İLKHA/ Haliliye Hattat Behçet Arabi İmam Hatip Ortaokulu tarafından gerçekleştirilen 'Eğitim Mültecilerin de Hakkı' projesi kapsamında 4 öğretmen Hollanda'nın Amsterdam kentine gitti.
Burada çeşitli eğitim programından geçirilen öğretmenler, eğitimlerini tamamlayarak ülkeye döndü.
Avrupa ülkeleri, Müslüman mültecilere yönelik katı politikaları ile Batı'nın Müslümanlara yönelik bakış açısını yansıtıyor.
Avrupa'ya gelen mülteciler, önce kamplara yerleştiriliyor, daha sonra dil ve travma eğitimi alıyor. Bu derslerde başarılı olanlar devlet evlerine yerleştiriliyor. Mülteciler bu evlerde de dil ve entegrasyon dersleri alıyor. Başarısız olanlar geri gönderiliyor. Mülteci öğrencilerin ise bir okulda yığılması önlenerek okullara dağıtılıyor. Bir okulda en fazla 3 mülteci öğrenci bulunuyor.
Suriyeli mülteciler için katı politikalar uygulayan Avrupa ülkeleri, söz konusu kendi dindaşları olunca ikiyüzlü politikalar uyguluyor. İslam coğrafyasında yapılan saldırıları görmezden gelen Batı, Ukrayna - Rusya savaşının ardından Ukraynalı mültecilere kapılarını sonuna kadar açtı. Suriyeli mültecilere uygulanan sert politikalar, Ukraynalı mülteciler için uygulanmıyor.
Türkiye ise 5 milyona yakın Suriyeli mülteciye kapılarını açarak onlara ev sahipliği yapıyor. Özellikle sınır komşuluğundan dolayı Şanlıurfa'ya yerleşen Suriyeli mülteciler, burada savaşın izlerini silmeye çalışıyor.
Haliliye ilçesinde bulunan Hattat Behçet Arabi İmam Hatip Ortaokulunda okuyan öğrencilerin yarısını Suriyeli öğrenciler oluşturuyor.
Okul idaresi tarafından uygulanan Avrupa destekli eğitim projeleri ile öğrenciler uyum konusunda mesafe alırken, başarılarda elde ediyor.
Hattat Behçet Arabi İmam Hatip Ortaokulu Müdürü Ahmet Ergün ve 'Eğitim Mültecilerin de Hakkı' projesi kapsamında Hollanda'ya giden öğretmenler, Suriyeli öğrencilerin durumu ve Avrupa'nın mültecilere tutumu ile ilgili konuştu.

'5 milyona yakın insan kontrolsüz bir şekilde Türkiye'ye giriş yaptı'
Suriye'deki iç savaşın başlamasıyla birlikte Türkiye'ye insan akınının başladığını belirten Hattat Behçet Arabi İmam Hatip Ortaokulu Müdürü Ahmet Ergün, '2011 yılında Suriye'de iç savaş patlak verdikten sonra çeşitli ülkelere mülteci akını oluştu. Dolayısıyla sınır ülkesi olmamız hasebiyle ilk etapta yaklaşık 5 milyona yakın insan kontrolsüz bir şekilde Türkiye'ye giriş yaptı. Şanlıurfa'nın sınıra yakın olmasından dolayı bir milyona yakın mülteci buraya geldi. 7 yılın sonunda bu sayı 500 bine kadar düştü. Bu durum özellikle çocukların eğitimi ile ilgili büyük bir sorun teşkil etti. Önce Geçiş Eğitim Merkezleri(GEM) açıldı. GEM'lerden sonra Türk Milli Eğitim Sistemi'ne entegrasyon projesi geliştirilerek mülteci çocuklar okullara dağıtıldı. Bu öğrencilerin sosyal, kültürel, psikolojik ve dil bakımından yetersiz olmalarından dolayı ciddi anlamda eğitim konusunda zorluklar yaşadık.' şeklinde konuştu.

