Sevgili,
Ey sevgili,
Uzatma dünya sürgünümü benim.
Dünya sürgünü bitti üstad Sezai Karakoç'un. Rabbim rahmetiyle cennetine alsın inşallah. Sürekli edebi kişiliğini öne çıkaranlara inat söyleyelim ki, Karakoç İslam'ın dava erlerinden biriydi. Ümmetin bölünmüşlüğü, Müslümanların cehaleti, gençliğin hali; onu sürekli rahatsız ediyordu.
Yazdığı eserlerle, 1923'ten beri köklerinden kopartılmaya çalışılan bu halkta, Necip Fazıl Kısakürek ve Osman Yüksel Serdengeçti gibi bir diriliş ruhu meydana getirmiştir. Bu süreçte nice bedeller ödemiş ama asla yılgınlığa düşüp vazgeçmemiştir.
Sadece sözle ve yazıyla değil, eylemleriyle de İslam davasına hep sadık kalmıştır. Nitekim eski Diyanet İşleri Başkanı olan Mehmet Görmez kendisiyle görüşüp, onu Diyanet kontenjanından hacca götürmek istediğinde ona şu cevabı vermiştir:
-Ben milletin parasıyla hacca gitmem.
Emperyalistlerin çizdiği ve bizim de çok sevdiğimiz sınırlara itirazı vardı Üstad'ın. Düne kadar ümmete ait olan bu toprakların, bugün cetvellerle bölüştürülmüş olması ve pasaportla, oda yetmedi birde vizeyle gitmemiz ne kadar acı bir durumdur. Hele fakirliği bitirecek petrolümüzün yabancı şirketlere peşkeş çekilmesi, meşruiyetini Batılılara bağlayan Arap devletlerinin diktatörleri vasıtasıyla kolay bir av haline gelmiştir.
İlim ve bilginin en büyük silah olduğunun bilincinde olup, kendilerini yetiştiren ve bizlere yol gösteren bütün mütefekkirlere minnettarız. Yetmişli, seksenli yılların okuyan, araştıran ve mücadele eden gençliği bugün yok maalesef. Beynimizi körelten teknolojik aletler, hız ve haz bizleri yok oluşa götürüyor.
Sadece Urfa'mızdan örnek verecek olursak, 2 milyonluk şehirde kaçımızın elinde bir kitap, bir dergi, bir gazete var. Tüketim toplumu olmanın büyük bir bedeli olduğunu unutmayalım.
Ali POLAT