Şüphesiz ki toplumsal değişim ve dönüşümün güçlü araçlarından biri de sinemadır. Sinema, toplumun eğitilmesi, bilinçlendirilmesi ve gerektiğinde harekete geçirilmesi gibi önemli işlevlere sahip olmasının yanı sıra, tersine ahlaki çöküşe neden olabilecek bir güce de sahiptir. Dünyada sinema alanında yapılan çalışmaların, o toplum üzerinde ne denli etkili olduğunu birçok örnek üzerinden rahatlıkla görebiliyoruz.

Değerli okuyucular, ülkemizde de geçmişten günümüze sinemanın insanlara olan etkisini dile getirmek mümkündür. Örneğin, Yeşilçam filmleri, insanlarda artist olma, zenginlik hayalleri kurma, aşk ve fedakârlık gibi kavramlarla toplumumuz üzerinde derin etkiler bırakmıştır. Son dönemde ise özellikle TRT Tabii Platformu tarafından yayınlanan Gassal dizisi insan psikolojisi ve ruhsal yapısını hedef alarak toplum tarafından yakından takip edilmektedir. Bu durum, sinemanın ve televizyonun toplum üzerindeki etkisini bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Selçuk Aydemir’in yönetmenliğini üstlendiği ve Sümeyye Karaaslan’ın kaleminden çıkan bu dizi, toplumun dikkatini çeken temel unsurları itibarıyla ölüm gerçeğini ele alış biçimiyle öne çıkmaktadır. Herkesin bir gün karşılaşacağı ve kabullenmek zorunda kalacağı ölüm olgusunun işlenişi, farklı ve dikkat çekici bir yaklaşım sunmuştur.

Diziyi çeşitli açılardan değerlendirdiğimizde başarılı yönlerinin yanı sıra bazı eksiklikler ve abartılar bulunduğunu söylemek mümkündür. Örneğin, cenaze yıkama sahnesinde karakterin türkü söylemesi, inancımızda ve geleneklerimizde bulunmayan bir davranış biçimi olup, espri adı altında yanlış bir yaklaşım sergilenmemesi gerektiğini düşündürmektedir.

Ayrıca, görüntülü cenaze yıkama ve kefen giydirme sahnelerinin hem anlamsız hem de gereksiz derecede abartılı olduğu kanaatine varılabilir. Bu tür detaylar, inanç esaslarına uygunluğu açısından daha hassas bir şekilde ele alınmalıdır.

Öte yandan, Ahmet Kural’ın fiziksel yapısı ve mizahi yeteneğiyle gassal rolüne oldukça uygun bir seçim olduğu görülmektedir. Karakteri başarıyla canlandırması, dizinin mizahi ve dramatik yönlerini dengeleme açısından önemli bir katkı sağlamıştır.

Dizi hem içerik hem de sunum açısından dikkate değer bir yapım olsa da toplumsal değerler ve inançlar doğrultusunda daha özenli bir yaklaşımla ele alınması gerektiği açıktır.

Değerli okuyucular, herkesin bir gün teneşir tahtasına yatacağı ve birileri tarafından yıkanacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Ancak, ölümün nasıl, nerede ve ne şekilde gerçekleşeceği tamamen meçhuldür. Dizide olduğu gibi herkesin klasik bir şekilde vefat edip gasilhaneye gelmesi beklenemez. Gerçek hayatta, trafik kazaları sonucu parçalanan bedenler, depremde binaların altında kalıp yok olan cesetler, yanmış bedenler ya da uzun süre suda kaybolmuş cesetlerin gasilhanede yıkanıp kefenlenmesi mümkün olmayabilir.

Ayrıca, kimin hangi yaşta öleceği önceden bilinemez. Filmde ölenlerin genellikle erkek olması ve gasilhaneye getirilip kefenlenmesi dikkat çekerken, bu durumun gerçek yaşamın çeşitliliğini tam anlamıyla yansıtmadığını söylemek mümkündür. Öte yandan, ölü yakınlarının acı çekmeleri, ağlamaları ve yas tutmaları ise toplumsal bir gerçekliktir. Hepimizin hayatında muhakkak bir yakınını kaybetme tecrübesi olmuştur.

Kendi hayatımdan örnek verecek olursam, ailemde ve akrabalarım arasında birçok cenazeyle karşılaştım. Hatta dört-beş cenaze yıkamasında yardımcı oldum. Bu süreçte gasilhaneye girişim ve orada uygulanan ritüeller, filmde anlatıldığı bazı sahnelerle benzerlik taşısa da tamamen örtüştüğünü söylemek güç. Örneğin, cenaze yıkayanların bebek yıkar gibi şefkatli bir yaklaşım sergilemesi gerçek bir durumdur.

