Veysel Polat: GAP Projesi ile birlikte Urfa’da ve bölgede kalkınma olacak beklentisi ile birlikte içeride PKK terörü ve etrafımızda İran-Irak, Lübnan iç savaşı - İsrail işgali başladı. Suriye, Irak, İsrail, ABD, Avrupa destekledi derken; 20 yılda Türkiye’nin terörle mücadeleye 2 trilyon dolar kadar para harcadı. GAP Projesini 50 defa bitirecek kadar kaynağımız heba edildi. Onbinlerce insanımız hayatını kaybetti. Bunun yanı sıra 50 yıl boyunca Urfa’ya 500-600 bin civarında terörden dolayı insan göç etti. Diyarbakır, Mardin, Siirt, Batman, Şırnak gibi komşu illerden şehrini - köyünü terk etmek zorunda kalan ve Urfa’da yaşamlarına devam eden insanlarımız var.

Siz aynı zamanda Lübnan iç savaşını, Beyrut işgalini, Irak’ın işgalini yaşadınız. Irak’ın ve Suriye’nin işgalinden dolayı yurdu-yuvası yıkılan binlerce insan Urfa’ya geldi. Urfa nüfusunun neredeyse yarısı terör göçmeni ve Suriye’den gelen göçmenler.

Urfa tüm bu sorunları ilklerine kadar yaşadı. Urfa Türk’tür, Kürt’tür, Arap’tır Urfa Suriye’nin bir parçası, Urfa Irak’ın bir parçası. Bizim için Diyarbakır neyse Halep de odur. Gaziantep neyse Musul da odur.

Yanı başımızda uçaklar uçuyor, insanlar ölüyor, öldürülüyor. Bu anlamda 2 yıl önce Barış pınarı Harekatı oldu. Bu Harekâtının ilk günlerinde askerlerle birlikte insanların sabızsızlıkla Suriye’deki evlerine, köylerine gitmeye çalıştıklarını gördük. Bu harekat yarım kalmıştı. Şuan bir Pençe-Kılıç Hava Harekatı var. Ondan sonra bir kara harekatı gelir mi? Gelirse Kobani yanı başımızda. Malumunuz 24 saat içerisinde 250 bin insan Kobani’den Urfa’ya geldi. Gözleri ordumuzda. Askerimiz girsin, terörden temizlesin de yurdumuza dönelim beklentisinde..

Bundan sonrası için ne olur? Bu hareketlilikten ne bekliyorsunuz?

Ferhat Özer: Bilindiği üzere Ortadoğu bir bataklık haline gelmiştir. 2002 yılında Afganistan, 2003 yılında Irak dağıldı. 2005 yılında Hariri suikastı vardı. Lübnan’a gidip geldi. 2008’de Irak’ta tutuklanmıştım ve Dışişleri Bakanlığının girişimleri salıverilip Türkiye’ye getirilmiştim. Gördüğüm şu; Ortadoğu bir bataklık halindedir..

Irak’ta henüz savaş başlamamıştır. Asıl savaş Kerkük’te başlayacak. Amerika, Kerkük’ü kendisine ayırmıştır. Oranın yönetimi Amerika’nın elindedir..

Savaş başladığı zaman Irak’ın nüfusu 26 milyon civarındaydı. Saddam Hüseyin’i dönem dönem eleştiriyorduk. Orada 7 millet yaşıyor. O kadar milleti bir arada tutmak zordur. Saddam’ı eleştiriyorduk ki oraya biraz demokrasi gelmesi gerekiyordu.

Devam eden operasyonlara gelirsek.. Bizim penceremizden bakarsak Kandil bölgesi öyle Kobani gibi yanı başımızda ve düz bir yer değil. Kandil bölgesi 300 kilometrelik bir hattır. Silahlı Kuvvetlerimiz de bugün Kandil bölgesinde terörün azı kaldı, sonuna geldik diyor ve medyanın da buna dikkat etmesi gerekiyor. Yıllardır Kandile girdik terör bitti manşetleri atılıyor. Mücadele öyle kolay değil coğrafyada.

Suriye’ye gelirsek bugün yanı başımızda bir hava harekatı başladı. Kara harekatı başlar mı? Cumhurbaşkanına sordular: Esed’le görüşme olacak mı? Ki mutlaka olacak gibi. İstihbarat örgütleri görüşüyor. Suriye, eski Suriye olacak mı? Kesinlikle olmayacak. Bu görüşmeler bitecek mi? Bitmeyecek. Türkiye istiyor ki; bölgede sükunet olsun.

