Uzun zamandır Türkiye'de uyuşturucu sorunu siyasetin gündeminin meşgul etmeye devam ediyor. Bu sorun her ne kadar ana muhalefet liderinin açıklamalarıyla siyasetin gündemine girse de; aslında uzun zamandır zaten halkın gündemindeydi. Çünkü gelinen noktada hemen hemen uyuşturucu girmeyen ev kalmamış gibi…

Siyasetin gündemine giren bu sorunun yine siyasi partiler arasında bir siyasi malzemeye dönüşmesi ise ayrıca tam garabet… Keşke siyasilerimiz gençliğimizi elimizden alıp götüren bu sorunu, kendi partisel çıkarları için bir sopa olarak kullanmak yerine çözüm için adımlar atsaydı.

Geçtiğimiz günlerde 'Memleket Ziyaretleri' kapsamında Urfa'ya gelen HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da, basın toplantısında kendisine sorulan soruya karşılık olarak aynı soruna değinmiş; daha önce geçiş güzergâhı olarak kullanılan Türkiye'nin, son dönemlerde uyuşturucunun merkezi haline gelmeye başladığına dikkat çekmişti.

Gençlerimizin yüzde otuzunun yani üçte birinin uyuşturucu tuzağına düştüğünü belirten Yapıcıoğlu, şu an cezaevinde uyuşturucudan yatan insan sayısının 20 sene önce bütün suçlardan dolayı cezaevinde olanların sayısından daha fazla olduğunu ifade ederek başta yetkililer ve aileler olmak üzere herkesi daha duyarlı olmaya davet etmişti.

Ülkemizin gençliğini yani geleceğini imha eden bu illete karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmek herkesin görevidir.

Şanlıurfa'nın sınır ili olması, geçiş güzergâhında bulunması, beş yüz bin Suriyeliye ev sahipliği yapması gibi sebepler nedeniyle uyuşturucu konusunda ciddi sorunların yaşandığı bir il. Buna karşın son dönemlerde uyuşturucu tacirlerine yönelik kapsamlı operasyonların yapıldığı inkâr edilemez.

Fakat bununla birlikte ilimizde yapılan son uyuşturucu operasyonu hakkında basın grubuna atılan metnin dili ve ilimizde hatırı sayılır birçok haber sitesinin ki- bir ulusal haber ajansı da var- bu dil çerçevesinde haber yapması uyuşturucu ile mücadele anlamında adına bizi üzmüştür.

Ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim; bu sorunu dile getirirken amacımın kimseyi suçlamak olmadığını bilakis yıllardır yapılan bazı yanlışlara dikkat çekerek duyarlılık oluşturmak olduğunu bilinmesini isterim.

Zaten bir gazetecinin görevi de bu değil midir?

Uyuşturucu operasyonlarının 'haber dili' çok dikkat edilmesi gereken bir konu olarak -ulusal ve yerel bazda- önümüzde duruyor. Uyuşturucu ile mücadele konusunda Türkiye'de yıllardır kalıplaşmış, klasik bazı jargonlarla yanlış bir haber dilinin kullanılması, bırakın insanların uyuşturucudan uzak durmasını; adeta reklamı yapılan uyuşturucu işine insanların yönelmesine sebep oluyor.
Bu yüzden dikkat edilmeyen bir haber dili, bin bir emekle yapılan çalışmaların heba edilmesi demektir.
"…yaklaşık piyasa değeri 3 milyon üzerinde olan…" şeklinde atılan mesaj ve ardından; "Şanlıurfa'da yakalanan uyuşturucunun değeri dudak uçuklattı, Urfa'da dev operasyon! 3 milyon değerinde uyuşturucu ele geçirildi!, Şanlıurfa'da 30 milyon lira değerinde uyuşturucu yakalandı, Şanlıurfa'da piyasa değeri 30 milyon lira olan uyuşturucu ele geçirildi" şeklinde atılan manşetler, bu mücadelede kullanılan dil noktasında ciddi eksiklerimizin olduğunu gösterdi.

Yetkililerin ve medyanın uyuşturucu mücadelesi kapsamında kullandığı bu sorunlu üslup hakkında daha önceleri Doğru Haber Gazetesine konuşan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, özendirici şekilde yakalanan uyuşturucu maddenin piyasa değerinin açıklanması yerine maddenin ne kadar ölümcül olduğuna değinilmesi gerektiği önerisinde bulunmuştu.

Yakalanan uyuşturucu zehrinin piyasa değerinin açıklanmasının psikolojik olarak insanları kolay yoldan para kazanmaya sevk edebileceği uyarısında bulunan Tarhan,

"Kısa yoldan para kazanmak isteyenler medyadan büyük meblağları duyunca tahrik oluyorlar ve işin içine girebiliyorlar. Kötü insanlar için yeni kötülük kapıları açabiliyor. Medya uyuşturucu haberlerinde işin para ve cazibe yönünü ön plana çıkardığı zaman aslında baronları beslemiş oluyor, bundan dolayı daha çok uyuşturucu satanların ne kadar çirkin bir iş yaptığını ön planda tutmalıdır. Ele geçirilen uyuşturucu maddelerinin istatiksel anlamda insan hayatına verdiği zarar veya aldığı canlara dikkat çekilmeli." şeklinde konuşarak aslında çoğumuzun ıskaladığı bir detaya parmak basıyor.

Umarım yetkililerimiz, siyasilerimiz ve medyamız, hepimizin ortak yarası olan bu konuda daha duyarlı davranır.