İLKHA/ Yolun İyilik Olsun" şiarıyla Suriye'nin İdlib bölgesinde yardım çalışmalarına başlayan Umut Kervanı, önceki günlerde yaptığı, gıda, giyim, battaniye ve sıcak ekmek yardımının ardından şimdi de yakacak kömür ve sıcak yemek dağıtımında bulunarak yüzlerce ihtiyaç sahibinin yüzünü güldürdü.
Umut Kervanı ile birlikte Suriye'nin İdlib bölgesine giden Şanlıurfa Umut Kervanı Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Karadal, orada yaşanan mağduriyeti anlattı.
Çadır kent muhtarının "Çadırın içindeki insanın izzet ve şerefi ne kadar korunabilir?" sözünden çok etkilendiklerini ifade eden Karadal, hastaların çadır kentte tedavi edilemediğini belirtti.

"Çadır kent muhtarının anlattıkları beni çok etkiledi"
Çadır kentte yaşanan mağduriyet ile ilgili muhtardan bilgi aldığını söyleyen Karadal, "Suriye'nin kuzey kesimindeki çadır kent bölgesine gittik. Özellikle çadır kent muhtarının anlattıkları beni çok etkiledi. Arapça bilmem hasebiyle bir nevi tercümanlık yaptım. Muhtara, buradaki muhacir kardeşlerimizin yaşantılarını, yeme ve içmelerini; aynı zamanda sağlık ve eğitim durumlarını sordum. Muhtar, '23 hicret yaşadıktan sonra, burada kaldık' dedi. Biz sorun ve sıkıntılarından bahseder diye beklerken muhtar bize 'insan çok şerefli bir mahlûktur. Allah insanı değerli, kıymetli ve mükemmel yaratmıştır. Gel gör ki bu savaşla beraber biz onu artık yaşayamıyoruz. Biz 10-15 metrekarelik bir çadırda baba, oğul, iki gelin ve çocuklar yaşıyoruz. O yaşamla beraber o çadırın içindeki insanın izzet ve şerefi ne kadar korunabilir? Çadırlar çok bitişik ve bez parçaları ile yapılmış. Yıllardır biz bu çadırları kullanıyoruz. Yırtılan yerleri bile yamaladık. Komşularımızın ve bizim sesimizin birbirine gitmemesi için arada sadece bir bez parçası var. Bu bez parçası neyi koruyacak? İnsanlık izzetimiz, insanlık şerefimiz ve mükerremliğimiz nerde kalıyor?' dedi. Muhtar bu şekilde mağduriyetlerinden bahsedince arkadaşlarla çok etkilendik. Anlattığı şeyler çok farklı şeylerdi ve benim en çok etkilendiğim konu bu oldu. Genel olarak bu konu her şeyi özetledi." ifadelerini kullandı.

"Şeker hastalığı tedavi edilemediğinden dolayı böbrekleri iflas etmişti"
Hastaların çadır kentte tedavi edilmesinin mümkün olmadığını belirten Karadal, "Şeker hastalığından dolayı böbrek yetmezliği olan bir hastanın çadırına gittik. Şeker hastalığı tedavi edilemediğinden dolayı böbrekleri iflas etmişti. Böbreklerin iflas etmesiyle beraber şeker hastalığı daha da ileri gidiyordu. Bacaklarının birkaç yerinde büyük yaralar açılmıştı. Yaralar çok kötü durumdaydı çünkü çadır kentte tedavi edilmesi mümkün değildi. Hastalarım tam teşekküllü bir hastaneye gitmesi gerekiyordu. Hastalıkla beraber maddi imkânlar da kısıtlıydı. Haftada iki gün Afrin'e diyalize gitmesi gerekiyordu. Gitmek için de araba tutmaları gerekiyordu ama arabayı tutmak için de her seferinde 750-800 lira vermeleri lazımdı. Bu da aileye olumsuz yansıyordu. Bu durum da bizi çok etkiledi. Isınma, götürdüğümüz kömür yardımı ile sağlanıyordu veya dal, ağaçlar veya çöpten toplanılan çalı çırpı ile ısınmaya çalışılıyordu." dedi.

"Elimizden geldiğince bu kardeşlerimizi mağdur etmeyelim"
Yardımları ulaştırmalarına vesile olan hayırseverlere teşekkürlerini ileten Karadal, "Biz ilme'l yakin olarak biliyorduk durumları ama gördükten sonra da Aynel yakin olarak gördük ve hakkel yakin olarak yaşadık. Hayırseverlerimizin bize emanet ettikleri yardımları nakdi, kömür, gıda, battaniye ve sıcak yemek olarak ilettik. Bu yardımları yapan hayırseverlere sesleniyoruz; biz sadece sizin ve oradaki muhacir kardeşlerimizin arasında elçilik görevini yapıyoruz ve onların sizden beklentileri çoktur. Onları hayırlarınızdan mahrum etmeyin, imkânlarınız dâhilinde yardımlarınızı esirgemeyin. Onlar bizim Müslüman kardeşlerimizdir ve bu Müslüman kardeşlerimizin mesuliyeti, sorumluluğu bizim boynumuzdadır. Elimizden geldiğince bu kardeşlerimizi mağdur etmemeye çalışalım. Allah yardımda bulunan hayırseverlerden razı olsun. Rabbim yaptıkları hayırları kabul etsin." diye konuştu.