Bugün Türkiye orada operasyon yapmasaydı, tampon bölge oluşturmasaydı, ki bugün görüyoruz.. Kandil’den taşınanlar Suriye’ye geldi, yerleştiler. Bunun bilinmeyen yönü yoktur. Kobani’sinden, Tel Rıfat’ından tutun.. oraları terör örgütünün alanları olmuş durumda.

Kara harekatı olur mu? Ayn el Arap, yani Kobani kısmı olur mu? Orası biraz şüpheli. Biliyorsunuz orada Amerika’nın varlığı söz konusu..

Bugün Suriye’ye baktığınız zaman çekik gözlülerin ne işi var? Çin’in Suriye’de ne işi var?. İngiltere’nin, İran’ın bütün ülkelerin istihbarat örgütleri Suriye’de var. Önümüzdeki günlerde Kobani’de olmasa bile birçok yerde operasyonlar olacaktır.

Mustafa Arısüt: Suriye’de ne yapacaksak yapalım bir an önce. Olsun bitsin modundayım. Kara harekatı mı olur, hava harekatı mı olur.. Çünkü bu çok uzun bir sürece yayıldı.

Suriye’deki savaşta Esed’in uyanıklığı ile muhalefet birbiri ile savaştı. Muhalefet birbirine düştü, birbirlerini bitirdiler. Suriye iç savaşı öyle kolay kolay bitmeyecek. Diğer ülkelerin de Suriye’de vesayet savaşları var..

Buradaki savaştan en çok zarar gören illerden bir tanesi Urfa. Türkiye’de zarar gören iki - üç ilden birisi Urfa oldu. Burada Suriyelilerle konuşuyoruz geri gitmek istemiyorlar. Burada kalan Suriyelilerin orada savaşan akrabası varsa, malı mülkü varsa, savaş biterse; ki savaşın biteceğine dair umudumuz yok, onlar geri dönecek..

Ama tamamen buraya yerleşenler var. Orada hiçbir şeyi kalmayanlar var. Malları mülkleri yağmalananlar var. Onlar buradan gitmeyecek. Dolayısıyla Türkiye’nin Suriye savaşı başladığından bu yana 3,5 milyon Suriyelinin Urfa’dan geçtiği, Türkiye’ye yerleştiği konuşuluyor.

Türkiye’nin bir göçmen politikası yok maalesef. Ülke genelinde göçmen politikası olmamasını geçtim, Urfa’da da Suriyeli göçmenlere yönelik ciddi bir ayrımcılık söz konusu. Zaman zaman Ankara bu hassasiyetin farkında. Bu durum sinir uçlarımızdan birisi..

Suriyelilerle ilgili bir karışıklık meydana gelir, halkın onlara karşı bir öfke patlaması olur mu - olmaz mı diye Ankara her zaman tetikte. Tabi gazeteciler olarak biz de dikkatli bir dil kullanıyoruz. Örneğin Suriyelilerle Urfalılar kavga ettiklerinde, insanları tahrik edecek bir dil kullanmamaya dikkat ediyoruz. Ama bu bizim sinir ucumuz..

Bu hassasiyet şundan kaynaklanıyor; 2 milyon nüfus diyoruz ya artık 2,5 milyon nüfus diyoruz. 500 bin Suriyeli Urfa’da yaşıyor ama resmi rakamlara göre 1 milyon ama bazıları ikametlerini buradan götürdükleri için 600 bin civarında Suriyeli yaşıyor. Burada yaşayan Suriyeliler her türlü alt yapıdan yararlanıyorlar. Belediyenin temizlik hizmetinden tutun da, eğitimden sağlığa kadar hizmetlerden yararlanıyorlar. Ama merkezden, 2 milyon nüfusu baz alarak bütçe gönderiyorlar.

Bu insanlar bunca yıldır yaşıyorlar ve bundan sonra da yaşayacaklar. Belki merkezi bütçe bu 2,5 milyon nüfusa göre hesap edip bize pay gönderse, Hastanede Suriyelilerin de sıra beklediğini gören vatandaş, ulaşımdan temizlikten faydalandığını gören vatandaş onlara da bütçe geldiğini gördüğü zaman belki onlara farklı gözle bakmayacak. İşte benim sıramı alıyor, benim bütçemi alıyor diye bu kadar ayrımcılık olmazdı.