Ölülerden korkulup korkulmayacağı ise kişinin psikolojisine ve bulunduğu duruma bağlıdır. Bir grupla cenaze yıkama sırasında, ölümün yarattığı sarsıcı etkiye odaklanıldığı için korku hissedilmeyebilir. Ancak, aynı işi tek başınıza yapmayı hayal ederseniz, ölü bedenle karşılaşmanın insanda korku yaratması olasıdır.

Dizinin bu tür gerçek hayat unsurlarını ele alışı dikkat çekici olsa da, kimi abartılar ve klişelerle sınırlı kaldığı görülmektedir. Toplumun ölümle yüzleşme biçiminin daha geniş ve gerçekçi bir perspektiften aktarılması, bu tür yapımların daha etkileyici ve inandırıcı olmasını sağlayabilir.

Bu film, insanoğluna sürekli olarak "Ölüme hazır ol, yanlışlardan dön, ibadetlerini yap, dürüst ol, çünkü bir gün öleceksin" mesajını hatırlatması açısından oldukça anlamlı bir içeriğe sahiptir. Ölüm gerçeği üzerinden verilen bu tür mesajlar, hem bireysel hem de toplumsal farkındalık oluşturma noktasında etkili olabilir.

Bana kalırsa, bu filmden esinlenerek özellikle denetime tabi tutulan mahkûmların gasilhanelere götürülmesi ve gassallarla beraber cenaze yıkama sorumluluğu üstlenmelerinin sağlanması oldukça anlamlı bir rehabilitasyon yöntemi olabilir. Mahkûmların, ölüm gerçeğiyle yüzleşerek hayatın sonlu olduğunu anlamaları, geçmişte yaptıkları hataları sorgulamalarına ve bu hatalardan dönmelerine yardımcı olabilir.

Bu yaklaşım, yalnızca fiziksel bir deneyim değil, aynı zamanda derin bir psikolojik ve manevi etki yaratabilir. Ölümle yüzleşmek, insanın yaşamını daha anlamlı hale getirmesi ve kendini sorgulaması için güçlü bir fırsat sunar. Ayrıca, bu tür deneyimlerin mahkûmların topluma yeniden kazandırılmasına katkı sağlayacağı, vicdan ve sorumluluk bilincini geliştireceği de düşünülebilir.

Bu fikrin hayata geçirilmesi, toplum ve bireylerin olumlu dönüşümü adına oldukça faydalı sonuçlar doğurabilir. Ancak, böyle bir uygulamanın etik ve dini boyutlarının dikkatlice değerlendirilmesi gerektiğini de unutmamak gerekir.

Filmi oyuncular açısından değerlendirdiğimizde, yan karakterlerin de başarılı bir performans sergilediği ve hikâyeye katkıda bulunduğu göze çarpmaktadır. Özellikle başroldeki Baki karakterinin filmin merkezinde yer alması, hem hikâye akışı hem de tematik derinlik açısından dikkat çekicidir. Mekân seçimi de filmle oldukça uyumludur; yeşil doğa manzaraları, filmin ruhuyla birebir örtüşen bir fiziksel ortam sunmaktadır.

Ancak, gasilhane sürecinin ötesine geçilerek filmin kapsamının genişletilmesi, anlatımın derinliğini artırabilir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde yaygın olan, cenaze defininden sonraki taziye süreçlerinin filme dahil edilmesi anlamlı olacaktır. Örneğin, taziyelerin üç gün sürdürülmesi, mevlitlerin okunması ve Anadolu'da cenaze yakınlarının yas tutma ritüelleri gibi kültürel unsurlar filme zenginlik katabilir. Siyah giysilere bürünerek yas tutulması gibi adetlerin de hikâyeye entegre edilmesi, Anadolu'nun kültürel dokusunu daha iyi yansıtabilir.

Dizide arabesk müziklere yer verilmesi, halkın genel psikolojisine ve duygu dünyasına dokunan önemli bir unsurdur. Anadolu halkının acılarını, özlemlerini ve iç dünyasını arabesk şarkılarla ifade ettiği düşünüldüğünde, bu detayın filmde bulunması anlamlı bir tercihtir. Ancak, bu kültürel zenginliklerin yanında Kur’an tilavetleri, mevlitler, ilahiler ve aşır okumaları gibi manevi unsurlara da yer verilmesi, filmin ruhani boyutunu güçlendirebilir ve toplumun geniş bir kesimine hitap edebilir.

