Sâdık ve cesûr mu, hâin ve korkak mı?

Sen hangisi olmak istiyorsun? Söyle!

Şuûrsuz, irâdesiz bir yaşamak mı?

Zinhâr! Geçmez bir ömür âh-u vâh ile

Çekiyor seni toprağın, baban, annen

Doğacak kardeşler, atadan gelen gen

Dil ve dîn, mîrâs kaldılar. Mürebbiyen

Başta bu âmillerdir. Kimliğin böyle

Toprak, millet, egemenlik, bayrak, sensin

Âile, terbiye, hayâ, ahlâk, sensin

Nâmûsundur bunlar, koruyacak sensin

Kalamazsın lekeli, simsiyâh ile

Seni başka cenâhlara çekecekler

Bükecekler, bükecekler, bükecekler…

Ağır ağır nâmûsuna çökecekler

Bekle! Önce geçmişin silinsin hele!

Önüne koyulanı taklîd edecek

“Bu, benim!” Diyeceksin. Tahdîd edecek

Rûhu yok bir sisteme sabitleyecek

Pûtlar koyacak arana Âllâh ile

Ne deseler kanacaksın, ne deseler

Kan dökeceksin, açılacak keseler

Payın yok piyon! Bölüşülür hisseler;

Sen, gezeceksin kesende günâh ile

Çünkü onlar sorgulamayan bir nesîl

Tahsîl görmemiş, geri kalmış ve câhil

Bir toplum istiyorlar âlçâk ve rezîl

Reflekslerin gelmiş bir asır ihmâle

Bilirim; sâdık ve cesûrsun, asîlsin

İstiyorsa hâin karşına dikilsin

At bir nârâ, önünden korkak çekilsin

“Yeter!” Demeyecek misin iş bu hâle?

Şu topraklardır kala kala bâkiyen

Misliyle olsun torunlara hediyen

EBEDÎ der: Ya sen değil miydin diyen:

“Geldik bu dünyâya iclâl-ü ikbâle?”

(24.03.2024)