Tek Dünya-Tek Devlet idealine ulaşmak için birçok politika iç içe geçmiş olarak hâkim unsurlar tarafından uygulandı ve halen uygulanıyor. Komplo teorisi de içerek şekilde ünlü politikacı Süleyman Demirel bir gazeteye verdiği röportajında Big Game-Büyük Oyunun yeni milenyumla birlikte başladığını söyleyecekti. Hatta Matrix filminin bir proje olarak 1999 yılında gösterime girmesiyle kapitalistler için yeni bir dönem başladığı bazılarınca dile getirilecekti.

Siyasi tarihte Büyük Britanya İmparatorluğunun-İngiliz Aslan'ın Orta Asya ve civarındaki enerji kaynaklarını ele geçirmek ve o bölgede hâkimiyet kurmak için Rus Boğasıyla girdiği mücadeleye verilen isim 'Big Game' olarak tarihe geçmişti. (Burada dünyaya hâkim olmak üzere geliştirilen, Jeopolitik-Siyasi coğrafyanın ilgi alanına giren kara-deniz-hava hâkimiyet teorileri kapsamında bir dünya liderliği mücadelesi söz konusuydu ve bugün aynı bölgelerde halen çatışmalar bu amaçla ciddi olarak sürmektedir) Yani aslında 21. Yüzyılın başlangıcıyla Big Game-2 başlamıştı.

Bazılarına göre hazırlık Mezopotamya merkezli eski Babil İmparatorluğunun bir dünya imparatorluğu olarak canlandırılmasındaydı ki o bölgede ortaya çıkan ve halifelik devletini ilan eden bazılarına göre DAEŞ bazılarına göre İŞİD-Irak Şam İslam Devleti olan tarihin gördüğü en kanlı terör örgütü. (ki kendilerince dünyayı temizlemek üzere gelmişlerdi ve hiç görülmemiş yöntemler uygulayarak bölgeye ve dünyaya korku salıyorlardı.)

Örgüt eski Babil imparatorluğunun hüküm sürdüğü alanda ve daha sonraları 'Levant' denilen alana da kayarak egemenlik tesis etmede bir nevi öncü güç olarak çatışıyordu her türlü psikolojik harp tekniğini de kullanarak dehşet salıyordu, insanlık dışı yöntemlerle insanlar diz çöktürülmeye çalışılıyordu. Halifeliğini ilan eden Ebu Bekir El Bağdadi ABD eski ulusal güvenlik ajanı Edward Snowden'ın deyimiyle çok kalifiye bir İsrail Gizli Servisi ajanıydı.

Francis Fukuyama'nın ünlü 'Tarihin Sonu' makalesinde belirttiği üzere(Karl Marx-Georg Wilhelm Friedrich Hegel'in tarihsel diyalektiğinde olduğu gibi) Kapitalizm son düşmanı olan komünizmi yenerek tüm rakiplerini alt etmişti ve artık bir düşman kalmamıştı. Bir düşman arayışı ve düşman olması gerektiği inancından hareketle yeni bir düşman tanımlamak gerekiyordu bazılarınca bu düşman 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra 'İslami Terör' adıyla bulunmuştu.

Dönemin ABD Başkanı George Walker Bush ve Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair 'Terör' üzerine küresel savaş ilanında bulundular. Gazeteci Atilla Akar'ın 'Kamikaze Operasyonu' kitabında yazdığı üzere(ABD içindeki gizli güçler Başkan ve kabineyi bu savaşa zorlamışlardı) bu saldırı tüm dünyanın işgali için kurgulanmış bir oyundu. Tarihte zaten bunun örnekleri görülmüştü, Polonya işgali için karşı tarafa kendi ordularını gönderen ve Polonya üniforması giydiren Almanya kendisine saldırtarak Polonya'yı işgal bahanesi bulmuştu. Bu birçok ülke tarafından kullanılan bir metottu. Saldırının sorumluluğunu üstlenen El Kaide'nin Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatıyla bağları olduğu ciddi şekilde birçok medya organında ortaya konulmuştu. (9/11, Fahrenheit 451 Belgeselleri)

Bu saldırı sonrasında en hafifiyle köktenci-fundamentalistlere karşı bir savaş başlıyordu, dönemin ABD başkanı onları her nerede olursa olsun yakalayıp yok edeceklerini söylüyordu.

Fundemantalist kavramı İslami bazı hareketlerle özdeşleştirilerek İslami Fundemantalistler her yerde kovalanıyordu, bu durum en nihayetinde günümüzde ki anlamıyla 'İslamofobi' kavramına evriliyordu.

Kavram ilk kez İngiltere'de 1968'de kurulmuş 'Runnymede Trust' adlı ırk eşitsizliği, Birleşik Krallık vatandaşlarının eşitliği üzerine araştırmalar yapan bir düşünce kuruluşu tarafından 'İslamfobisi: Hepimiz için bir sorun' raporunda ortaya atılmıştır