GAPGündemi dijital platformlarında yayımlanan Meral Bayat'ın hazırlayıp sunduğu "Meral Bayat'la Biz Bize" programının canlı yayın konuğu Eğitimci Yazar Dilek Çiftçi oldu.

Sözlerine Gazze'de yaşanan dramı anlatmakla başlayan Çiftçi, "7 Ekim'den önce Dilek Çitçi'nin belki bir anlamı vardı; ama 7 Ekim'den sonra bir anlamı yok. Gazze ile Müslümanların izzeti, şerefi ve onuru ayaklar altındayken ne bizim isimlerimizin ne de unvanlarımızın artık hiçbir mahiyeti yok. Allah'u Teâlâ Kur'an'ı Kerim'de 'Ben Müslümanım diyenden daha güzel sözlü kimse olabilir mi?' diyor. Evet, Elhamdülillah ben Müslüman'ım. Bunu haykırmak ve duyurmak istiyorum. Gazze haykırıyor. Gazze halkı tüm olumsuzluklara rağmen Müslümanlığından taviz vermiyor. Gazze Nasıl Müslüman olunur ve nasıl Müslüman yaşanır bunun örneğini gösteriyor. Allah'ın ayetleri ancak Allah'ı seven kalplere nüfuz eder. İsrail bu zulümleri yaparak Gazze'deki Müslümanları korkutamaz. Hatta yapılan bu zulümler, bize Müslüman kimliğimizin şuurunu aşılıyor. Bunu bir saf değişikliğine benzetiyorum. En ön safta kardeşlerimiz var; ama arkadaki saflarda bizim neslimiz ve zürriyetimiz olacak. Onlar buna Allah'ın izniyle mani olamayacaklar." ifadelerini kullandı.

"Dayım hidayetime vesile oldu"

İlk yazmaya başlaması ile ilgili bilgi veren Çiftçi, "13-14 yaşlarında hayatımda idol olarak gördüğüm bir dayım vardı ve hayatımda bir anlam ifade ediyordu. Dayım bana kalem hediye etmişti. Tesettüre girdiğim zaman da ilk örtümü dayım hediye etmişti. Benim hidayetime vesile olduğu için Allah dayımdan razı olsun. Daha sonra gördüğüm bir rüyadan etkilenerek yazmaya karar verdim. İlk yazdığım yazılardan biri yılbaşı ile ilgiliydi. Bize ait olmayan bir şeyleri kutlamak için bu amaç niye? Bizim olana sarılmıyoruz; ama bizden olmayan şeyleri neden bu kadar önemsiyoruz. O gün bugündür yazmaya devam ediyorum. Daha sonra eşim gazete kurarak bana yazı yazmamı tavsiye etti. Hakikat olarak gördüklerimi yazdım." dedi.

 "TV programlarında Urfa'nın değerlerini tanıttım"

Çiftçi, "Umreye gittiğim zaman bana 'Nereden geliyorsun?' diye soru sordular. Onlara Urfa'dan geldiğimi söylediğim zaman Urfa'yı tanımıyorlardı. Urfa'yı kimsenin tanımamasına o zaman çok şaşırmıştım. Urfa'nın tanıtımında ne kadar eksik olduğumuzu anladım. Televizyon programları yaptığım zaman Urfa'nın değerlerini tanıtmaya başladım. İlk programım da Umre, ikinci programım da Hz.İbrahim, üçüncü programım da Hz.Eyüp'ü anlattım. Urfa'yı araştırdığım zaman Nureddin Mahmud Zengi çıktı. Nureddin Mahmud Zengi'yi araştırdığım zaman bu kez karşıma Selahaddin-i Eyyübi çıktı. O zaman Kudüs ile ilgili programlar yaptık. Ne acıdır ki dün Kudüs'ü konuştuk, bugün Kudüs'ü konuşuyoruz, belki yarın da Kudüs'ü konuşacağız." şeklinde konuştu.

"Beşiği sallayan el dünyaya hükmeder"

Kadın olmanın özellikle anne olmanın zorluğuna vurgu yapan Çiftçi, "Kadın olmak her yerde zor. Siz anneyseniz hayat daha zor; çünkü sorumluluklarınız daha da artıyor. İş hayatına atıldığınız zaman ya da eğitim öğretime girdiğiniz zaman annelikten ve eşlikten feragat edemiyorsunuz. Bunlar sizin sorumluluklarınızı daha da çok arttırıyor. Ben şuna üzülüyorum. İslam'ı çok yanlış anlamışız. İslam'daki kadın haklarını Müslüman erkeklerin kadınlara vermediğini düşünüyorum. Bizim en başta İslami erkeklere anlatmamız gerekir. Bu da bizim eksikliğimiz. Sonuçta bu erkekleri beşikte yetiştiren biziz. O zaman bu da bizim eksikliğimiz. Ben erkeklere de kızmıyorum. Onları şekillendiren de biziz. Beşiği sallayan el dünyaya hükmeder. Dünya hükmederken ne olmak istiyoruz en başta bunu anlamamız gerekir." dedi.

"Anneler ne olur çocuklarınıza Allah'ın verdiği kimlikleri verin"

Çiftçi, "İslam'ı öyle yanlış anlattılar ki sanki kapalı bayanlar erkeklerin hükümdarlığına girmiş ve erkek ne derse kadın öyle hareket edecek gibi bir algı var. Genç kızlarımız bunu gördükçe onlar da açıldı ve böyle bir hayat istemediler. Birçok kadın feminist oldu, birçok kadın ise kendisini iş hayatına vakfetti ama en sonunda aile yıkıldı. Annelere sesleniyorum her bir erkeğin ve kadının bir annesi var. Anneler ne olur çocuklarınıza Allah'ın verdiği kimlikleri verin. Oğullarınıza da Allah'ın verdiği kimlikle kadınlara muamele etmesini öğretin. Bunu yapın ki çocuklarımız düzelsin.

Müslüman olmak Müslüman ahlakıyla ahlaklanmakla olur. Müslümanlık, İslam'ı hayatına geçirdiğin zaman olur. Yoksa herkesin nüfus kâğıdında Müslüman yazıyor. Bazen Müslümanları eleştiren kişilere bakıyorum. Sanki kendisi başka bir dine mensup gibi davranıyor. Hâlbuki o da Müslüman. Eleştirdiğin şeyleri sen yapma. Başkası ile uğraşma, kendinle uğraş. Müslümanlığı ve güzelliği sende görelim." dedi.

Kaynak: GAPGündemi / Tuğba Polat