Uzun zamandır yazı yazamadın. Fotoğrafla hayli haşir neşir oldum. İşte bundandır bu günkü yazımda fotoğraflarla ilgili oldu. Arkadaşlarla Zaman zaman fotoğraf çekmeye çıkarız. Bazen mutluluğun kareleri, bazen acı, bazen de hüzün ve çoğu zaman burgu burgu gözlerden akan gözyaşları takılır objektifimize. Görmek ayrı bir elem onu belgelemek ayrı bir dert. Bugün dünyada amatör fotoğrafçılığın dışında ünlü fotoğrafçıların çektiği fotoğrafları anımsayınca sizlerle paylaşmak istedim. Bazı kareler var ki bir bakınca hafızalarımızdan hemen söküp atmak çok zor olur. Düşündürücü olduğu kadar utanç verici olan bazı karelerdir onlar. Önce siyah beyaz bir fotoğraftan başlamak istiyorum. 1 Şubat 1968 yılına ait bir fotoğraf. Güney Vietnamlı bir polis şefi, şüphelendiği bir gencin elleri ardında bağlı bir vaziyette kafasına tek kurşunla ateş ederek öldürmüştür. Objektife yansıyan insanın kanını donduracak bir olaydı. Sonra Güney ve Kuzey Vietnam 1976 da birleşti. Geriye binlerce ölü ve onların yürek burkan anıları kaldı. Angola da yaşanan iç savaş sonrası, savaş muhabirlerinin objektifine takılan kareleri ayrı bir dramdı. Küçücük çocukların kopan bacaklarına bağladıkları tahtalarla, baston görevi gören sopaları kullanmak zorunda kaldıkları, yıkık duvar dibinde duruşları yaşanan trajediyi gözler önüne sermeye yetiyordu. Hepimizin bildiği bir fotoğraftan bahsedeceğim. Afrika'da açlıktan ölmek üzere bir çocuk ve hemen arkasında çocuğun ölmesini bekleyen akbabayı hatırlarsınız. Bütün dünyayı nasıl etkilemişti. Hatta çeken fotoğrafçının sonradan intihar ettiği söylenildi. Dünyanın büyük bir bölümü şatafat içersinde bolluk içinde yaşarken halen böyle karelerin oluşu bizleri derinden sarsıyor değil mi? Yine hafızalarımızdan silinmeyen bir kare var. Filistinli bir babanın 12 yaşındaki oğlunu İsrail askerlerinden korumak için duvar dibinde üzerlerine gelen yağmur gibi kurşunlardan kurtulamamış, fotoğrafı. Bir karede Irak'ta esir düşen bir babanın başına çuval geçirildiği halde çocuğuna sarıldığı fotoğrafı. Yakın tarihte Saddam katilinin beş bin kürdü, çoluk çocuk demeden kimyasal silahlarla katlettiği kareleri hangi vicdan sahibi insanın unutabilir. Bu fotoğraflar utanç albümünün en dramatik yerinde kalmaya devam edecektir. Daha fazla içinizi karartmadan insanlık onurunu ayaklar altına alan başka kareler de Hitler faşizminin uygulandığı Yahudi katliamlarından arta kalan karelerdir. Bütün dünyanın bildiği Afganistan da ele geçirilen El Kaide militanlarının elleri arkadan plastik kelepçelerle bağlı diz çöktürülmüş insanların görüntüleriydi. Hepimizin bildiği bu kareleri tekrar hatırlatmanın sebebi insanlığımızı bir kez daha sorgulamak içindir. Hukukun üstünlüğü esas alınıp savunulan ülkemizde, hafızalarımızdan silinmeyecek hepimizin bildiği bir karenin oluşumundan daha bahsetmek istiyorum. Demokratik ve yasal siyasetin içinden gelen büyük halk desteğiyle seçilen 33 siyasetçi Belediye Başkanları ve sivil toplum temsilcilerine yönelik tutuklamalarda, ellerine plastik kelepçeler takılarak tek sıra halinde çekilen kareleri unutmak mümkün mü? Tarihte utanç duyduğum bazı kareler geçti gözümün önünden sizinle paylaşmak istedim. Meclisteki son fotoğrafı da sizinle paylaşmadan geçemeyeceğim. C.H.P milletvekili Birgül Ayman Güler'in iki elli havada "Türk ulusuyla Kürt milliyeti eşit olamaz" haykırışı uzun süre hafızalardan silinmeyecek sanırım. Daha birçok utanç verici kareden bahsetmek isterdim ama fazla ruhunuzu incitmemek adına "yeter" diyorum.