibarıyla zirve kararlarının bir uzantısı konumunda. Söz konusu toplantıda üye ülkelerin Dışişleri Bakanlarının üzerinde mutabakat sağladığı hususlar Genişleme ve İstikrar İşbirliği Süreci başlığı ile yayınlanmıştı.[2] Bu metinde bir yandan AB'nin Batı Balkanlar politikasının temelini oluşturan Genişleme ve İstikrar İşbirliği Süreci, diğer yandan aday ülkelerle ilişkiler hakkında değerlendirmeler yer aldı.

Dışişleri Bakanları bildirisinde Batı Balkan ülkelerinin temel hak ve özgürlükler, ifade özgürlüğü, çoğulculuk, medya özgürlüğü konularında ilerleme sağlamalarının ehemmiyet taşıdığına vurgu yapılmış, aday ve potansiyel aday devletlerde demokratik kurumların varlığının önem taşıdığı belirtiliyor. Batı Balkan ülkelerinin ve Güneydoğu Avrupa İstikrar Paktı kapsamında AB ile yürüttükleri iş birliğinin dar kapsam içerisinde kalmaması, iklim değişikliği ve yeşil enerji dahil, AB içindeki öteki gelişmelere de uyum sağlamayı hedeflemesi, bu konuda ortak hareket alanının terörle ve örgütlü suçlarla mücadeleden, mülteci akını, Ortak Dış ve Güvenlik Politikasına kadar uzanan geniş bir yelpazeyi içerdiği ifade ediliyor.

AB Dışişleri Bakanları bildirisinin genişleme bölümünde ise müzakere yapan Karadağ ve Sırbistan'ın açılan müzakere başlıkları ve yenilerinin açılması için hassasiyet gösterilmesi gereken hususlara vurgu yapılıyor. Bildirinin Bosna Hersek bölümünde Bosna Sırp Cumhuriyetinin tek yanlı kararlarının geçerliliğinin olmadığı ve ülkenin istikrarına hizmet etmeyeceği ifadesi dikkat çekiyor.

Türkiye kararı

Bildirinin Türkiye başlığı taşıyan bölümünde ise daha önceden alınan AB zirve kararlarına gönderme yapılıyor. Türkiye'nin Kıbrıs ihtilafında yapıcı bir tutum içerisinde olması beklentisi dile getiriliyor. KKTC'de bulunan Maraş bölgesinin yerleşime açılmasının BM Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı olduğu belirtiliyor.

AB'nin Türkiye'nin mülteci politikasını desteklediği ifade edilen bildiride, bu alanda yeni bir anlaşma imzalanmasına AB tarafının olumlu baktığı görüşü dile getiriliyor. Bildirinin sonuç bölümünde Türkiye'nin AB'den uzaklaştığı ve bu durum nedeniyle mevcut koşullarda yeni müzakere başlığı açılmayacağı ve fiili durumun korunacağı vurgulanıyor.

AB derin bir bunalım içinde

Brüksel AB Konseyi zirve toplantısı kararları vesilesiyle burada vurgulanması gereken husus şudur: Gerek AB Dışişleri Bakanlarının zirveden bir gün önce yaptıkları toplantıda alınan kararlar, gerekse Brüksel Avrupa Konseyi zirvesi kararları, AB'nin stratejik vizyonunu yitirdiğini ve günü kurtarma telaşı ile hareket ettiğini gösteriyor. Derin bir bunalımın tam ortasında bulunan AB'nin bu durumun doğal bir yansıması olarak Türkiye'yi ötekileştirmeye ve dışlamaya devam ettiği görülüyor.

[1] https://www.consilium.europa.eu/media/53575/20211216-euco-conclusions-en.pdf

[2] https://www.consilium.europa.eu/media/53454/st15033-en21.pdf

***

[Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger Kocaeli Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesidir] AA