Kurtulmuş, Eyüpsultan'daki Bahariye Mevlevihanesi'nde düzenlenen "Zamanı Aşan Miras: İpekyolu Sergi ve Sempozyumu"nun açılışında yaptığı konuşmada, İnsan ve Medeniyet Hareketi ile Bahariye Sanat Atölyesini sempozyumu düzenlemeleri nedeniyle tebrik etti.
Tarih boyunca siyaset, devletler arası ilişkiler ve dünya üzerinde hakimiyet mücadelesinin verildiği ve kültür, sanat, medeniyet ve bilim aktarımının yapıldığı yolların bulunduğunu anımsatan Kurtulmuş, bu anlamda İpek Yolu'nun, Baharat Yolu'nun, Tuz Yolu'nun ve Amber Yolu'nun geçmişte kendi bölgeleri içerisinde önemli fonksiyonlar icra ettiğini dile getirdi.
Özellikle İpek Yolu'nun yaklaşık 300 milyonluk bir nüfusa ulaşan Türk dünyasının tam da göbeğinde yer aldığını ve uluslararası bir hattı oluşturduğunu ifade eden Kurtulmuş, Orta Asya'dan başlayarak Anadolu kıtasına kadar gelen ve buradan da Balkanlar'a kadar uzanan geniş bir coğrafyada, İpek Yolu'nun vermiş olduğu dayanışmanın, kültürel ve bilim alanındaki aktarımların çok büyük tarihsel önemi bulunduğunu vurguladı.
Kurtulmuş, uluslararası ilişkiler ve dünya dengeleri bakımından yeni bir dönemin başladığını belirterek, bu yeni dönemin çok kutuplu bir dünya sistemi olacağını ifade etti.
Bu çok kutuplu dünyanın kurulmasında farklı kültür ve medeniyet havzalarının harekete geçmesinin kaçınılmaz olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Bu çerçevede tam da doğu-batı ekseninde, dünyanın bütün mücadele alanlarının neredeyse en stratejik bölgelerinde yer alan ve tamamına yakını Türk-İslam medeniyetinin bir parçası olan, Türkçe konuşan Türk topluluklarının yer almış olduğu 300 milyonluk bir akstan bahsediyoruz. Tarihte bu aksa 'Turkuaz Aksı' adı verilmiş. Bunun yeniden canlanması, hareketlenmesi için de özellikle son yıllarda fevkalade ciddi bir ivme yakalanmıştır." diye konuştu.
İpek Yolu Projesi'nin önemi
Dünyanın birçok bölgesinde Türk dünyasının yeni bir güç merkezi olarak ortaya çıkmasının herhangi bir bölge için bir tehdit olmadığını, tam tersine dünya barışının sağlanması için bir fırsat olduğunu belirten Kurtulmuş, "Bu çerçevede Türk dünyası arasında sadece siyasi alanda değil aynı zamanda kültürel olarak da ilişkilerin arttırılması hepimizin öncelikli alanlarından birisi olmalıdır." dedi.
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) bünyesindeki ülkelerin ve bu teşkilata henüz üye olmayan ülkelerin bilinçlenmeye başladığını itfihar ederek takip ettiklerini söyleyen Kurtulmuş, bu bilinçlenmenin temelinde de siyasi bir yapıyı ortaya koymanın ötesinde, güçlü bir şekilde kültür ve medeniyet değerleri üzerinden yeniden ayağa kalkmak ve yeniden güçlenmek fikriyatının yattığını gördüklerini dile getirdi.
İpek Yolu Projesi'nin Çin ve diğer Asya ülkelerinin de içinde olabileceği küresel büyük bir proje haline dönmesi istidadında olduğunu gördüklerini ifade eden Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Özellikle Çin'in Yol ve Kuşak Projesi'yle Türk dünyasını da içine alacak olan İpek Yolu Projesi'nin birbirleriyle bütünleştirilebilecek yapılar olduğu aşikardır. Böylesine önemli bir girişimin dünya ticaretinin gelişmesine büyük katkısı olacağı gibi, üzerinden geçtiği bu hat boyunca ülkelerin de siyasi ve kültürel işbirliklerinin arttırılmasına vesile olacaktır. İşin bu siyasi tarafı ayrı bir konu. Ama çok önemli, çok dinamik bir konu olarak önümüzde duruyor. Önümüzdeki dönemde, dünya sistemindeki farklı mücadele alanlarından birisi de bu çok kutupluluk üzerinde, özellikle Asya'da gelişecek olan yeni eğilimlerdir. Bu yeni eğilimlerin merkez üslerinden birisi de nasıl tarihte İpek Yolu'nun önemli kervansarayları Konya'da yer aldıysa, bu dönem içerisinde bu hattın ağırlık merkezi olarak da Türkiye, Anadolu kıtası ortaya çıkmaktadır. Bunu önümüzde dikkatle, titizlikle çalışmamız gereken bir alan olarak görüyor ve kabul ediyoruz."
