Şanlıurfa Gazeteciler Birliği'nin düzenlemiş olduğu 2. Gazetecilik Yarışmasında 2.ci olan yazım;
Gazetecilik çok önemli aynı zamanda istismara çok müsait bir meslek. Kişinin niyetine göre mesleğin onuru ve itibarı da değişiyor. Çünkü koca bir toplumu yanıltmak, yönlendirmek yanlış enforme etmek de mümkün ya da doğru bilgilendirmek, aydınlatmak, zihinleri korumak da. Bu nedenle gazetecilik hassas bir meslek çünkü her türlü ayartılmaya, manipülasyona açık. Lakin mesleği onurlu kılan da bu kışkırtıcı ayartıcılık karşısında dik durmak, sağdan yaklaşan şeytanlara karşı uyanık olmak ve hakikati hiçbir şeye kurban etmeden kamuoyu ile paylaşmaktır.
Ülkemizde ve ilimizde gazeteciliğin serencamı bu iki kutup arasında gidip gelmektedir. Bir yanda mesleğini namus addedip, halkı doğru bilgilendirme adına kıt kanaat kendi yağında kavrulanlar, diğer yanda belirli kesimlerden beslenip onlara yaranma uğruna toplum mühendisliği yapıp hakikati kalıplarda sunanlar. Bir tarafta hakikatin sözcülüğünü ifa edenler diğer tarafta tetikçiler, kiralık kalemler.
Halkımız bunların örneğini çok gördü, kendi temsilcilerinin almış olduğu bir kararı "411 el kaosa kalktı", kardeş halklara zulmün köprüsü olma niyetine karşı "1 Mart Tezkeresi Geçmeli" diye manşet atanları da gördü. Diğer tarafta halkın çıkarları için bu manşetlere inat hakikatin vicdanı olanları da .
İlimizin geri kalmasında da gazeteciliğin yanlış misyonlara alet edilmesinin payı büyüktür. Hepimizin en çok çektiği feodalite karşısında (kırsal, kentsel, siyasal, ekonomik, dinsel v.d) halkın ve doğruların yanında durması gereken gazetecilerimizin büyük bir kısmı maalesef güce boyun eğmekte ve modern despotlara borazanlık etmektedir. Bu yapıyı çözmek yerine değirmenine su taşımak, gazetecilik ahlakı ile bağdaşan bir durum değildir.
Yirmiyi aşkın gazeteye sahip olmamız üzülerek belirtelim ki halkımızın feodal zincirlerinden kurtulmasında, bilgilenmesi ve gelişmesinde itici güç olamıyor. Halbuki gazete sayısı ile gelişme ve kalkınma arasında doğrudan ilişkiler söz konusu. Memleket olarak yaşadığımız işsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik, kan davaları, sağlık, gibi birçok sorunun çok azı eleştirel bir tarzda bu gazetelerimizde yer alıyor. Birçok gazetemiz milletvekili, bürokrat, tüccar ve ağa babaları ile dirsek temasında bu aktörlerin tanıtım ve reklamının derdindeler.
Toplumsal vicdanın sesi olan gazetelerimiz de var; köyün delisi konumuna düşseler de, dokuz köyden kovulsalar da onuncu köy onlar için hiç de uzak değil. Onlar, ikbal peşindeki siyasilere sıçrama tahtası olmayı reddettikleri, manşetlerden tetikçilik yapmayı ahlaki bulmadıkları, gazeteyi yıkama, yağlama ve cilalama yeri olarak bellemedikleri için bu gün belki azlar, az satıyorlar ama emin olsunlar ki yeryüzündeki sorumluluklarını en iyi şekilde yerine getiriyorlar. İyi ki varlar.
Halkı her türlü klasik, modern zincirlerden derebeyleri ve despotlarından kurtaracak gazetecilere ihtiyacımız var. Bu amaçla çalışan tüm gazetecilerin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler gününü kutluyor, başarılar diliyorum.
Prof. Dr. Mahmut KAYA
10 Ocak 2011
GAPGündemi Gazetesi