Yıllardır çeşitli kesimlere konuşmalar yapıyorum. Adına seminer, konferans diyenler de var, ben sohbet diyorum.

Bugüne kadar yüzlerce kere konuştum.

Öğretmenlere, müdürlere, velilere, memurlara, ev kadınlarına vb.

En zoru üç gruptu:

Zihinsel engelli çocukların anneleri.

Madde bağımlısı gençler.

Ve mahkûmlar...

Bugün Eyyübiye'de bulunan Şanlıurfa E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda idim.

Konu: "İnsan ve Gelecek".

Yaklaşık 100 kişi.

Yüzde 75-80'i uyuşturucu ve ona bağlı hırsızlık suçundan dolayı içeride. Bunların da çoğu 2., 3. defa tutuklanmış.

Son zamanlarda en yaygın uyuşturucu "buz, met, mete" dedikleri metam fetamin.

İşin, "Oh olsun! Çeksinler cezalarını." kısmından söz etmiyorum.

Ne olmuşsa olmuş.

Suçlu, mahkûm, hayatı o kapalı mekanda kendisi gibi mahkumlarla iç içe geçiyor.

Sabıkalı olmuş.

Şimdi bu insanlara ne diyeceksin?

Dediğin şeyler onlar için ne ifade edecek?

İmtihan dedim.

Tövbe dedim.

Pişmanlık dedim.

Tefekkür dedim.

Sabır dedim.

Umut dedim.

Teselli dedim.

Dua dedim.

"Hiç olmazsa ahiretinizi kurtarmaya bakın." dedim.

"Siz sadece kendinize ait değilsiniz, kendinizi düşünmüyorsanız, ailenizi, sevenlerinizi düşünün." dedim.

"Beyaz bir sayfa açabilirsiniz." dedim.

Dedim, dedim ama...

Çok zordu.

Büyük bir ilgi ile dinlediler.

Ben de çok etkilendim.

Aslında konuşmak yerine onları konuşturmak ve uzun uzun dinlemek isterdim.

Kapalı, yarı açık, açık, denetimli serbestlik derken sayıları ülke genelinde 1 milyona yaklaşan suçlu, tutuklu, mahkûm.

Her yıl katlanarak artıyor.

Girenlerin pek azı ıslah oluyor, daha düzgün bir hayata başlıyor.

İş olmayınca çoğu yeniden "o işlere" bulaşıyor. Üstelik daha ustaca yapıyor.

Bu işin çözümü bataklığı kurutmaktan geçiyor.

Onu da kim/kimler yapacak?