İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile Almanya (5+1) arasında 2015'te Tahran'ın nükleer faaliyetlerinin düzenlendiği ve denetim altına alındığı bir anlaşma imzalandı. Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan nükleer anlaşma, Tahran'a yüzde 3,67 oranında uranyum zenginleştirme faaliyetini sürdürme ve en çok 300 kilogram uranyumu elinde tutabilme izni veriyor. Anlaşma, İran'a 300 kilogramın üzerindeki uranyumu uluslararası piyasada satarak karşılığında doğal uranyum alabilme imkanı tanıyor.

Washington, eski Başkan Donald Trump döneminde, 8 Mayıs 2018'de anlaşmadan tek taraflı çekilerek İran'a yeniden yaptırım uygulamaya başlayınca Tahran yönetimi de 'stratejik sabır' adını verdiği bekleme politikasıyla Avrupa ülkelerinden ABD yaptırımlarına karşı anlaşmayı koruyacak adımlar atmasını bekledi. Bu süreçte Ocak 2019'da Avrupa ülkeleri tarafından İran ile ticareti sürdürebilmek için INSTEX adlı özel ödeme mekanizması kuruldu ancak ABD'nin baskıları nedeniyle aktif hale getirilemedi.

ABD'nin 'yabancı terör örgütleri' listesinde yer alan Devrim Muhafızları Ordusuna yönelik yaptırımların kaldırılması konusu Washington'un reddetmediği ancak atmaya isteksiz olduğu bir adım olarak müzakerelerin en zor meselelerinden sayılıyor.

Avrupa ülkelerinden beklediğini alamayan İran, ABD yaptırımlarına karşı anlaşmadan kaynaklanan tüm taahhütlerini 8 Mayıs 2019'da kademeli olarak durdurmaya başladı. İran, 5 Ocak 2020'de taahhütlerini tamamen sona erdirdi ve yüksek düzeyde uranyum zenginleştirme işlemi dahil bir dizi adım attı.

Fahrizade suikastının ardından Meclisin çıkardığı nükleer yasayla faaliyetler genişledi

İranlı bilim insanı Muhsin Fahrizade'ye 27 Kasım 2020'de düzenlenen suikastın hemen ardından önceki hükümetin itirazlarına rağmen Mecliste onaylanan yasa İran Atom Enerjisi Kurumunun uranyumu en az yüzde 20 zenginleştirmeye başlamasını ve düşük düzeyli zenginleştirilmiş uranyum stoklarını artırmasını zorunlu kıldı.

Bu kapsamda uranyum zenginleştirme tesislerine nükleer anlaşma kapsamında kullanılmasına izin verilen IR-1 santrifüjleri yerine uranyumu daha hızlı zenginleştirebilen IR-2, IR-4 ve IR-6 santrifüjleri yerleştirildi.

İran Atom Enerjisi Kurumu, söz konusu yasa kapsamında 5 Ocak 2021'de Fordo'daki nükleer tesiste Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) müfettişlerinin gözetiminde uranyumu yüzde 20 saflıkta zenginleştirdiklerini açıkladı.

Nükleer anlaşmanın tarafları Fransa, Almanya ve İngiltere, İran'ın yüksek düzeyde uranyum zenginleştirme faaliyetinden 'derin endişe' duyduklarını bildirdi.

İran bu kez Nisan 2021'de yüzde 60 saflıkta uranyum zenginleştirdiğini duyurdu.

İran, yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyum stoklarını 4 ayda iki kat artırdı

Tahran'ın uranyumu yüzde 20 ve yüzde 60 saflıkla zenginleştirmesi ciddi bir adım olarak görülüyor. Zira İran, nükleer anlaşmaya imza atmadan önce de yüzde 20 oranda zenginleştirilmiş uranyum üretiyordu. Uranyumun yüzde 20 ve üzerinde zenginleştirilmesi nükleer bomba elde etmeye imkan sağlayacak yüzde 90 saflıkta parçalanabilir uranyuma ulaşmak için önemli bir aşama olarak kabul ediliyor.