Sonuç olarak, gasilhane sürecinin ötesine geçen bir hikâye kurgusu ve yerel ritüellerin daha geniş bir yelpazede işlenmesi, filme hem derinlik hem de evrensel bir anlam kazandırabilir. Bu yaklaşım, hem halkın değerlerini yansıtarak manevi bir bağ oluşturur hem de daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmayı sağlar.

Çocukluk yaşlarımızda Urfa’da gördüğümüz cenaze yıkama gelenekleri, dönemin kültürel ve toplumsal yapısını yansıtan anlamlı bir ritüeldi. Genellikle avlulu evlerin bir köşesinde, erkeklerin cenaze etrafında örtü tutarak saygıyla toplandığı, bakır kazanlarda ısıtılan suyun saplı bakır tasların kullanıldığı, tahta teneşir üzerinde cenazelerin yıkandığı o sahneler, hafızamızda yer eden önemli anılardır. Yıkama işlemi sırasında cenazeye kokular sürülür, kefen giydirilir ve ağıtlar eşliğinde cenaze camiye, ardından kabristana götürülürdü.

“Gassal” dizisinde cenaze törenlerinin genellikle mezarlık sahneleriyle sınırlı kalması, Anadolu’nun bu zengin cenaze geleneklerini tam anlamıyla yansıtmaktan uzaktır. Dizinin daha farklı cenaze ritüellerine yer vermesi, izleyiciye hem çeşitlilik sunar hem de kültürel bir derinlik katar. Örneğin, Anadolu’nun farklı bölgelerinde uygulanan taziye ritüelleri, ağıtlar, dua merasimleri ve cenaze öncesi hazırlıklar gibi detaylar, dizinin toplumsal hafızada daha kalıcı bir yer edinmesine katkı sağlayabilir.

Yönetmenden, bu tür örneklerin ve uygulamaların diziye dahil edilmesini beklemek doğal bir istektir. Özellikle, İslami hassasiyetler ve manevi mesajların daha doğru ve etkili bir şekilde aktarılabilmesi için müftülük personelleri ya da dini otoritelerden fikir alınması önemli bir adım olacaktır. Bu tür bir iş birliği, hem dini hassasiyetlerin korunmasına hem de izleyicinin manevi bağ kurmasına yardımcı olabilir.

“Gassal” dizisini dikkatle izleyen biri olarak, bu yapımın hem etkileyici hem de düşündürücü olduğunu söyleyebilirim. Ancak, dizinin ikinci sezonunda toplum üzerinde daha derin ve kalıcı izler bırakmak adına, Anadolu’nun cenaze ve taziye kültürüne daha fazla odaklanılmasını umuyorum. Gassallar, Anadolu toplumunda önemli bir yer tutar; bu mesleğin toplumsal ve manevi değerini vurgulayan bir anlatım, diziyi daha güçlü kılacaktır.

Bu film, yalnızca bir komedi yapımı değil, aynı zamanda toplumu bilinçlendiren, eğiten ve bireyleri yanlışlardan döndürmeyi amaçlayan önemli bir sorumluluğu üstlenmektedir. Bana göre, bu film özellikle lise çağındaki gençlere izletilmeli ve gençlerin hayatlarına yönelik olumlu mesajlar içermelidir. Bundan sonraki bölümlerde, gençlerin içine düştüğü kötü alışkanlıklar ve bataklıklardan kurtulmalarına dair güçlü mesajlar verilmesi, dizinin toplumsal etkisini daha da artıracaktır.

Diziye, bağımlılık gibi sorunlarla mücadele eden bireylerin ölümleri, gasilhane süreci, ailelerinin yaşadığı psikolojik zorluklar gibi konuların eklenmesi, toplumun farklı kesimlerine ulaşmak açısından anlamlı olacaktır. “Gassal” dizisi, bu tür içerikleri işlediği takdirde, yalnızca bir sanat eseri olmakla kalmayacak, aynı zamanda toplumsal bilinç ve manevi değerler açısından da önemli bir görev üstlenecektir. Bu da hem yönetmene, hem oyunculara, hem de senariste önemli bir manevi kazanç sağlayacaktır.

Bu vesileyle, dizide rol alan oyuncuları, yönetmeni ve senaristi, özellikle de başroldeki Ahmet Kural Bey’i tebrik etmek istiyorum. İkinci sezonu merakla bekliyor ve bu değerli diziyi henüz izlememiş olanları da mutlaka izlemeye davet ediyorum. “Gassal” dizisi, hem derin mesajları hem de başarılı yapımıyla izleyiciler üzerinde kalıcı etkiler bırakabilecek bir projedir. Saygılarımla.