Evet dostlar… Nezaket, tevazu, zarafet, mütevazılık yani incelik, samimiyet, asalet… Saymış olduğumuz tüm bu insani erdemler maddiyat ve makamla elde edilebilecek değerler değil. Tam tersine maddi ferahlığın ve dünyevi makamların arasında, insaniyetin nişanelerinden olan bu nurlara daha çok sarılmalıdır eşref-i mahlûkat. Beşer dedik ya. Bazen şaşıyor işte. Hem de bazen öyle bir şaşıyor ki, kendi bile şaşırıyor bu durumuna. Sudan çıkmış balığa dönüyor ve kendini, geçmişini, geleceğini unutuveriyor.

******

İnsanları küçümseyip yüz çevirme! Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Allah, kendini beğenmiş övünen kimseyi sevmez. Lokman Suresi 18. Ayet

Birçoğumuz bazen farkında bile olmadan kapıldık kibrin yanık kokan rüzgarına. Ben dedik… Bazen 'Biz'in arasında bile Ben diye bağırdık içten içe. Bu böbürlenmeler çevremize yansımaya başlamadan önce kendi kalbimizi karartmaya başladı. Vicdanlarımıza beton döktü. Yeşertecek bir merhamet bırakmadı. Sonra çevremize yöneldik. Hak yemeyi o kadar normalleştirdik ki! Bazen zorbalık yaparken Allah rızasından bahsedecek kadar saçmaladık. Tüm bunları yaparken çevremizdeki insanlara öyle bir SÜPER EGO gösterdik ki, onlar bize aynalık yapamadı. 'Sen yanlışsın arkadaş' diyerek bizi silkeleyemedi.

******

Bizler, insanların bize artık kalbi bir muhabbet beslemediklerini bilmemize rağmen onların yüzüne gülmeye, şakalaşmaya, bazen yüz ekşitmeye, tavır yapmaya ve üzerlerinde tahakküm kurmaya devam ettik.

******

'Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi' denen bir diyar da öyle bir psikoloji yaşıyor ki insanlar. Bazen içme suyu şebekelerine şimdiye kadar görmediğim bir kimyasal karıştırarak insanların kimyasıyla oynadıklarını düşünüyorum. Ya da kolay yoldan söylem üretme jargonuyla açıklamaya çalışırsak 'Dış mihraklar havamıza meçhul bir toz karıştırarak huyumuzu değiştirmiş' demeyi çok istiyorum.

******

Yaradan bilmiyor mu kimin ne yaptığını! O bilmiyor mu verdiğini geri almayı… O bilmiyor mu şamarı alasıyla vurmayı? Bizler amenna diyoruz ve onun adaletine teslim oluyoruz. Varsın hak yiyerek huzura çıkmak isteyenler birbirleriyle yarışsın…

******

Belki yanlış olacak... Ama inandığı şeyleri dile getirmeyişin ortaya çıkardığı yanlış kadar büyük olmayacaktır eminim. Tarihin dehlizlerinden çıkartılan enteresan gerçekler de pek çekici gelmiyor...İlkesiz şahısların isimlendirdiği ilkeleri benimsetme ve savunma gayretleri...Ve diğer bir sürü saçmalık…

******

Birazda; Bir martının simit parçasını havada kapmasını, güllerin çiçek açıp solmasını, yağmurdan sonraki toprak kokusunu, gökkuşağını, insanların yalan söylemesini, serçelerin sabah cıvıltısını, kış mevsiminde uykuyu ve annesinin ardında paytak paytak yürüyen ördek yavrularını anlatın...Çünkü bunlar, onlardan daha gerçek.

******

Kolaylaştıkça tadı kaçıyor hayatın...Oysa beklemelerin bir tadı vardı. Geç kalmaların, bilmemenin, yada sonradan öğrenmelerin… Ulaşamamanın bir anlamı vardı.Nerde o eski imkansızlıklar!Şimdi kolaylıklar içinde,Ağır tükenişlerimizi seyre dalın.

******

İnsanların kibirle yoğrulduğu bu diyarda,Namussuzların mağduriyetine tanık olmak...Bir yandan insaniyeti yaşamak, dürüst olduğun için dışlanmak, diğer yandan saflıkla suçlanmak…Yaşatmazlar...Seni sana bırakmazlar.Git derler. Beğenmiyorsan git… Tek kelime konuşturmazlar.Anlamazlar...Cenneti sana bırakmazlar. Sorsan herkes İbrahim'dir.Nemrutluk senin nasibindir...Mancınığı kurarlar.Ateşini yakarlar.Safını belli edecek, bir karınca dahi bulamazsın...