Bana göre Suriyelilerle ilgili yaşadığımız en büyük sıkıntılardan birisi bu. İkincisi de beyin takımı, akademik takımı, beyaz yakalıları çekip batıya gitti. İş adamları yatırımcıları Avrupa’ya veya ülkemizin batısına gitti. Sadece vasıfsız olanlar burada kaldı.

Ekonomik krizden dolayı yoksulluk zaten had safhada. Bir suç işlendiğinde , bir hırsızlık olduğunda akla ilk gelen Suriyeliler oluyor. Çünkü vasıfsız, iş sahibi olmayan Suriyeli çok burada. Meslek edindirme ile ilgili gerek ülke genelinde, gerek yerelde bir politikamız olmadı. Var olanlar yetersiz. Bununla ilgili de adımların atılması gerektiğine inanıyorum. Aksi halde buradaki Suriyelilerin varlığı her geçen gün bizi daha da rahatsız etmeye başlayacak.

Son zamanlarda Suriyelilerle ilgili asayiş olayları artmaya başladı. İntihar haberlerine baktığımız zaman intihara teşebbüs eden Suriyelileri de artık var. Günlük meydana gelen asayiş olaylarının içinde; afaki olarak söylüyorum: Yüzde yirmisi, Suriyelilerin karıştığı olaylar. Bana göre bu giderek daha da artacaktır. Bununla ilgili de bir politika geliştirilmesi gerekir.

Ferhat Özer: Burada bir ekleme yapmak istiyorum: Bu durum, bizim dış politikamızın eksikliğin gösteriyor aslında.1992 yılında Sovyetler dağıldığında; Türki Cumhuriyetler Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan gibi ülkeler, Rusya’dan ayrıldığında biz dış politikada yine yanlış yaptık. Mesela Şair Aymatov Türkiye’ye geldi. Özbekistan istedi, vermedik..

Özbekistan ile ilişkilerimiz daha yeni yeni düzeliyor. Suriye ile de aynı oldu. Dış politikaya baktığımız zaman, komşularımıza karşı sağlam adımlar atmamız lazım. Düşünün Suriyelilerle ilgili mayınları kaldırdık, sınırları kaldırdık, biz kardeşiz dedik. Bayramlarda onlar geldi, biz gittik. O dönemden bu döneme kadar geldik. Şimdi Barış Pınarı Harekatına baktığımız zaman; biz 60 bin askerle girdik, Amerika 60 askerle girdi..

Veysel Polat: Karşımızda bir devlet yok ki.. Amerika, Rusya, AB, İsrail, İran gibi ülkelerin eğitip donattıkları, maaşa bağladığı paralı terör örgütleri ve kukla bir rejim söz konusu. Suriye’de terör örgütü PKK maaşını Amerika’dan alıyor. 100 bin tır silah alıyor. Arkasında Almanya’sı Rusya’sı var. 30-40 bin sözde IŞİD’li vardı, bugün 30-40 bin PKK’lı var. Sadece üniforma değiştirmişler. Dün birbirlerine silah sıkıyorlardı. Bugün işbirliği yapıyorlar. Patronları aynı..

Urfa bu konuda şerbetli. 100 sene önce karşımızda İngilizler Fransızlar vardı. 1.000 yıl önce Haçlılar vardı ki bunlar Almanlar, Fransızlar, İngilizlerdi. O zaman 50 yıl boyunca Urfa’yı işgal etmişlerdi. Yine karşımızda onlar var..

Etrafımızı işgal etmiş, insanları buraya sürmüşler. Kobani diyoruz.. Bir günde 250 bin insan buraya geçti. Kimden kaçtı bu insanlar?. Türkiye, buraları savunalım dediği zaman patronları ve PKK kabul etmedi. Türkiye ile savaşırız dediler. Barzani yardım etmek istediği zaman dahi kabul etmediler, başka gurupların varlığına tahammül etmediler.. Ilımlı birçok muhalif Kürt gurup dahi oradan kaçmış..

İnşallah Suriye’de barış olur ve Suriyeliler de ülkelerine dönerler diyorum.