Milletlerin önemli ilham ve kuvvet kaynaklarından biri de hiç şüphesiz tarihleridir. Toplumlar varlıklarını devam ettirebilmek için tarihlerini bilmek ve ona dayanmak zorundadırlar. Tarih millette kök duygusunu uyandırır. Bu duygu birey ve toplumda bir millete ait olma bilincini canlı tutar.

Türklerin denizcilik tarihi de Selçuklu Türklerinin 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt muharebesini kazanıp Anadolu'ya yerleşmesinden 10 yıl sonra başlar. Denizlerle Türkleri tanıştıran ilk öncü Çaka Bey olmuştur.

Türklerin denizcilik tarihi de Selçuklu Türklerinin 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt muharebesini kazanıp Anadolu'ya yerleşmesinden 10 yıl sonra başlar. Denizlerle Türkleri tanıştıran ilk öncü Çaka Bey olmuştur. Küresel çapta tesis edilecek hegemonyanın en önemli alanlarından biri denizlerin kontrol altında bulundurulmasıdır. Türk denizciliği açısından bu yönde atılan ilk adım, Sakız adası yakınlarında Bizans Donanmasına karşı kazanılan ve ilk Türk deniz zaferi olan Koyun adaları muharebesidir.

Osmanlı Devleti'nin denizlere açılma serüveni 14. yüzyılda Karamürsel'de ilk Türk tersanesi ve Gelibolu'da bir üs kurulmasıyla başlamıştır. On altıncı yüzyılın başından itibaren, dünya hakimiyetine giden yolda deniz gücünden yararlanmaya kesin ve bilinçli olarak karar veren Osmanlı Devleti dünya denizcilik tarihine ünlü denizciler kazandırmıştır. Akdeniz'de dengeleri değiştiren Barbaros Hayreddin, Oruç Reis, Turgut Reis ve Uluç Ali Reis gibi kaptan-ı deryalar en bilinen denizcilerimizdir. Ayrıca 'Deniz Haritası' ve 'Kitab-ı Bahriye' isimli kılavuz kitabı ile dünya denizcilik kültürüne büyük katkıda bulunan Piri Reis, Hint okyanusuna açılan Seydi Ali Reis ve 18 Kasım 1773 yılında Batı tarzında 'Mühendishane-i Bahri Hümayun' adıyla bugünkü Deniz Harp Okulu'nu kuran Cezayirli Gazi Hasan Paşa'yı da sayabiliriz.

'Denizlere hakim olan cihana hakim olur' sözlerinin sahibi, Türklerin denizler fatihi Barbaros Hayreddin Paşa'nın 1538 yılında Haçlı donanmasına karşı kazandığı Preveze deniz zaferi ise Türk denizciliğinin zirvesidir

'Denizlere hakim olan cihana hakim olur' sözlerinin sahibi, Türklerin denizler fatihi Barbaros Hayreddin Paşa'nın 1538 yılında Haçlı donanmasına karşı kazandığı Preveze deniz zaferi ise Türk denizciliğinin zirvesidir. Yunanistan'ın kuzeybatısındaki Preveze'de Osmanlı donanması ve Papalık Devleti, Malta, Ceneviz, Venedik, İspanya ve Portekiz'in oluşturduğu Haçlı donanması arasında gerçekleşen deniz muharebesi neticesinde, Ege denizinden sonra Akdeniz'de de Osmanlı donanmasına karşı koyabilecek bir donanma kalmayarak Türklerin hakimiyeti başlamıştır. Bu zafer, günümüzde büyük bir şeref ve gurur abidesi olarak Türk denizcilerine ışık tutmakta, zaferin kazanıldığı 27 Eylül günü İstanbul Beşiktaş'taki Barbaros anıtının açılışının yapıldığı 1944 yılından beri 'Deniz Kuvvetleri Günü' olarak kutlanmaktadır.

