Bilirsiniz, mahallenin halka tatlısı, kilo olarak 2.5 € veya 3 $ Bandında.

Gözünüzün önünde hemencecik yapılan nimet, şireden çıkarılır çıkarılmaz, sıcak hali ile canı çeker, insanın.

Evden çıkıp büroya gidince sabit noktada iki nokta var, aradaki mesafe en az iki yüz elli metre. Biri sağda biri.solda.

Aslına bakılırsa ikisi de kardeş mi emmioğlu mu?

Ara mesafede üçüncü ismin olmayışı belirgin.

Bir seyyar tezgâh değil.

Bir dükkân.

Bu iki noktanın ilerisinde minibüs...

O da aynı işi yapmakta.

Daha çok Ramazan ayında akşama saatler kala, güz sonrası kış.

Kullanılan yağ, genelde pamuk yağı.

Şire, bildiğimiz şeker pancarından değil, çoğunlukla.

Hazır, tenekede mısır şurubu...

Hem ucuz hem kolay...

Diyabete dû-çâr olmanın ezası, sıkıntısı çeken tarafından bilinir.

Hane hal?ından baklava isteyip istemediğimiz sual edilince, anlaşıldı ki baklava karşılığı bedel, paha istenir.

Verilen ile bir kilogram alınacağı besbelli.

Hoş, artık el açması yufka yok, çoğu fıstık görünümlü aroması eksik olmayan bezelye püresi, yine aromalı bitkisel yağ ile şire...

O esnada tatlı ile aramız olmasa da mübareğin ünlü marka fiyatlarını merak etmez mi, insan?

Bizim bu hâl!..

Midye Baklava ilişti, gözümüze.

Karelere bakınca, el emeğinin kudsiyetinin idrâkine vardım.

Sen gel, otuz-kırk ipince yufkayla yağı, iç harcıyla buluştur, şıra ile tadlandır.

En iyi unlardan seç.

Ustalar, bunu oklava ile açsın.

Bunun fırın ısısı var.

Çalışanın sigortası, maaşı var.

O ustanın, kalfanın, çırağın evde eline bakan hane halı var.
Depo-dükkân kirası, elektrik, vergi, un, yağ, şeker, yumurta, pekmez, fıstık, ceviz, oklava, alet ve edevat,...

Siz Midye Baklava almazsanız, bir telefon ile kurye primini alabilir mi?

Siz Midye Baklava almazsanız, bu sektörü ayakta tutan işletmeler olur mu?

Siz hiç pastahanelere uğradınız mı?

Her yer tertemiz, sunumlar harika.

Bardak, çatal, bıçak, peçete,..

Hem fıstık hem fındık hem ceviz dolu küçük de olsa kaplarda serpme amaçlı.

O çıtır, harika ses.

Belki de ustanın o anda alnından dökülen ter damlasından mayasını almış, altın sarısı...

Şıp şıp!...

Bunları düşünürken kapı açıldı...

O anda nimetin kutusuna göz ilişmez mi?

Hele reklâm amaçlı bez çanta.

Her işinizde kullanabilirsiniz.

Her ne kada? reklâm koksa da...

Besbelli aldığınız nimetin bedeline dahil...

Toprağın sürülüşü...

Buğdayın toprağa düşüşü...

Toprağın nemi...

Yağan yağmur...

Düşen kar...

Yeşeren umutlar...

Bekleyiş ve sabır...

Elde edilen hasad...

Buğdayın satımı...

Hane ihtiyaçlarının temini...

Buğday danesinde gizlenen hikmet...

Fırında ekmek...

" Nan "biliriz yere düşende alıp öperek alnımıza değdirdiğimiz.

Pasta, çörek, börek,..

Buğdayın una dönüştüğü, mermer tezgâhta baklava hikâyesi.

Buğdaya yapılan işkence adeta.

Veysel, toprağa işkence ettikçe kendisine güldüğünü, çok verim verdiğini belirtir, şiirinde.
Bir baklava dilimine kurban edilen umutlar..

Baklava hırsızı çocuklar...

Bu ortamda baklava yemek mübâh mı?

Nimet, helâl ise haram olmaz, biliriz.

Bir dilim baklava, kaç ekmek hükmünde?

3300 Gram  ve hediyesi tepsi ile Midye Baklava, iki bin TL'den 25 Eksik.

Yani, 1975 TL..

Kimi şehirlere kargo bedeli yok.

Gözüm yaşardı.

Her on beş günde bir almalı mı?

Çocuklar, torunlar,..

Şunun şurasında daha 4.000 TL etmiyor, 6.600 Gram Midye Baklava...

Hem iki baklava tepsisi hediye...

Bu tepsilerde neler yapılmaz ki?..

Bonfileden et, deniz balığı, köy tavuğu,...

Etraf aydınlanmak ü?ere gibi.

Okunan ezan.

