Adnan Alpay, 1983 yılında liseyi bitirince ailevi sıkıntılardan ötürü, daha önce hiç bilmediği ve kalacak hiçbir yerinin ve tanıdığının olmadığı İstanbul'a gitmek mecburiyetinde kalmıştır. Giderken, kütüphanesini, arşivini ve tüm kültürel birikimlerini, Eski Arabizade Camii Hocası Ömer Devecioğlu'na emanet etmiş, sonradan yanına almıştır.
Sonradan çok ön plana çıkacak olan hayvan sevgisinin geçmişi de ilk gençlik yıllarına dayanmaktadır. Hayvan pazarından aldığı hamile bir koyunu ve daha sonra onun yavrusunu özenle beslemiş, her akşam otlatmaya götürmüş, fakat İstanbul'a giderken mecburen satmak zorunda kalmıştır.
Bu şartlar altında gittiği İstanbul gibi bir şehirde ilk zamanlar büyük zorluklarla karşılaşmıştır. Kalacak yer, geçim derdi, çalışmak mecburiyeti ve işe girdiği her yerde karşılaştığı olumsuz muameleler…
Nihayet Üsküdar'da bir konfeksiyonda eski mesleği terziliğe dönmüştür. Bu arada yakınlardaki Aziz Mahmut Hüdayi Camiine namaz kılmakta, sonra caminin hocasıyla beraber, Kur'an öğrenmeye gelen üniversite öğrencilerine ders vermektedir. Orada görev yapan Abdullah Hoca, Urfalı olduğunu öğrenince onu hemen külliyeye yanına alır. Abdullah Hoca, 1970'lerde Hac için Urfa'ya gelen binlerce Hacı adayı gibi Urfalılar tarafından evlerde ağırlanmış, üstelik hoca olduğu için belediye hoparlöründen vaaz verdirilmiş biridir; Urfalılardan gördüğü bu ilgiyi ve iyiliği unutamamış olduğu için Adnan Alpay'ın şahsında Urfalılara böyle bir mukabelede bulunmayı kendine görev bilmiştir.
Bu dönem Adnan Alpay'ın da hayatında büyük bir önem taşımaktadır.
1983-1989 tarihleri arasında bu külliyede kalmış, tüm vakitlerde oradaki hizmetlere yardımcı olmuş, ayrıca sık sık Üsküdar Mihrimah ve Gülnuş Emetüllah Valide Sultan Camilerinde, diğer iki hoca ile beraber üçlü ezan okumuşlardır.
1984-1985 yıllarında yaklaşık 10 ay boyunca Aziz Mahmud Hüdayi Külliyesinin tamamının (caminin giriş kapıları, minber, mihrap, hünkar mahfili, çeşme, türbe, kütüphane vs) üzerindeki yazıların onarımını tek başına yapmıştır. O günlerin hatırası olan fotoğraflar arşivinde mevcuttur. Ancak bir kere daha gadre uğramış ve bir kısım masrafları cebinden karşıladığı halde 10 aylık hizmetinin ücreti ödenmemiştir.
1988 yılında, Kültür Bakanlığının gazete ilanı ile açtığı sınava müracaat eder, Ankara'da yapılan sınavı kazanır, böylece 29 yıl sürecek olan memuriyet hayatına başlamış olur.
Bu süre zarfında bulunduğu görevleri ve yaptığı hizmetleri şöylece sıralayabiliriz:
1988-1991 Yılları arasında Topkapı Sarayı Müzesinin arşivindeki Osmanlıca belgelerin transkripsiyonu ve tasnifi işinde çalışmıştır.
Ocak 1991'den itibaren Sarayın teknik ressam ve Osmanlı arşiv uzmanlığı kadrosuna geçmiş, buradaki görevi süresince Müzenin Plan ve Proje Arşivinin kuruluşunda ve belgelerin tasnifinde çok önemli rol oynamıştır.
1996 yılında, 'Saray idaresinin keyfiyeti ve baskısı sonucu, tayin nedenine aykırı ve uzmanlık bilgisiyle mütenasip olmayan bir şekilde ve iradesi dışında, önce Saray'ın Zülüflü Baltacılar Koğuşu Bölümüne gönderilmiş, bilahare sarayın inşaat vb. işlerinde görevlendirilmiştir. Kendisi bu konuyla ilgili olarak 'Buna neden olan hakikatin dilini yazmak asla mümkün olmayacaktır ve sır olarak gidecektir.' demektedir.