'Okulumuzda Türkçe bilmeyen hiçbir öğrenci yoktur'
Hattat Behçet Arabi İmam Hatip Ortaokulu olarak Suriyeli öğrencilerin yaşadıkları problemleri sorumluluk projesi olarak gördüklerini ifade eden Ergün, '2018 yılında 5 Avrupa Birliği ülkesi ile işbirliği içerisine girerek 'KA229 Projesi'ni yaptık. Dolayısıyla buradaki mültecilerin eğitimleri, psikolojileri, sosyalleşmeleri, kültürleşmeleri, uyumları ve entegrasyonlarının sağlanabileceği ile ilgili diğer Avrupa ülkeleriyle işbirliği sağlayarak bunun üstesinden gelmeye çalıştık. En son geçen hafta 4 öğretmenimiz, Avrupa Birliği Projesi kapsamında eğitimlerini almak için Hollanda'nın Amsterdam kentine gittiler. Yapılan çalışmaların neticesinde ciddi anlamda Suriyeli öğrenciler ile mevcut Urfalı öğrenciler arasında entegrasyon ve sosyalleşme alanında ciddi anlamda mesafe aldık. Bunların eğitimine yönelik olarak özellikle dil öğrenme konusunda Türkçe öğretmenlerimizin üstün gayretleri sonucunda okulumuzda Türkçe bilmeyen öğrenci yoktur. Bu öğrencilerin de ciddi anlamda eğitimde başarılı bir performans sergilediklerini gördük.' diye konuştu.

'Öğrenciler arasında dayanışma ve kardeşlik bağının geliştiğini ve sosyalleştiklerini gördük'
Okullarında kayıtlı Suriyeli öğrencilerin başarılarına değinen Ergün, 'Geçen sene LGS sınavında okul birincimiz Suriyeli bir öğrenciydi. Bu öğrencimiz, Necmettin Erbakan İmam Hatip Lisesi'nde de eğitimine devam ediyor. Aynı öğrencinin lisede de okul birincisi olduğunu öğrendik. Bu sene de 2 Suriyeli öğrencimiz, birinci dönemin karne notuna bağlı olarak okul birincisi ve ikincisi durumundalar. Okulumuzda Suriyeli ve Türkiyeli öğrenciler arasında dayanışma ve kardeşlik bağının geliştiğini, sosyalleştiklerini gördük. Beraber oyun oynadıklarını, el ele verdilerini ve ciddi anlamda bir kabul gördük. Suriyeli ve Türkiyeli öğrenciler arasında herhangi bir fark yaşanmıyor. Bu konuyla alakalı olarak bir ay önce Ukrayna ve Rusya arasında başlamış olan savaşın sonucunda mülteci konumuna düşen Ukraynalıların, Avrupalılar tarafından nasıl sahiplenildiklerini ve kucaklandıklarını gördük. Türkiye'deki mülteci çocuklara 'mülteci' gözüyle bakmıyoruz. İnsanların eğitim yoluyla kazanabileceğimizi düşünüyoruz.' ifadelerini kullandı.


'Hollanda'da Suriyeli mültecilere karşı katı bir politika var'
Avrupa'nın mültecilere karşı tutumunu eleştiren Türkçe Öğretmeni Barış Pınar, 'Hollanda'da Suriyeli mültecilere karşı katı bir politikası var. Hollanda, çok farklı insanları bir araya getiren bir ülke. Orada 175 farklı ırktan insan yaşıyor; yalnız bunların çoğu mülteci olarak değil de 'beyin göçü' olarak buraya gelmiştir. Mültecileri ülkelerine rastgele almıyorlar, çok katı bir eğitimden geçiriyorlar. Mültecileri kendi sistemlerine entegre etmeye çalışıyorlar. Entegre olmayanları da geri gönderiyorlar. Ukraynalı öğrencilere bakış açıları; Suriyeli öğrencilere bakış açılarına göre daha ılımlıdır. Ukraynalıları ülkelerine alırken biraz daha rahat alıyorlar. Bunun da kültürel ve dini sebepleri var. Avrupa, Suriye savaşı olduğunda bütün sınırlarını Suriyeli mültecilere kapatmaya çalıştı. Türkiye ile pazarlığa gittiler. Türkiye'nin Yunanistan sınırlarını kapatması için yardım göndermeye başladılar. Suriyeli mültecileri ülkelerine almak istemediler. Ukrayna savaşından sonra bütün Ukrayna halkını kendi ülkelerine alarak kamplara yerleştirdiler.' dedi.

