İLKHA/ Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Şanlıurfa İl Başkanı Mehmet Nakşi Erat, beraberinde bulunan heyetle, Harran Belediye Başkanı Mahmut Özyavuz'u köy odasında ziyaret ederek, hayırlı ve güzel hizmetlere imza atması temennisinde bulundu.
Yapılan görüşmede, İslam dünyasında birçok sorun ve sıkıntıya sebebiyet veren mezhepçilik ve milliyetçilik, toplumda silinmez ve derin yaralar açan İstanbul sözleşmesi, 6284 Sayılı Kanun ve süresiz nafaka zulmü ele alındı.
İstanbul sözleşmesi, 6284 Sayılı Kanun, süresiz nafaka zulmünün birer garabet olduklarını ifade eden Erat, 6284 Sayılı Kanun'un aile mefhumunu ortadan kaldırdığını belirtti.
Müslümanların mezhepçilik ve milliyetçiliği bir kenara bırakıp, mazlum kardeşlerinin imdadına yetişmeleri gerektiğini belirten Erat, Suriye, Irak, Doğu Türkistan, Arakan ve daha birçok yerde katledilen Müslümanların imdadına yetişmenin önündeki en büyük engelin mezhepçilik ve milliyetçilik olduğuna dikkat çekti.

'İslam'dan, Kur'an'dan ve Sünnet-i Seniyeden uzaklaşmamız, birçok sorunu meydana getirdi'
Arap, Kürt ve Türklerin İslam'a iman etmelerinden dolayı şeref kazandıklarını belirten Erat, 'İslam'dan, Kur'an'dan ve Sünnet-i Seniyeden uzaklaşmamız, birçok sorunu meydana getirdi. Araplar İslam'dan önce putperest idiler ve bedevi bir hayat yaşıyor, zulüm ve zorbalık onlar için bir hayat tarzı olmuştu. Kız çocuklarını diri diri gömme, faiz ile alışveriş, kadın ticareti, zorbalık ve zorla insanların mallarına el koymak onlar için sıradan davranışlardı. İslam'dan önce hiçbir değere sahip değillerdi. Diğer dünya devletleri için bir öneme sahip değillerdi. Ancak İslam geldi ve onlar İslam'a ve Peygambere sıkı sıkıya sarıldılar. Böylece koca imparatorlukları fetih etmiş ve devletler yönetmişlerdir. Kürtler İslam'dan önce Zerdüşt idiler. Sürekli dağlarda yaşarlardı. Şehir hayatı kuramamış ve medeniyete alışmamış bir topluluktu. Ancak İslam geldi ve onlar İslam'a ve Peygambere iman ettiler. Böylece İslam sayesinde Kudüs gibi mübarek bir şehri fethetme şerefine nail olmuşlardır. İslam sayesinde şerefli olmuşlardır. Türkler İslam'dan önce Şamanizm dinine mensup idiler. Sürekli savaşan ve kan dökmeyi seven bir topluluktu. Ancak İslam'a ve Peygambere iman ettikleri için Allah onları şerefli kılmış ve dünyada nam salmış Osmanlı devletini kurmuşlardır.

'Biz Müslümanlar bir an önce, Kürt, Türk, Arap demeden özümüze dönmeliyiz'
Araplar, Kürtler ve Türkler İslam'dan, Kur'an'dan ve Peygamberden uzaklaştıkları zaman zelil duruma düştüklerine dikkat çeken Erat, 'Bu halkların arasına sınırlar ve mayınlar döşendi. Aralarındaki kardeşlik maalesef kaldırıldı. Birbirlerinin hakkına tecavüz eder oldular. Sırf kendi milletinden değil diye, diğer ırktan olan kardeşini ötekileştirmeye başladılar. Irak ve Suriye'de milyonlarca insan, batılı ülkeler tarafından katledildi. Sürekli televizyonlarda Müslümanların ölüm haberlerini almak, bizim için normal bir hal aldı. Müslümanların canları, kanları ve namusları ucuz hale geldi. Müslüman kardeşlerimizin ölümlerine alışır hale geldik. Suriye, Irak, Doğu Türkistan, Arakan ve daha birçok yerde kardeşlerimiz katlediliyor. Biz Müslümanlar ise, milliyetçilik ve mezhepçilik girdabında takılıp kalıyoruz. Biz Müslümanların biran önce, Kürt, Türk, Arap demeden özümüze dönmeliyiz. Kurtuluşa ancak özümüze dönerek ulaşabiliriz. Bizim ortak paydamız, özümüzdür. Özümüz ise; Kuran ve Sünnettir.' diye konuştu.

'Milliyetçiliği bir kenara bırakıp, Müslüman kardeşlerimizin imdadına koşmalıyız'
Hiçbir ırkın, diğer bir ırka üstünlüğünün olmadığını ifade eden Erat, 'İnsanlar dünyaya gelirken, hangi ırk ve milliyete sahip olacağını kendisi belirlemiyor. Hiçbir ırk ve milletin, diğer ırk ve millete üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. Kim Allah'ın helal ve haramlarına dikkat ediyorsa, kim Allah'a karşı gelmekten, Allah'a isyan etmekten çekiniyorsa, Allah katında en üstün olanı odur. Bu bir Arap da olabilir, bir Kürt de olabilir, bir Türk de olabilir. Yüce Rabbimiz, Hucurat süresinin 13'üncü Ayet-i Kerime'sinde şöyle buyurmaktadır: 'Ey insanlar, şüphe yok ki biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve sizi, aşiretler ve kabileler haline getirdik tanışın diye; şüphe yok ki Allah katında sevabı en çok ve derecesi en yüce olanınız, en fazla çekineninizdir. Şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.' Eğer bizim Allah'a, Peygambere ve Kuran'a inancımız var ise, o zaman kardeşlik hukukunda bu ayeti kendimize ölçü ve referans almamız gerekiyor. Mezhepçiliği ve milliyetçiliği bir kenara bırakıp, Müslüman kardeşlerimizin imdadına koşmalıyız.' şeklinde konuştu.

'6284 Sayılı Kanun ve süresiz nafaka, tam bir garabettir'
İstanbul Sözleşmesi'nde geçen 'kadının beyanı esastır' hükmü ve süresiz nafaka zulmünün toplumda meydana getirdiği tahribatlara dikkat çeken Erat, 'İstanbul Sözleşmesi'nden sonra birçok erkek evden uzaklaştırıldı. Bir kısmı akrabalarının yanında, bir kısmı parklarda ve sokaklarda kalıyor. Evden uzaklaştırma cezası, kadın cinayetlerinin artmasına, kadın şiddetlerinin artmasına neden oldu. 6284 Sayılı Kanun'da geçen 'Kadının beyanı esastır' hükmü ile birlikte şiddet ve cinayet olayları önü alınamaz bir hale geldi. Bu sayılı kanuna göre, kadın yalan söylüyor olsa da kocasına iftira atıyor olsa da kadının beyanı esastır ve kadın haklıdır. Delil, tespit veya soruşturmaya gerek duyulmadan, erkeğe ceza veriliyor. Bu tam bir garabettir. Bunun birçok örneği mevcuttur. Bununla beraber, 'süresiz nafaka' ayrı bir garabettir. Bizim inancımızda nafaka ödeme süresi 3 aydır. Bazı evlilikler 3 veya 4 ay sürmesine rağmen, yıllarca nafaka ödemek zorunda olan erkekler var.' dedi.