24 Kasım Öğretmenler Gününü ifa ettik. Halkımız arasında bir deyimdir, hep söylenir, 'bir ömür adadım.' İşte bende öğretmenlik mesleğine bir ömür verdim. Yaşamak için çalışmak, severek bir mesleği icra etmek erdemdir. İnsanın sevdiği bir mesleği yapması beraberinde mutluluğu huzuru bulur. Hele bu meslek öğretmenlik ise…

Bir yumak hamura şekil vermek gibi… Bir fidan yetiştirmek gibi...Yarının büyüğü bir çocuğu şekillendirmenin sorumluluğunu yüklenenler takdir edilir, saygı duyulur. Öğretmen vicdan muhasebesi ile baş başa olan kişidir. Etik değerleri tüm benliğiyle serpiştirirken, ilgi, hizmet, şefkat, merhamet, hoşgörü onunla sürer.

Tüm öğrencileri, ya da tüm velileri memnun etmek mümkün değil. Her insan farklı bir fıtrat, bir huy bir ahlak üzerine yaratılmış. Her insan kendi başını bir sorun yumağı. Ancak öğretmen yaşam tarzıyla, toplumsal sorunlarla karşı karşıya kalması, sosyal ve siyasi yaşam içinde hayatın gereklerini yerine getirmek zorundadır. Bunu da en iyi şekilde ifa etmek için verdiği uğraş onu başarıya götürür. Milli Eğitimin dibi kırık küp olduğu ne kadar emek verirsen ver, ne gözle görülür ne takdir görür. Önemli olan senin vicdanın rahatlığıdır…

Öğretmenin yaşamı her meslekte olduğu gibi stres, kahır, sevgi, öfke mutluluk ve huzursuzluklar iç içedir. Ancak onlarda en büyük tedirginlik ben bu gün öğrencilerime ne verdim. Boş geçen zamanda bir şeyler verememenin üzüntüsü kahrolduğumuz bir gündür…

Öğrencilere bilgi vermek onların gelişimini sağlamak, hayata hazırlamak her öğretmenin vicdani sorumluluğudur. Peki, bu sorumluluğu yüklerken öğretmene karşı devletin, hükümetin ne türlü sorumluluğu olduğu bilinci sadece özel günlerle mi sınırlı… O gün mü o sorunlar konuşulmalı! Öğretmenin hatırlanması o günlerle sınırlı olmamalı. Yaşamın her alanında her anında karşılaştığımız yasaklar baskılar bizleri üzse de tüm gücümüz ve gayretimizle sınıfa yansıtılmaması bir bilge tavırdır.

Eğitim camiasındaki örgütlü mücadele sadece ekonomik olarak değil; demokratik hakların kazanımı, özlük hakların elde edilmesi… Yasaklara karşı tepki beraberinde insanca yaşam için mücadele, hak ve özgürlüklerin elde edilmesi amacına hizmet etmelidir. Yoksa eğitim camiasının ne sınıfsal mücadelesi, ne hukukun üstünlüğüne saygınlık, ne insan haklarına karşı sorumlulukları yerine gelmiş olur. Bunlardan kurtuluş ancak ve ancak öğretmenlerin ekonomik sorunlarının çözülmesidir.

Ülkemizde yıllar yılıdır eğitim camiası mağdur edilmektedir. Öğretmenler yoksulluk sınırında bir türlü kurtulmamış, içinde bulundukları ekonomik sıkıntılar onların eğitimdeki verimini düşürmektedir. Hele bazı kaprisli, kendi düşüncesini hakim kılma adına eğitimciyi sürgün etmesi, toplumsal huzursuzluğa sebebiyet vermesi, eğitim camiasını derinden etkilediği gibi eğitimdeki verimsizliğe de neden olmaktadırlar.

Ülkenin en ücra köşesinde varlıklarını ortaya koyarak, canları pahasını, aç kalma korkusunu bile bile, saygın mesleklerin sürdüren eğitim emekçileri fedakarca hizmetlerinin karşılığını hiçbir zaman alamadıkları bir gerçek.

Eğitim emekçilerinin en büyük arzuları demokratik yaşam içinde eğitim ve öğretimi sürdürebilme arzusudur. Ne kendini ne resmi ideolojiyi eğitim verdiklerine zorla dayatma olmamalıdır. Burada günümüzde konuşulan; kendi anadili ile eğitime ihtiyaç hasıl olmaktadır. Eğitim emekçileri insanca yaşam mücadelesini emekleri ile katkı sunma arayışı onlar içinde büyük mutluluk olacağı gerçeğidir.

Her yıl biraz daha alaşağı edilen eğitim ve öğretim camiası güvensiz, saygınlığı bitirilmek istenen, kapı kulu yapılamak istenmektedir. Liyakat sahibi değil sadakat sahipleri bir şekilde çirkin politikalarla başa getirilmektedirler. 'Konuşursan, bana itaat etmesen' gibi tehditkar söylemler eğitimciler üzerinde bir kabus gibidir.

Son sözü söylemek gerekirse; Her yıl öğretmenler gününde hamasi nutuklar, öğretmenlerin sırtını sıvazlamalar, avutucu söylemlere artık herkesin karnı tok. Çünkü eğitim emekçilerin içinde olduğu ekonomik çıkmazlar aşılmadıktan sonra, sosyal haklar, demokratik açılımlar anlam bulmadıkça hiçbir şeyin yarın için iyi olacağı söylenemez.

Sürgün, baskı ve yıldırılmalara karşı nitelikli eğitimlerinden ödün vermeyen çalışmalarına ara vermeden sürdüren öğretmenler geleceğimize ayna tutanlardır. Aydınlık günlere ancak eğitimcilerin kelimelerinden çıkılarak varılır.