'Suriyeli öğrencilerle şu an daha iyi anlaşabiliyoruz'
Suriye savaşının ardından gelen mültecilere nasıl davranacakları konusunda endişe yaşadıklarını belirten Pınar, 'Suriye'deki savaşın ilk yıllarında çok fazla sıkıntı yaşadık. Toplu bir şekilde mülteci gelince ilk başta ne yapacağımızı ve nasıl davranacağımızı bilmiyorduk. Kültürel farklılıklar hat safhadaydı. Gelen mülteciler buraya nasıl entegre olacaklarını bilmiyordu. Son yıllarda işler rayına oturmaya başladı. Bizde zamanla nasıl yaklaşacağımızı yaşayarak öğrendik. Daha sonra da eğitim aldık; yaptığımız bu proje de eğitimlerden biridir. Suriyeli öğrencilerle şu an daha iyi anlaşabiliyoruz. Entegre etme konusunda; kültür ve dil alanında sıkıntı yaşamıyoruz. Din konusunda da sıkıntımız yok, aynı dine mensubuz. Şu an sorunlarımızı minimuma indirmişiz diyebiliriz.' ciye konuştu.

'Bu sene sınava girecek öğrencilerimizin ilk üçünde Suriyeli öğrenciler var'
Suriyeli öğrencilerin başarılarından bahsederek onların üzerindeki izlenimlerini aktaran Pınar, 'Suriyeli mültecilerin bize göre şiddet eğilimleri fazladır. Bu durumu da normal karşılıyoruz; çünkü bir savaştan çıktılar. Görmediğimiz ortamlardan geldiler. Onları ne kadar anladığımızı söylesek de araştırsak da o durumu yaşamak; çocuklarda psikolojik olarak daha büyük bir etki bırakacaktır. Bu nedenden dolayı biraz daha şiddete eğilimliler. Geçen seneki okul birincimiz Suriyeliydi. Bu sene sınava girecek öğrencilerimizin ilk üçünde Suriyeli öğrenciler var. Çok başarılı ve başarısı düşük öğrencimizler de var. Son birkaç yıldır entegre olmuşlar.' şeklinde konuştu.

'Mültecilere karşı çok sıkı politikalar var'
Proje kapsamında yaptığı araştırmaya bakarak Avrupa ülkelerinin mültecilere karşı çok sıkı bir politika izlediğini belirten Arapça Öğretmeni Hüsna Akgün, 'Avrupa'nın mültecilere karşı tutumundan başlamak gerekiyor. Anladığımız ve gördüğümüz kadarıyla mültecilere karşı çok sıkı politikalar var. 600 kişilik okulda en fazla 3 tane mültecinin bulunabileceğini söylüyorlar. Ülkemizde savaşla beraber mülteci yığılması oldu. Mülteciler ilk geldiği gibi kampa yerleştirme süreci oluyor. Bir yıl dil ve travma dersi veriliyor. Bu derslerin sınavından geçebilenleri devlet evlerine yerleştiriyorlar. O evlerde de en az bir yıl geçirmek zorundalar. Yine burada dil ve entegrasyon dersleri veriliyor; başarısız olanlar geri gönderiliyor. Bizim böyle bir şansımız olmadığı ve yıllardır beraber yaşadığımız için bunları entegre etmek için elimizden geleni yapıyoruz. Ülkemize gelen mültecileri de geri gönderme gibi bir şey söz konusu değil.' dedi.

