Ne mi istiyorum? Anlatayım adım adım:

Görüp göremediğim, duyup duyamadığım

Gözümün gördüğünü dilim söyler

Kınamasın beni kadınlar beyler

Mizâcım bu, yazmadan duramıyorum

Yani âşinâ olamadığım her nesneye

Muhakkak yapmalıyım bir yorum

Bugün yazmak varken niçin kalsın seneye?

Ozanlar sessiz kalsın istemiyorum

Mani olamıyorum duygularıma

Ara veriyorum uykularıma

Düşünüyorum, düşünüyorum, düşünüyorum

Evvel zamanı yoruyorum sonra kâğıdı inâdına zorluyorum

Klavyemin tuşlarında gezinmem gerek diyorum

Bana bir sen gerek; bir insân

Bir de zihnimi meşgûl edecek lisân

Yazabilmem için şiirlerimi

Anlatabilmem için ezberlerimi

Gördüğüm resim yön vermeli duygularıma

Ara vermeliyim karanlık derin ve tatlı uykularıma

Edebilmeliyim fikirlerimi baştan aşağıya boca

Tüm korkularıma inât yazabilmeliyim cesûrca

Mâmâfîh kelimeler arasında akmam gerek

Kalemimi yeterince sıkmam gerek

Şu kapıdan çıkmam gerek

Îcâbında Roma’yı yakmam gerek

Görmeliyim, duymalıyım, hakîkate dokunmalıyım

Ben tam da orada bulunmalıyım

Tatmalıyım yemişini, içmişini

Bilmeliyim dünyânın gelmişini geçmişini

Koklamam gerek meyvenin olmamışını, olmuşunu

Avuçlarımda hissetmeliyim olgun mu, kelek mi?

Beni kendine refâkat ettiren müziğin duymalıyım cûşunu

Bilmeliyim feleğin her gün başımda çaldığını; cümbüş mü, dümbelek mi?

Bulmalıyım kalbimin tik-tak atan ritmini

Nereden alıyor te’sîrini, nasıl buluyor hissini?

Yeniden okumalıyım târîh masâllarını

Gezmeliyim, görmeliyim insânlığın ilk atalarını!

Meselâ; Olympos’u; hâlâ yerindeler mi Titanlar, o ‘on iki dev!’

Meselâ; ne yer, ne içerler? Nasıldır oturdukları ev?

Yakışıklı mı çirkin midirler, hasta mı yaşlı mıdırlar?

Bizim gibi onlar da gözü yaşlı mıdırlar?

Hemera’nın sakallarından kayarak akmak isterdim Gaia’ya, Toprak Ana’ya…

Zeus’un yağmurlarında ıslanmak; nasıl yağdırıyordu kim bilir dünyâya?

Belki de aşk yağmurlarına tutulurdum Eros’un?

Sonra yeraltı mağaralarını Hades’in, Erebos’un

Yeterince boğucu, yakıcı mıdır? Dipsiz ve karanlık mıdır yüzü?

Gezecek miyim Uranüs’ün katmanlarını o sonsuz gökyüzü?

Okşayarak uyutacak mı beni Hera dizlerinde?

Gezdirecek mi beni Pontus soğuk denizlerinde?

Balıkları da var mıdır, diplerde midir?

Kayıp şehir Atlantis oralarda bir yerlerde midir?

Ve bir ân uyurken uyanacak mıyım Hemera’nın ihtişâmına?

Günün sonunda kapayacak mıyım gözlerimi akşamına?

Görecek miyim kayan yıldızlarını, tutacak mıyım bir dilek?

Nasıldır acabâ dünyâyı ayakta tutan görünmez dört direk?

Belki de Ares’in kutsal ordular safında bir zafer bile kazanırım

Kim bilir belki de Selene’yi ben kandırırım

Bekliyor olur bizi Ares ve Afrodit Olympos dağında

Düşünüyorum da; Selene en güzel çağında…

 Sonra Khaos’tan bir düzene çevrilmek istiyorum

Âdemden ademe evrilmek istiyorum

Âh çekip günâhlarımdan istiğfâr etmek

Utancımdan yüzümün üzerine devrilmek istiyorum

Toprağın serinliğini alnımda hissetmek

Bir sâbitten bir sâbite devinmek istiyorum

Şükredip sevâplarıma sevinmek istiyorum

Bir peygamber kadar ben de ezilmek istiyorum

Dört kitâbın mânâsını, insânlığa mesajını bilmek istiyorum

Yûnûs’u yutan balık tarafından yutulmak istiyorum

Eyyûb’ün kurtlarla nöbetine tutulmak istiyorum

Yûsûf gibi zindânlarda günlerce uyutulmak istiyorum

Mûsâ’nın geçtiği Kızıldeniz’den geçmek istiyorum

Îsâ gibi ben de âsumâna uçmak istiyorum

Mekke’den Medine’ye göçmek istiyorum

Fir’avunların kalelerini yıkmak istiyorum

Karanlıklardan aydınlıklara çıkmak istiyorum

Kavgalara son verip barışın elini sıkmak istiyorum

Medeniyetler yıkmak, medeniyetler çıkmak istiyorum

Târîh sayfalarında okunmak istiyorum

Yıldız olup kutuplara, buzullara dokunmak istiyorum

Kıble olup sahrâlardan bakınmak istiyorum

Poyraz olup Boğazlara, Meltem olup Doğu Akdeniz’de süzülen olmak istiyorum

Kafkaslarda Gündoğusu, Marmara’da, Karadeniz’de Günbatısı ben olmak istiyorum

Ateş, su, hava, topraktan meydâna gelmişim, buymuş cümle varlığım

Rûhuma üflenmiş, adıma insân denmişim, buradan geliyor ağırlığım

Tevhîd âleminden mülk âlemine indirilmişim

Şüphesiz Allâh’a kulluğa gönderilmişim

Niçin olmasın? Şahâdet ve mülk âleminin kapılarından geçmek istiyorum

Ceberût ve kahır âleminde kaç felek var, tabîatı sıcak mıdır, kuru mudur seçmek istiyorum

Harkâîl ile melekût âlemine uçmak istiyorum

Cennet’in kapılarını açmak istiyorum

Kevser suyundan kana kana içmek istiyorum

Kaleme ve onun satırlarına yemin içtiğin,

Yarattıklarına oradan bir kader biçtiğin,

 Levh-i Mahfûz’un sayfalarında dolaşmak istiyorum

Feleklerden atlayıp, geldiğim tevhîd makâmına ulaşmak istiyorum

Lutuf âleminde kendime bir kerem sofrası kurmak istiyorum

Her şeyin bir hikmeti varmış ve sonsuz sırrı; sormak istiyorum

Hepsine ma’rûf olmak, gördüğüme haykırmak istiyorum

Aklın ve duyuların, maddenin ötesine geçmek, perdeleri yırtmak istiyorum

Kaç gram geliyorum? Ağırlığımı tartmak istiyorum

Dünyâyı şöyle bir sallamak, parmağımla dürtmek istiyorum

Bunca seyâhatten sonra; “Kaldıramam, haddimde kalmalıyım” diyorum

Koparıp zincîrlerini tabîatı alçak nefsimi salmalıyım diyorum

Gâyemi aşmadan ortalama bir ömür yaşayıp dünyadan göçmek istiyorum

Bağışla beni Allâh’ım! Ben, rahmetini istiyorum

İlâhî aşkını, Cennet’inden köşkünü istiyorum

Ne mi istiyorum? Rû-i Cemâl’ini görmek istiyorum

Medet Allâh’ım; ben ilânihâye İNSÂN KALMAK İSTİYORUM

(11.09.2021)