Ancak bu olumsuz şartlara rağmen çalışmaya ve eser vermeye devam etmiştir. 'Zülüflü Baltacılar' ocağının işleyişi ve koğuşun inşa kitabeleri hakkında bir araştırma kitabı hazırlamış olup halen kütüphanesinde mevcuttur. (Zülüflü Baltacılar, barış zamanı Harem'in odun ihtiyacını karşılar, sefer sırasında ise askerlerin önünü kapatan ağaçları keserdi. Başlıklarının iki yanında iki perçem sarktığı için kendilerine 'Zülüflü Baltacılar' denirdi. Bunlar aynı zamanda padişahın yakın korumasını üstlenirdi.)
Yine Topkapı Sarayının Sultan Ahmed yönündeki Bab-ı Hümayun kapısından itibaren sarayın her tarafında taşa yazılı tüm inşa kitabelerini okumuş, kurşun kalemle belgelemiştir. Bu da bir kitap olarak kütüphanesindeki raflarda beklemektedir.
1997 yılında ise Divan Edebiyatı Müzesinde görevlendirilir. Bu görevi sırasında Çırağan Sarayından getirilen 40 tane mezar taşı sicil şahidesini ve Beşiktaş Mevlevihanesi'nin sicil şahidelerini okumuş, özgün boyut yazı kalıplarını ve metin transkripsiyonlarını hazırlamıştır. Bunlarla ilgili kitap çalışması, kendi tabiriyle 'kuşe-i uzletinde' durmaktadır.
1998 yılında, önce AKM'nin (Atatürk Kültür Merkezi) resim galerisinde görevlendirilmiş, sonra, Kültür Varlıkları Bölge Koruma Kurulunda görev yapmak üzere Trabzon'a tayin edilmiştir.
1999'da Topkapı Sarayı'ndaki ilk görev yerine dönmüş, bilahare İstanbul Arkeoloji Müzesinde görevlendirilmiştir. Bu görevi sırasında da Osmanlıca Arkeolojik Belgeler Arşivini kurmuş; 150.000 civarındaki belgeyi (Osmanlı ve Fransız baş kitabet evrakı) tasnif ederek arşivin alt yapısını hazırlamıştır.
Yine bu sırada ülke adına başka önemli bir hizmeti daha ifa etmiştir. Cumhuriyet kurulmadan önce Türk ve Alman ekiplerin Çorum Boğazköy/Hattuşaş'ta yaptıkları arkeolojik çalışmalar sonucu ortaya çıkarılan, koruma ve onarım için 1915-1917 yıllarında Berlin'e götürülen sfenks parçaları ve tabletlerin bir kısmı 1924-1943 yıllarında parça parça iade edilmiş, ancak bir sfenks iade edilmemiştir. İşte Adnan Alpay söz konusu Sfenks'in Türkiyeye iadesi için bir yıl boyunca titiz bir çalışma yürütmüş, 200 sayfa tutarında bilgi ve belge hazırlamış ve Sfenks'in Çorum Müzesine iade edilmesinde önemli rol oynamıştır.
Bu işlerle uğraşırken Müze kütüphanesine taşıttırılan 150.000 belgenin tasnifi ve analitik belge özetlerinin katalog çalışmasının durdurulması yetmiyormuş gibi mükafat (!) olarak da Beyazıt Devlet Kütüphanesine bekçi ve hamal olarak görevlendirilmiştir.
Görüldüğü gibi uğruna, kayıt yaptığı dört üniversiteyi terk etmek zorunda kaldığı bu hizmetlerine karşılık taltif görmeyi hak ederken, o uzmanlık alanı ile mütenasip olmayan görevlere getirilerek sürekli mağdur edilmiştir.
2006 yılında Topkapı Sarayı Müzesine geri dönmüş ve sarayın Plan ve Proje Arşivi'nin kurulması, tasnifi ve alt yapı işlerinde çalışmıştır. Bu bağlamda, hazırladığı peyzaj projesi müzenin birinci avlusunda uygulanmıştır.
2007 yılında, kendi isteği ile Antalya Röleve Anıtlar Müdürlüğüne Makina Teknik Ressamı olarak tayin edilmiştir. Burada ve daha sonra görevlendirildiği Antalya Arkeoloji Müzesi, Tekelioğlu Halk kütüphanesi ve Ahmet Sönmez kütüphanelerinde de çoğunluğu Osmanlıca olmak üzere kitap tasnif çalışmalarını sürdürmüştür. Kısa süreliğine tekrar Antalya Müze Müdürlüğünde görevlendirilmiş ise de 2012 yılında istek dışı olarak Erzurum Kültür Varlıkları Koruma Kurulu Müdürlüğüne tayin edilmiştir. 2014'te tekrar Antalya'ya dönmüş, önce Güzel Sanatlar Galerisinde, sonra Antalya İl kültür Müdürlüğünde görev yapmış ve aynı yılın sonunda re'sen emekli edilmiştir.
O tarihten itibaren Antalya Kaleiçi'ndeki iki katlı evde münzevi bir hayatı sürdürmektedir.