UAEA'nın İran'ın nükleer programıyla ilgili 3 Mart'ta yayımladığı son raporda, Tahran'ın zenginleştirilmiş uranyum stokunu artırmaya devam ettiği belirtildi.

Raporda ayrıca, Tahran'ın uranyum zenginleştirme tesislerine yerleştirdiği gelişmiş ve yeni nesil santrifüjlerle yüksek düzeyde, yani yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyum stoklarının 32,2 kilograma çıktığı aktarıldı. UAEA'nın 2021 Kasım'da yayımladığı raporda bu rakamın 15,5 kilogram olduğu göz önüne alındığında Tahran'ın yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyum stoklarını 4 ayda iki kat artırdığı göze çarpıyor. İran, Kasım 2021'de 113 kilogram açıklanan yüzde 20 zenginleştirilmiş uranyum stoklarını da 182,1 kilograma çıkardı.

Rapora göre, İran'ın elindeki yüzde 5 altındaki düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyum stoku ise toplam 2667 kilograma ulaştı ve son 4 ayda yaklaşık 500 kilogram artış gösterdi.

Bununla birlikte İran, 23 Mart'ta yüzde 60 saflıkta zenginleştirilmiş uranyumun bir kısmının 'geri dönüştürülemeyecek ve ülke dışına taşınamayacak şekilde molibden (radyofarmasötikler için gerekli hammadde) üretimi için tıbbi amaçlar doğrultusunda yeniden işlendiğini' duyurdu. Tahran'ın söz konusu adımı, nükleer anlaşmada belirlenen limit üzerindeki uranyumun bir kısmının ülke dışına çıkarılmasını engellese de geri dönüştürülemeyecek şekilde tıbbi amaçlar için işlenen yüksek düzeydeki uranyumun nükleer silah üretimi için kullanılmasının da mümkün olmayacağı belirtiliyor.

Viyana'daki nükleer görüşmelerden henüz nihai sonuç çıkmadı

ABD Başkanı Joe Biden, selefi Trump döneminde ülkesinin tek taraflı çekildiği anlaşmaya yeniden katılmaya hazır olduğunu açıklamasına rağmen İran ile nükleer anlaşmanın tarafları arasında Nisan 2021'de Viyana'da başlayan müzakerelerde şu ana kadar nihai anlaşma sağlanamadı.

Washington, Tahran'ın anlaşmadaki taahhütlerine geri dönmesini isterken, İran nükleer anlaşmadan ayrılan taraf olarak öncelikle ABD'nin anlaşmaya dönerek tüm yaptırımları kaldırmasını ve anlaşmadan tekrar ayrılmayacağına dair güvence vermesini talep ediyor.

Taraflar yaklaşık 12 aydır süren görüşmelerde nihai aşamaya yaklaşıldığına dair iyimser açıklamalar yaparken anlaşmanın taraflarından Rusya, 5 Mart'ta Ukrayna savaşıyla ilgili kendisine yönelik yaptırımların İran ile iş birliğine zarar vermeyeceğine dair ABD'den yazılı garantiler talep etti.

Mevcut nükleer anlaşmaya yeni bir madde eklenmesini gerektiren Rusya'nın bu beklenmedik talebi nihai aşamaya gelinen müzakerelerde pürüze yol açtı.

Bu gelişmeler yaşanırken AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, 11 Mart'ta 'dış etkenler' nedeniyle Viyana'da İran nükleer anlaşmasının yeniden uygulanması için yürütülen müzakerelerin durdurulduğunu açıkladı.

Duraklamanın, Rusya'nın garanti talebine çözüm bulmayı amaçladığı söylendi ancak Moskova'nın 15 Mart'ta Washington'dan gerekli yazılı garantiler aldığını duyurması üzerine bu sorun kısa sürede çözüldü. Anlaşmanın önündeki Rusya ile ilgili pürüzler ortadan kalksa da henüz nükleer görüşmelerin ne zaman başlayacağı açıklanmadı.

Devrim Muhafızları Ordusuna yönelik yaptırımların kaldırılması ve ABD'nin tutumu

ABD'nin 'yabancı terör örgütleri' listesinde yer alan Devrim Muhafızları Ordusu ile İranlı kişi ve kuruluşlara yönelik yaptırımların kaldırılması konusu Washington'un reddetmediği ancak atmaya isteksiz olduğu bir adım olarak müzakerelerin en zor meselelerinden sayılıyor.

