Seyfullah POLAT/ GAPGündemi ekranlarında moderatörlüğünü yaptığı Urfa'dan Bakış programında seçim sonuçlarını değerlendiren Polat; muhalefetin elle tutulur bir dış politikası bulunmadığına dikkat çekti. Polat "ABD'nin tam desteğiyle birlikte sınır hattında terör koridoru projesi devam diyor. Cumhur İttifakının Suriye Politikası belli. Terör örgütünün yerleşmiş olduğu sınır hattının temizlenmesi lazım. Tampon bölge ve güvenli alanların oluşturulmasıyla ilgili politika devam ediyor. Ülke içinde ve sınır ötesinde terör örgütlerine yönelik operasyonlar devam ediyor. Bununla birlikte çeşitli diplomatik zeminlerde de mültecilerin geri dönüşüne yönelik çalışmalar yapılıyor. Muhalefete baktığımızda ise söylemin dışında elle tutulur bir proje yok. Önüne gelen 6 aylık, 1 yıllık takvim belirleyip Suriyelileri ülkelerine göndereceğini söylüyor. Nasıl? Ne şartlarda? Cevap veremiyorlar" diye konuştu.

Bu insanlar neden kaçıp geldi ve ordumuz neden Suriye'ye girdi hatırlayalım
Suriye'deki insanlık dışı iç savaşın 12. Yılına girdiğine dikkat çeken ŞGB Başkanı Veysel Polat, "Biz sınırın yanı başındaki insanlar olarak, daha ciddi değerlendirelim. Mart 2011'den itibaren devam eden kirli bir savaş var. Kimyasal silahlarla sivillerin katledildiği; insanların terör örgütleri PYD-PKK-DEAŞ eliyle hunharca öldürüldüğü bir ortam var. İnsanlar böylesi bir vahşetten kaçarak Türkiye'ye akın ettiler. Onların boşalttığı bu bölgelerde de demografik yapı değiştirildi. İran'dan getirilen rejim destekçisi kitleler o bölgelere yerleştirildi. PKK-PYD destekçisi kitleler bu insanların mallarını gasp ettiler. Sadece Suriye'de değil bizim ülkemizde de Akçakale'ye, Suruç'a Ceylanpınar'a bombalar düştü. Yani Türk askeri Suriye'ye keyfi olarak girmedi. Dolayısıyla o bölge terörden arındırılmadan 'Hadi kalkın gidin' demek kolay ve gerçekçi bir söylem değil" ifadelerine yer verdi.

Urfa, Antep ve Maraş kurtarılmasaydı biz de Suriyeli olacaktık

Türkiye'nin bölgedeki politikalarının geçmişten bağımsız olarak ele alınamayacağını savunan Polat, "Olayların tarihsel gelişimini göz ardı ediyoruz. Suriye'ye komşu ilçelerimize aktığımız zaman akrabalık bağlarının olduğunu görüyoruz. Yani ülkesinde böyle bir kıyım varken insanların ilk sığınacağı yer komşu ve akraba gördüğü topraklar olur. Aradan bir asır geçti. 100 yıl önce dönemin PKK'sı DEAŞ'ı olan Ermeni çeteleriyle Urfa'da, Antep'te, Maraş'ta mücadele ettik. O dönemdeki işgaller ve katliamlar Kuvay-ı Milliye ve Kurtuluş Savaşıyla def edildi. Ancak göz ardı ettiğimiz bir olay var. İşgalciler bu yenilginin ardından vaz mı geçtiler? 100 yıldır ülkemize yönelik terör ve fitne faaliyetleri kimden geldi? Irak'ta 1 Milyon sivili katlettiler. Kadınların namuslarını kirlettiler. Şehirleri yerle yeksan ettiler. Demek ki 100 yıl önce Urfa, Antep ve Maraş'ta Kuvay-I Milliye mücadelesi başarıya ulaşmasaydı, bugün bizler de Suriyeli olacaktık" diyerek bölgedeki gelişmelerin tarihten bağımsız olarak ele alınamayacağını savundu.

Urfa'daki her 3 kişiden biri, PKK teröründen kaçan iç göçmendir
40 yılı aşkın süredir Türkiye'nin başına bela edilen PKK terörünün yarattığı iç göçe dikkat çeken Polat, "Bugün Şanlıurfa'ya baktığınız zaman 3 kişiden birinin farklı bir ilden geldiğini görüyoruz. PKK terörü nedeniyle boşaltılan köylerden kaçan insanlar bu bölgelere sığındı. Urfa'ya PKK teröründen kaçarak sığınmış olan 1 milyonun üzerinde Şırnaklı, Hakkarili, Mardinli, Vanlı aileler var. Urfa halkı o dönemde de bu insanlara kucak açmıştır. Birlikte yaşama kültürünü benimsemiştir. Aşını ekmeğini paylaşmıştır. Bugün baktığımız zaman da münferit hadiselere rağmen Urfa halkının, tüm dünyaya büyük bir insanlık dersi verdiğini görebiliriz" ifadeleriyle sözlerini tamamladı.