|
|||
![]() |
REMZİ ABİ’NİN ARDINDAN… | ||
Ejder AŞİT | |||
ejderasit@gmail.com | |||
Şanlıurfa'da 90'lı yıllarda İmam Hatip Lisesinin (İHL) orta kısmında okurken Cumartesi günü geldi mi yurttaki arkadaşlarla toplanır, sabahın erken saatlerinde -Bamyasuyu'nun uzak sınırından- Balıklıgöl'e doğru yürümeye başlardık. Sanki kendimizi o gün zorunlu hissederdik. Uzun ve yorucu bir yürüyüştü. Dolmuşa verecek pek paramız da olmazdı. Şakalaşarak, konuşarak gittiğimiz yoldan dilimiz ağzımızdan sarkar halde dönerdik. Rüzgârın önüne aldığı kuru yaprak misali desek vaziyetimiz daha iyi anlaşılır sanırım. Yolda belli geçiş güzergâhlarımız vardı. Şanlıurfa lisesinin önünden Hal pazarı, ara yoldan Belediye, kapaklı pasaj, İzgördü pasajındaki Davet Kitapevi… Esas da anlatmak istediğim yer de burası. İçinde zerre kadar okuma sevgisi olan, din adına bir şeyler öğrenen Urfa'daki kişilerin çoğunun yolu bu kitap evinden geçmiştir. Zorla ilka edilen bir düşünce, mahalle baskısı, ötelen bir kişi olduğu ben duymadım. Partilisi de Nurcusu da Yazıcısı da tasavvufçusu da radikali de gelir, çayını içer, hoş sohbet görür evine dönerdi. Kitapevinin sahibi yanılmıyorsam Emin Gelener'di. Remzi Yılmaz ise yardımcısıydı. Fakat bizler patron işçi muamelesini hiçbir zaman görmedik. Genelde kitapevinde Remzi Abi dururdu. Çay ve sohbet 'Davet Kitabevi'nin vazgeçilmez yönüydü. Kargaşa ve bağrışmaların olmadığı, nezaket dairesi içinde tartışmaların saygı ile yapıldığı bir yerdi. Alışveriş dışında ne arasaydınız bulurdunuz. Elbette alışveriş vardı ama araçtı, amaç değildi. İşte hal böyleyken biz de İHL'nin çiçeği burnunda gençleri olarak çikolata, çeğirdek, sakız…şeker'e vereceğimiz harçlığımızı bir tarafa ayırır kitap almaya çalışırdık. Merak edenlere oradan aldığımız birkaç kitabı da yazayım. Hasan Nail Canat'ın 'Yaralı Serçesi', İhsan Süreyya Sırma'nın 'Mekke Dönemi İşkence, Medine Dönemi ve Cihad' Ruhi Özcan'ın 'Vahiy Kültürü' Mehmet Göktaş'ın 'Nasıl Bir Resul'e İnanıyoruz' kitapları kült kitaplarımızdı. Kitabevine girdiğimizde bazen sadece açık bulurduk. Masada kimse olmazdı. Gelen kitaplarını alır, ismini ve aldığı kitapları bir tarafa yazar, para bırakacaksa da masaya bırakır giderdi. Kimse hesap sormaz, Masadaki paraya tamah eden de olmazdı. Bizde kitaplarımızı alır, arada bir isim yazar bazen de yazmazdık. Ama parası bizde kalmazdı, adımızı kâğıda yazmaksak da gelip parasını öderdik. Çünkü kitapevinin devamı için tek geçim kaynağının kitap satışları olduğunu öğretmişti ağabeylerimiz. Bizde riayet etmeye çalışır, paramız olduğu kadarını verir ihtiyacımız olanı alırdık. Neden paran eksik suali sorulmazdı o işyerinde. Kitapevinde okuma kitaplığı yeri yapılmıştı. Satın almak istemeyenler onlardan faydalanırdı. Fakat ayakta öteki kitapları bitiren sanırım az kişi olmamıştır. Bu köşenin oluşturulması da hazin bir olayın sonucuymuş. Bir gün gencin biri kitapevinden bir kitap eline alır. Fiyatını sorar. Cevabını alınca cebindeki tüm parasını masaya bırakıp çıkıp gider. Remzi Abi gencin arkasından bakarken ayakkabılarını yırtık olduğunu görür ve çokça üzülür. Herkesin okuması için böyle bir köşe yapmaya karar verirler. Mesele böyle. Pasajın içine doğru giden koridorda çay içip sohbet etmek damağımızda güzel bir tat bırakırdı. Sana çay söylenmesi kendini değerli olduğunu hissetmen için yeterdi. Caddede yürürken selam verilmek için kaideye alınmazken oturduğun mekânda çay söylenilen oluveriyorsun. Helal… Eğitim, sevgi, özveri, dindarlık bu ya… Biliyorum bunları yazarken geçmişin içlerinde depreştiği birçok kişi bu satırları okuyor olacak, ulaşmayanlarda elbette. Ama bu kelimelerin kadrini düşürmez ve geçmişteki yaşam anlamını yitirmez. Bilinsin istiyorum ki, bu satırları bu şahsa yazdıran okumayı sevdiren bu kitapeviydi. Tohum orada serpildi. Bunları yapanlardan biri de bugün kaybettiğimiz Remzi Yılmaz'dı. Yani Hepimiz çağırdığı isimle Remzi Abiydi. Dava olarak inandığı değerler uğrunda çırpındı, bela ve musibetlere düçar kaldı fakat vazgeçmedi. Doğrular için mücadele verdi. Verdiği kitaplarla binlerce çiçek yetişti tarlasında: Dava adamları, Yazarlar, Üniversite hocaları, Çizerler… Ölümlerde herkes kendi hocası için ağlarken bugün Remzi Abiyi tanıyan bütün Urfalılar ağlıyor. Bir daha heybenizi kontrol etmez misiniz? Ardınızda ailenizden başka ağlayıcınız var mı? Miras olarak geride ne bıraktınız? Remzi Abinin imtihanı güzel bir hüsnü hatime ile son buldu. Ben ahirette şahidiyim ya siz…. |
|||
Etiketler: REMZİ, ABİ’NİN, ARDINDAN…, |