Masada duran iki dilim baklava.

Her bir dilimi fırından alınan beş ekmek hükmünde.

Baklava dediğin, alt kısmı damağa değecek, sonra dişler geçirildiğinde çıtır çıtır sesler duymalı, insan.

Yemesi böyle sunulur, nimetin.

Mutfak masasında meleyen kuzumuzun kesim sonrası yüzülmüş kellesi.

Nar gibi kızarmış.

Yanında yeşillikler...

Biraz yufka...

Nedense oldukça farklı düşünceler içindeyim, şafak sökmeden.

İki baklava dilimi, ondan fazla ekmeğin parasına eş.

Başını okşadığımız bize meleyen kuzu ve kellesi.

Toprağa düşen buğday danesi.

Çiftçinin alın teri, mermer tezgâha düşen un, ustanın alnından damlayan ter, belediye zabıtasının tattığı iki dilim, elleri kelepçeli baklava hırsızı çocuklar, üstüne çikolatalı dondurma bırakılmış künefe,...
Cinnete davetiye çıkaran içiçe sorular, satır başları.
-Kadayıf, üvey evlat mı?

Parmağını sallayarak tehdid edercesine metni beğenmeyen editör belki de usta...

"Baklava ve kadayıf, sosyete-şehirli datlısı... Biz, fakir û fukara için halka datlı yapıyoruz. Biz niye yokuz, yazıda? " diyen mahalle tatlıcısı.

Ezan okunuyor, bu arada.

Çelişki üstüne çelişki...

Suçlu, parmakla gösterilen ben.

Anlaşılmamak çok kötü.

İki dilim baklava, bir avuç buğdaydan un, yine topraktan gelen yağ, şeker, pekmez, tuz...

-Dede, baklava buğdaydan yapılmıyor. O yufkadan yapılıyor...

Küçük çocuk, beş yaşında.

Sabah kahvaltısı...

İki baklava dilimi bana " mûcrîm" gibi bakıyor.

Ben, aldığım kepekli ekmeğe biraz peyniri katık yapıyorum

Birden, " Peynir de topraktan geliyor!" diyorum, elimde olmadan.

Çoluk, çocuk şaşırmış durumda.

Önümde bir tablo...

Üzerimde kolsuz gömlek.

Kefene benzer.

Kolları sırtımda düğümlenmiş.

Hekim, sual eyler durur:

-Söyle bakalım, kasaba gittin. Eti kimden alıyorsun?

Vereceğim, cevaba  inanmayacaksın, doktor:

-Zigotun bölünmesi, anafaz, metafaz, profaz, stoplazma, hücrelerin artması.Yumurtlayan tavuğa kuluçka deminde 'Gurk' ya da " Kurk" denir. İşte yumurtanın 21 Gün içinde canlılığı. 

Kızgın yağda omlet mi? 

Hayır, doktor hayır!..

Size yedirilen piliç, kırk günlük civciv, aslında.

Hem siz, utanmıyor musunuz, yumurta haşlayıp oyun oynamaya? 

Kim, yumurtayı yumurta ile kırarsa o kazanıyormuş!..

Doktor, ağaç ne demiş, baltaya bilmezsin sen!..
Her canlı gıdasını topraktan alır.
Su bile topraktan buharlaşıp düşer, toprağa.

Doktor, her canlının eti de derisi de kılı da sesi de kemiği de topraktandır.

Ne olduysa o an oldu.

Doktorun vurduğu iğne sonrası uyumuşum.

Bakmayın, aklî melekelerim yerinde.

Üşütüp ateşler içinde olma, bir çok hayal görme, kendi kendine konuşma.

Hastahanedeyim, şimdi.

Gelen ziyaretçiler baklava, kadayıf getirir.

Hiç bir kutuyu açmadım, açtırmadım.

Tamam anladık, eli boş gelmek ayıp.

Yahû biriniz kitap getirseniz, birkaç dergi, günlük gazete.

Kime dersiniz?

Kim ne anlar, ahvâlden?

Aman sakın, soğuk havalara dikkât edin.

Dışarı çıkarken, dikkât!..

Evdeyken dikkât!...

Aldığınız maaşa ve gelirinize göre harcayın.

Ayağınızı yorgana göre uzatın!..

Kalkıp, bizim gibi olmayın.

Unutmayın ki sağlık, her şeyin başıdır.

Böyle baklava, börek, çörek, yemek tariflerini boş verin,"Yarışma Programı " adı verilen şeyleri seyretmeyin.

Son ifade, Midye Baklava Tavası'na ödeyeceğiniz parayla bu kışın bir âilenin zorunlu gıda ihtiyaçlarını üç hafta karşılayabilir, elektrik ve doğal gaz faturasını ödeyebilirsiniz.

Hepsi şu Midye Baklava!...
Bazen şerr görünen hayra dönüşür.
Bizimki bu mesele...