Osmanlı Devleti'nin gerileme ve çöküş dönemlerinden fazlasıyla payını alan Türk denizciliği, içinde bulunduğu coğrafyanın kendisine sunduğu uygun koşulları değerlendirememiş ve denizcilik gücünün tüm faaliyet alanlarında geri kalmıştır. Cumhuriyet döneminden itibaren bir deniz ülkesi olmaya çalışan Türkiye, ülkemize yönelebilecek tehditlerin önlenebilmesi ve denizlerdeki hükümranlık haklarının korunması çerçevesinde, gerek güvenlik gerek ise ekonomi açılarından olmazsa olmaz önemdeki denizlerle bir kez daha buluşmuştur.

Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra, Karadeniz gezisini Hamidiye kruvazörü ile yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gemi anı defterine yazdığı 'Hudutlarının mühim ve büyük aksamı deniz olan Türk devletinin donanması da mühim ve büyük olmak gerekir. Mükemmel ve kadir bir Türk donanmasına malik olmak gayedir' ifadesi, Türk Deniz Kuvvetleri'nin vizyonu olmuştur. Bu vizyon doğrultusunda kendi stratejisini 'ana vatan savunmasına katkı sağlamak, denizlerdeki hükümranlık haklarını, deniz alaka ve menfaatlerini korumak' olarak belirleyen Türk Deniz Kuvvetleri, halihazırda sahip olduğu kuvvet yapısıyla dünya denizlerinde ülke çıkarının olduğu her coğrafyaya nüfuz edebilmekte, bu bölgelerde sürekli olarak varlık gösterebilmekte, taşıdığı diplomatik ve askeri gücün etkisini idame ettirebilmektedir. Türkiye'nin savunma sanayi sektörünün gelişimine öncülük edecek şekilde, uzun yıllardır sürdürülen gayretlerle, harp gemisi dizaynı, inşası ve kritik sistemlerin tedarikinde dışa bağımlılığı azaltma istikametinde de önemli atılımlar atarak tarihi bir eşiğe erişildiğini de söylemek mümkündür.

'Mavi Vatan' diye adlandırdığımız deniz yetki alanlarında son zamanlarda meydana gelen gelişmeler neticesinde, başta karar vericiler olmak üzere, toplumun siyasi, sosyal ve kültürel kademelerinde, denizciliği ve deniz gücünü merkeze alan düşünme, planlama ve uygulama bilinçliliğinin artması da oldukça sevindirici bir gelişmedir

'Mavi Vatan' diye adlandırdığımız deniz yetki alanlarında son zamanlarda meydana gelen gelişmeler neticesinde, başta karar vericiler olmak üzere, toplumun siyasi, sosyal ve kültürel kademelerinde, denizciliği ve deniz gücünü merkeze alan düşünme, planlama ve uygulama bilinçliliğinin artması da oldukça sevindirici bir gelişmedir. Kendilerine özgü güvenlik dinamikleri bulunan ve her geçen gün jeopolitik ve askeri hareketliliğin artmakta olduğu Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz'deki son gelişmeler, bu bölgelerde sürekli olarak varlık gösterebilmeyi, taşınan diplomatik ve askeri gücün etkisini sürekli olarak idame ettirebilmeyi de zorunlu kılmaktadır.

Preveze deniz zaferinin 482. yıldönümünü ve Deniz Kuvvetleri Günü'nü kutluyor, ebediyete intikal eden tüm şehit ve gazilerimizin hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, onları rahmet ve minnetle anıyoruz; ruhları şad olsun. Türkiye Cumhuriyeti'nin deniz alaka ve menfaatlerinin korunması amacıyla ülkemize ve ulusumuza karşı hizmetlerini geçmişte olduğu gibi günümüzde de üstün bir sorumluluk bilinciyle yerine getirmekte olan kahraman Türk denizcilerinin de denizleri sakin, pruvası neta, ufku ve bahtları açık olsun. AA