İslam medeniyetlerinin, medreselerle bir taraftan dini ve manevi ilimleri güçlü bir şekilde öğretirken, diğer taraftan da dünyayı anlamak için maddi ilimlerde de zirve olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, "Bir tarafta Uluğ Bey'in, Fergani'nin, İbni Sina'nın, Farabi'nin diğer tarafta Bahaddin Nakşibendi'den Ubeydullah Ahrar Hazretlerine, Maturidi'ye ve Buhari'ye kadar büyük alimlerin yer aldığı, tabiri caizse iki kanadı da çok kuvvetli bir kuş gibi yükselebilen bir medeniyeti inşa etmeyi başarmışlardır." dedi.
Aynı durumun Endülüs Emevileri, Selçuklu ve Osmanlı için de geçerli olduğunu kaydeden Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Bu büyük birikimimiz, esası itibarıyla bugün sadece Müslüman topluluklar olarak bizim yeniden öğreneceğimiz değil, aynı zamanda önce öğrenip içselleştirerek, daha sonra bütün dünyaya, insanlığa da öğreteceğimiz önemli işlerden birisidir. Bu anlamda bilim, sanat, teknoloji, bütün bunların hepsi birbiriyle iç içe geçmiş. İşte İpek Yolu üzerindeki ülkelerin, büyükşehirlerin bugün de Buhara'dan, Semerkant'tan, Taşkent'ten, Türkistan'dan, Isfahan'dan Anadolu Selçuklularına, Konya'ya, İstanbul'a kadar gelen ve buradan Balkanlar'a giden bu medeniyet havzasındaki şehirlerin hepsinde bu büyük medeniyetin eserleri ortadadır. Bunu da iki kelimeyle özetlemek mümkündür. Birisi denge, diğeri itminandır. Büyük İslam medeniyetlerinin en temel özelliği, hem öte dünya arasında dengeyi kurabilmiş olması hem kainatla insan arasındaki dengeyi kurabilmiş olması hem de bunların hepsinin üstünde insanla Yaratıcı arasındaki dengeyi kurabilmiş olmasındaki başarısıdır."
"Türkiye'nin kültür ve sanat alanındaki gelişmeleri ıskalaması düşünülemez"
Kurtulmuş, İslam medeniyetinin bütün büyük eserlerinin hepsinde denge ve itminanın ortaya koymuş olduğu olağanüstü yüksek bir simetri bulunduğunu söyledi.
Süleymaniye Camisi'nin hiçbir noktasında bir simetri eksikliği görülemeyeceğini, o yapıyı ortaya koyan insanların hepsinin itminan içerisinde hareket eden ve kainatı bir denge içerisinde gören insanlar olduğunu ifade eden Kurtulmuş, Türkiye olarak bu noktada hassas davranmaları gerektiğini söyledi.
Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Önümüzdeki dönem dünya siyasetinde, dünya dengelerinde çok kutuplu bir dünya sisteminin kurulacağı bir dönem olduğu gibi Türkiye için de fevkalade önemli, tarihsel bir dönemdir. Cumhuriyet'in ikinci asrı ya da yeni Türkiye Yüzyılı olarak ortaya koymuş olduğumuz bu hedefler sadece bir tek alanla kısıtlı kalamaz. Türkiye, ekonomisi güçlü bir ülke olacak, milli savunma sanayisinde güçlü bir ülke olacak, altyapıları dünyada rekabet edebilen bir ülke olacak ama bütün bunların üstünde ve belki bütün bunları da ortaya çıkaracak şekilde Türkiye'nin mutlaka kültürde, sanatta, edebiyatta ve bu anlamdaki estetik değerleri önceleyen çalışmalarda da öncü olması lazım. Türkiye gibi küresel ölçekte iddiası ve hedefi olan bir ülkenin özellikle kültür, sanat alanındaki bu gelişmeleri ıskalaması asla düşünülemez. Bunun için her alanda güçlü bir şekilde çalışmayı sürdüreceğiz. Özellikle İpek Yolu Projesi'ni bu anlamda çok anlamlı bulduğumu ifade etmek istiyorum. Burada yeniden küresel ölçekteki medeniyet, kültür, sanat ve estetik değerlerimizi öne çıkaracak çalışmaları ortaya koyacağız."
"Zamanı Aşan Miras; İpekyolu Sergi ve Sempozyumu"
Program sonunda Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, İnsan ve Medeniyet Hareketi (İMH) Başkanı Kemal Özden ve İMH Onursal Başkanı Mehmet Güney, TBMM Başkanı Kurtulmuş'a hediye takdim etti.
Kurtulmuş ise proje koordinatörü Meryem Güney'e, sanatçılar adına Semih İrteş'e ve akademisyenler adına da Prof. Dr. Rahmi Deniz Özbay'a plaketlerini verdi.
Kurdele kesilmesi ve fotoğraf çekimlerinin ardından Kurtulmuş ve beraberindekiler, 41 sanatçıya ait hat, tezhip, çini ve ahşap eserlerin yer aldığı "Zamanı Aşan Miras; İpekyolu Sergisi"ni gezdi.
Programa, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam, IRCICA Genel Direktörü Mahmud Erol Kılıç ile protokol üyeleri, sanatçılar ve akademisyenler katıldı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Konya Büyükşehir Belediyesi, Türk Dünyası Belediyeler Birliği, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve İMH ortaklığıyla gerçekleştirilen, 60 parça özgün eser, mücevher ve parfümden oluşan sergi 25 Haziran'a kadar ziyaret edilebilecek.