KANALLARA İKİ SAATLİK KÜLTÜR PROGRAMI

Haydi Olmaz Deyin!..

Her Kanalda 2 Saat Kültürel Yayın Zorunluluğu

Bu yayın zorunluluğu, her TV Kanalı için mecburî olmalıdır.

Kanallarda kültürel yayınların mecburî olması yasalarla sağlanmalıdır.

Bu iki saatlik yayın, televizyonların kör saatlerinde olmamalıdır.

Bir saati sabahları 8.00 civarı olmalı.

İkinci saati her televizyon kuşağında aynı saatte yayınlanmalı; 21.00...

**
Bu yasayla kabul edilen uygulamaya televizyoncular, kendilerince çözüm bulacaklardır.

Vahşî hayvan belgeselleri olmamalı.

Komedi programları asla!..

Kalkıp Keloğlan masalları kitaptan okunursa engel olunmalı.

**
Biz 'Kültür' derken medeniyet eksenli konuşuruz.

Yazarlarla şairlerle araştırmacılarla kitaba saygı duyanlara yapılacak programlar ses getirir.

Opera, bale, orotoryo, konçertolar,...

Biz, televizyonda bu programların meraklılarına bu iki saatin dışında zaman ayrılmasını isteriz.

**
Kalkıp Kültür Saati'inde Şarap kültüründen bahsedilse, biri de eline iki kuka iplik, dört şiş verdiği hanımefendiye kış mevsiminde kışlık giyecek kültürü programı hazırlatır.

Bu televizyon kanalları, az para ile çok program yapma sevdasından vaz geçmez.

Her gün sirke yapımı programı...

Doksan dokuz sebze ve meyve eksenli sirke yapımını doksan dokuz saate sığdırır.

Mübarek hepsi sirke...

**
Biri Yemek kültüründe bakliyat ve hububatı anlatır da anlatır.

Mercimekten yapılan yemeklerle köfteler bir ayı geçer.


Bu tedbirler alınmalıdır, adam gibi adam programlar yapılmalı.

Kalkıp 'Yemek Kültürü' adı altında kafa ütüleyen garip programlara izin verilmemeli.

Adam gibi program yapılacaksa emek harcanmalı.

**
O zaman Kültür ve Turizm Bakanlığı, en azından kültürün ne olduğunu sorgulayabilir, seksen bir ilin çoğunda bir canlanma olur, ilgili müdürlükler hareketlenir.

Denebilir ki iki saat çok.

Bir saat yeterli.

Bu kimi televizyon kanalları şehirlere motosıklete bindirdikleri sunucu ve yapımcı ile kameramanı gönderir.

Biri bizi beş-altı türkü, iki fıkra, bir yemek tarifi ve doğa güzellikleriyle başbaşa bırakmasın.

Tartışma Kültürü, Sağlık kültürü, Yüzme kültürü, Siyaset kültürü, Spor kültürü adı altında uyutulmayalım.

Kimi televizyonlardan beklenir, bu atraksiyonlar.

Al, sana kültür programı..

**
ŞEHİR ARAŞTIRMALARI MERKEZİ olarak, söylenecek çok söz vardır, dinleyen bulunsa!..

Şu dizilerde oyunculara en azından kitap okutulsa...

Bir yazı yazmıştık, önceden.

Bu mecburî tutulursa hangi kitaplar olacak?

Yalan, dolan, hırsızlık, çete, gasp, riya, hırs, katl- cinayet, içki, yüzsüzlük, ahlaksızlık, cinsellik dolu bu dizilerde bu vasfı hakkını vererek oynayan oyuncu, kalkıp rolünün tam tersi isim taşıyan kitabı okuyacak değil.

Kadınsa mutfağa ömründe girmemiş, hizmetkarı ve aşçısı var. Belki bir yemek tarifi kitabını otuz saniye karıştırır.

Ya moda ya magazin ya sosyete denilen cemiyet ( ne demekse) haberleri dergisi...

Erkekse oyuncu, korku romanları, dedektif ve cinayet romanları. Muhakkak yabancı yazarların kitapları...

**
Yönetmen okumuşluğunu tescil adına senaryoda değişiklik yapar, birkaç kitabı evinden ya da oyunculardan edinir ki kahraman, bu sayede dizide de olsa eline son yılda bir kitap almış olur.

Hangi kitaplar?

Onu biz bilemeyiz de seyirciyi etkileme adına hem bankacılık hem yayıncılık yapan holdinglerin yazarları vardır.

Bu yazarların kimi, radikal ve evrensel ölçüleri savunan, eserlerinde kapitalizme ve emperyalizme karşı çıkan devirimci kişilikleriyle tanınmış olanlar olur.

Ne yazık ki kapitalizmin ve emperyalizmin kalesi olan holdinglerin yayınevlerinden kitaplarını çıkartıp dururlar.
Övünürler, kendilerince.

Telif hakları gayet resmî.

Alan memnun satan memnun.

**
Hem emperyalizme ve kapitalizme söverek, kendine ' aydın' dedirt hem de kapitalizmden emperyalizmden aldığınla onlar gibi villalarda yaşa, lüks araçlara bin, milyonlara takla attır...

Tiyatrocu, şarkıcı, türkücü...

Sinemacı, gazeteci, romancı...

Halkın gözünde hak ve adalet temsilcisi, yaşantısında kapitalizmin merkezinde yaşantı, tarihine ve kültürüne yabancı...

Minik Serçenin yandan çarklı şinanay parçası vardı.


Bestesi Ohannes Tunçboyacıyan'a ait bu eserin / şiirin şairi de Garip Şairlerinden Melin Cevdet Anday'a ait bilirim. Ohannes Tunçboyacıyan, bildiğimiz Onno Tunç.

**
Biz, çok şey biliriz de bu yazının sınırlarını aşar, aslında.

İki saatlik kültür programı olduğunda adamlar bize Kırmızı Şapkalı Kız Masalını dinlenirse, Burnu Yalandan Büyüyen Pinokyo'yu ve İsviçrenin Esir Kızı Heıdi'yi seyrettirirse ne olacak?

Bu topraklarda doğmuş olmak, buralı olma anlamını taşımaz. Aldıkları eğitimle başka ülkenin vatandaşı olanlardan merhamet beklemek, bizim için zûldür.

**
Anlatabildik mi?

İpi elinde olmayan, yularına sahip çıkamadığı at, binincisini istediği yere götürmez, gittiği yere ulaştırır.

Ankara'ya gitmek isteyen yolcunun kendisini trende Van'da görmesi misali.

Korkarız bu uygulama hayat bulur.

Çekindiğimiz nokta, 'Kültür' adı altında seyrettirilenlerin daha bir fecaate yol açması.

Kırk katır mı kırk satır mı?

Sonuç, değişmeyecektir.

O halde ne yapılmalı?

Sansür mü?

Asla!..

Bu kanalları seyredenlerin Alman ya da Fransız olmadığını, bu TV Şirketlerine hatırlatmak olmalı, yapılan.
**

Mecliste grubu ya da temsilcisi bulunan partilere duyuruyu da okurlarımız yapsın...