'Suriyeli öğrenciler 'Bizden birisi' oldular'
Suriyeli öğrencilerin artık Türkiye'ye alıştığını ve diğer öğrenciler ile sıkıntı yaşamadıklarını ifade eden Akgün, ' Bu program öncesinde ilk dönemlerde mültecilerin gelmeleriyle beraber doğal olarak öğrenciler arasında bir ayrımcılık ve hafif bir zorbalık durumları yaşandı. Dil problemi çok yoğundu. Hocalarımızın çalışmaları sonucunda Türkçeleri gelişirken aynı zamanda etkinliklerin çoğuna mülteci öğrencileri de dahil etmeye çalıştık. Buna bağlı olarak yapılan etkinliklerle özgüven kazandılar. Artık 'bizden birisi' durumuna gelmeye başladılar. Daha önceleri ayrı gruplar halinde özellikle spor yaparlarken, artık futbol gibi alanlarda beraber takım kurmaya başladılar. Drama ve sanatla kendilerini göstermeye çalıştılar. Veli ziyaretleriyle beraber velilerle okul yakınlaştı. Onları daha iyi tanıma fırsatı bulduk. Velilerle daha kolay iletişim kurabiliyoruz. Suriyeli öğrenciler, daha önce okula geç gelme, gelmeme veya okuldan ayrılma isteği gibi durumlar yaşarken şu an bu durum sıfırlandı. Türkçe bilmeyen öğrencimiz şu an yok. Öğrencilerin hepsi kitap okuyan ve okuduğu kitapları bizlere gönderen çocuklar oldular.' şeklinde konuştu.

'Suriyeli öğrenciler önceki alışkanlıklarından dolayı uyum sorunu yaşadılar'
Suriyelilerin Arap kültüründen Türk kültürüne ayak uydurduğuna değinen Akgün, 'Bilindiği üzere Suriyeliler Arap kültürüyle Türkiye'ye geldi. Arap kültüründekiler genelde sıcak bölgelerde yaşadıkları için gündüz dinlenirken, gece yaşama, akrabalarla bir araya gelme alışkanlıkları var. Bu alışkanlıklar gece yarılarına kadar devam ederdi; çoluk çocuk da bu alışkanlığa dahildi. Bu durum da Suriyeli öğrenciler için negatif bir durumken şu an artık bizim gibi yaşamaya başlamış durumdadırlar. Suriyeli bir esnaf artık sabah 08.00'de dükkanı açarak akşam 10.00'da dükkanını kapatabiliyor.' diye konuştu.


'Türkçeyi öğrenmek biraz zordu'
2016 yılında Deyrizor kentinden Türkiye'ye geldiğini ifade eden Abdulmuti El Hadid, 'Savaştan sonra Türkiye'ye gelince insanlarla anlaşma noktasında sıkıntılar yaşadım. Bu duruma zamanla alıştık. Diğer öğrencilerle arkadaş olduk. O durumları atlattık. Türkçeyi öğrenmek biraz zordu. Artık öğretmenlerimizin söylediklerinin hepsini anlayabiliyorum. Okulumu çok seviyorum. Bu okula gelmeden önce başka bir okuldaydım. O okulda rahat edemeyince buraya geldim. Bu okulda öğretmenlerimin sayesinde rahatım.' dedi.


'Diğer arkadaşlarım ile uyum sorunu yaşamıyorum'
Türkiye'ye geldiğinde Türkçe'yi öğrenmede zorluk yaşadığını belirten Suhayb Alloş, 'Türkçe'de bazı konuları anlamakta zorluk çekiyorum; ama o konuyu çalışınca kolay oluyor. Diğer arkadaşlarım ile uyum sorunu yaşamıyorum. Türkiye'ye ilk geldiğimde Türkçe'yi öğrenmede zorluk yaşadım. Daha sonra yavaş yavaş öğrenmeye başladım.' şeklinde konuştu.
Muhammed Usame Al Salih, 'Okulda çok rahatım, okulumuz da çok iyi bir okuldur. Arkadaşlarım ile sıkıntı yaşamıyorum. Arkadaşlarım ile güzel geçiniyorum.' diye konuştu.
Muaz Alloş ise derslerinin iyi olduğunu zorluk çektiği ders olmadığını ifade ederek okuldan başarı belgesi aldığını vurguladı.