Tahran'ın müzakerelerdeki ısrarı üzerine Washington yönetiminin Devrim Muhafızları Ordusunu 'yabancı terör örgütleri' listesinden kaldırma konusunu değerlendirdiğine dair haberler ABD medyasında yer buluyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, 21 Mart'ta söz konusu iddialara ilişkin bir soruya, 'İran'ın nükleer programını anlaşmadaki sınırlarına döndürmek için zor kararlar almaya hazırız.' yanıtını verdi.

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ise 27 Mart'ta devlet televizyonuna verdiği mülakatta, 'ulusal kahramanlar' olarak nitelediği Devrim Muhafızları Ordusuna yönelik yaptırımların kaldırılmasının ülkesinin 'kırmızı çizgisi' olduğunu açıkladı.

Avrupalı taraflar ile taslak anlaşma metninde anlaşma sağladıklarını aktaran Abdullahiyan, 'ABD'nin İran'ın kırmızı çizgilerini gözetmemesi ve müzakerelerin başarısız olması halinde sorumlunun Washington olacağını' dile getirdi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Price, 31 Mart'ta Washington'da düzenlediği basın toplantısında konuyla ilgili soru üzerine, Trump döneminde Devrim Muhafızları Ordusunun 'yabancı terör örgütleri' listesine alınma kararını eleştirdi. Price, kararın İran'ın bölgedeki milis güçlerini zayıflatmadığını aksine daha da cesaretlendirdiğini ve yaptırımlar sonrasında İran destekli silahlı grupların ABD askerlerine saldırılarının yüzde 400 arttığını söyledi.

Buna karşılık ABD'deki cumhuriyetçiler ve bazı demokratlar yaptırımların kaldırılmasına karşı çıkarken Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley de dün Senatoda yaptığı konuşmada, Devrim Muhafızlarının 'terör örgütü' olduğunu düşündüğünü ve yaptırım listesinden çıkarılmasını desteklemediğini söyledi.

Görüşmelerin yeniden ne zaman başlayacağı bilinmiyor

Hem İran hem de ABD, diğer tarafın mantıklı düşünmesi ve taviz vermesi gerektiğini savunarak, görüşmelerdeki gecikme için birbirlerini suçlamaya devam ediyor.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken 6 Nisan'da NBC televizyonuna yaptığı açıklamada, nükleer anlaşmanın uygulanmasının ABD'nin çıkarlarına uygun olduğuna dair görüşlerini yineledi. Blinken, bununla birlikte müzakerelerde anlaşmaya varma olasılığı hakkında 'pek iyimser' olmadığını belirtti.

Abdullahiyan da 4 Nisan'da müzakerelerdeki duraklamanın ABD tarafının 'aşırı taleplerinden' kaynaklandığını ve Washington'un gerçekçi tutum sergilemediğini söyledi.

Yeni görüşmelerin gerçekleştirilememesi veya görüşmeler yapılsa dahi sonuçsuz kalması gibi durumlar sonrasında İran'ın daha hızlı uranyum zenginleştirme imkanı sağlayacak yeni nesil santrifüjler üreteceği ve Natanz ve Fordo'daki uranyum zenginleştirme tesislerindeki santrifüj kapasitesini genişletme yoluna gidebileceğine dair açıklamalar ülke medyasında sıkça yer buluyor. Bu durumda da uluslararası toplumda İran'ın nükleer silah üretebilecek kapasiteye sahip olabileceği ve bunun askeri çatışmaya yol açabileceğine dair endişeler dile getiriliyor.

Tahran yönetimi, uluslararası endişelere nükleer programının barışçıl olduğunu ve sivil ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirildiğini savunarak yanıt veriyor. İran ayrıca, Fahrizade suikastı sonrasında çıkarılan yasa çerçevesinde başlatılan tüm nükleer faaliyetlerini yaptırımların kaldırılması durumunda geri döndürebileceğini ve anlaşmaya uyumlu hale getireceğini belirtiyor. AA