Tarihi romanlar, her zaman ilgi çekici gelir okura. Çünkü tarihi romanlar, hayatın yaşanmış/gerçek bir kesitini sunmaktadır. Dolayısıyla bu, okurun ilgisini çektiği gibi, aynı zamanda eğer konuya az çok vakıf ise okura bir belge gibi de gelebiliyor.

Okur, daha önce aşina olduğu veya en azından yeni tanıştığı bir bilgiyi düşündüğünün veya tahmin ettiğinin dışında bir kurguyla sunulduğunu görünce, hayal kırıklığına uğrayabiliyor. Bu da tarihi romanı, cazip kılan etkenlerin başında gelmektedir. Özellikle okurun taraf olduğu bir konuda başka birilerinin kaleminden okuma isteği de bunda başat olmaktadır. Çünkü okur, bu durumda taraf olduğu bir konuda karşı tarafta yer alan bir yazarın izlenimlerini, ne düşündüklerini, olaya bakış açısını öğrenmek ister. Ayrıca yazarın popülaritesi de buna eklenince, olay daha cazip hale gelebilmektedir.

Piyasada, bu yönde birçok roman mevcut. Osmanlı Tarihi ve İslam Tarihi merkezli bu romanlar, cazibesi hiç bitmeyen konuların başında gelmektedir. Özellikle İslam Tarihi'nin önemli bir kesitini oluşturan Eyyubi Devleti'nin kurucusu Selahaddin Eyyubi, oryantalist yazarların ilgi alanına giren en önemli konuların başında gelmektedir, denebilir. Ki, bugüne kadar yazılan romanlar, bunun çok iyi bir örneği… Selahaddin ve etrafında gelişen olaylar, oryantalist zihniyetli yazarlar için neden bu kadar ilgi çekici? Onların bu konu üzerine eğilmelerinin sebepleri ne olabilir acaba?

Hıristiyan Dünyası için kutsal kabul edilen Kudüs'ün Selahaddin'in eliyle İslam Toprakları'na katılması ve Selahaddin'in Haçlı zihniyetini burada ağır bir yenilgiye uğratması, Hıristiyan Dünyası tarafından unutulmuş değildir. Tarihi süreç içerisinde Hıristiyan dünyası, konuyu sürekli sıcak tutmak suretiyle, Selahaddin'e karşı bir yıpratma/aşağılama politikası gütmektedirler.
Zaten bu konuda yazılan romanlar da tarihi belgelere dayanmaktan ziyade, ya anı kitaplarına veya hayali anlatımlara dayanmaktadır. Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi tarihçilerin veya benzeri kişilerin kaleme aldıkları tarih veya anı kitaplarından hareketle günümüz roman yazarlarının kaleme aldıkları romanların gerçeğe sadık kalınıp kalınmadıkları romanın taşıdığı niyet ve gerçeklerle ancak anlaşılabilinir. Şimdi saf bir niyetle veya konu hakkında bilgi eksikliği nedeniyle, hiçbir belgeye dayanmayan bu romanları okuyan meraklı okuyucunun zihninde bir takım istifhamların oluşması kaçınılmaz olacaktır.

Dünyaca tanınan Pakistanlı yazar Tarık Ali'nin 'Selahaddin'in Kitabı' adlı romanı, oryantalist bakış açısıyla yazılmış tarihi-biyografik bir romanıdır. Bu, Selahaddin hakkında yazılan ve kötü niyet taşıyan romanlardan biridir. Eyyubi Devleti'nin kurucusu Selahaddin'i konu edinen bu roman, başından itibaren iyi niyetle yazılmadığı izlenimi hemen belli ediyor. Bu roman, bir dönem Selahaddin'in katipliğini yapan ve adı İbni Yakub olan bir Yahudi katibin Selahaddin hakkındaki anılarından hareketle yazılmıştır. Tarık Ali'nin üslubundan (kendisi Müslüman olmasına rağmen) Yahudi İbn Yakub'un fikirlerini paylaştığını görüyoruz. Biyografik roman olan 'Selahaddin'in Kitabı' tek kaynağa bağlı olarak yazılmış, objektiflikten uzak, Batı'ya yaranma endişesi taşıyan, yerli bir oryantalistin bakış açısını yansıtmaktadır. Başka bir deyimle, batının görmek istediği 'doğu tasavvurunu' eksen alarak Selahaddin'i kadın düşkünü, homoseksüel, amiyane fantezileri olan bir tip olarak karakterize eder.

Selahaddin hakkında ileri sürülen bu aşağılanmaların doğru olup olmadıklarını öğrenmek için, Selahaddin'in kişiliğini ve yaşadığı dönemi çok iyi bilmek gerekir. Konu hakkındaki kaynakların tek taraflı olmamasına, mümkün olduğu kadarıyla elde mevcut bütün kaynaklara inilerek bir taramanın yapılması, konunun aydınlatılması yönünde daha yararlı olacaktır.

Bu durumda, romandan iyi bir niyet beklemek mümkün değildir. Çünkü gayr-ı Müslim, özellikle de bir Yahudi ancak Selahaddin'i bu kadar kötüleyebilir, aşağılayabilir. Hayatını İslam'ın geleceği ve daha iyi anlaşılması için vakfeden birinin kadın düşkünü, ahlaksız ve İslam dışı tavırlar sergilemesine imkan yoktur.