Ne denilebilir?

Ne için?

Neden ve niçin? 

Sebebi ne ola?

Sanal ortamda dilin kemiği yok.

Âdeta herkes içindekini kusuyor, gibi.

Ortalık oldukça tahammül edilemeyecek şekilde kirlilikle müzeyyen

Sanal ortamda her yer alan bilgiye itibar etmek mümkün değil.

Bilmeyenin her şeyi bilir tavrı..

Çoğu fotoğraf makinesini ömründe eline almış, değil.

Bunca fotoğraf, oradan buradan alınır.

Bir kaza

Can çekişen yaralı insanlar.

Adam, reality showda. 

Yardım etmeliyken canlı yayında.

Daha önce masraflı olan televizyonların canlı yayın cihazları vardı


Şimdi çoğunun elinde telefon.

Güzel bir şiir

Şairinin adı yerine farklı isim.

Besbelli önemli bir makale.

Altındaki imza, hiç tanınmamış biri.

Yaşı 17-18 arası

Dünya tarihine dair yazıyor.

Âdeta gitmediği ülke kalmamış.

Giyim-kuşam sektörü

Yeme-içme.

Taze sebze ve meyve

Tatlı çeşitleri.

Kuruyemiş çeşitleri.

Ev aleti ve gereci.. 

En az satılanı sahaflık kitaplar.

Metal bulan detektör cihazları...

Saç boyaları...

Magazin gazeteleri ve dergileri.

Plaklar ve kasetler... 

İpe sapa gelmez rezil görüntüler eksik değil.

Türkü söyleyen mi yok, şarkı söyleyen mi?

Bir tımarhanelik ortam.

Biz şehre dair yazmaktayız ısrarlı..

Bir kaç beğeni ve bir-iki yorum....

Çok mu meraklıyız, yazmaya?

Hemen herkes yazar ve şair kesilmiş.

Biz ve bizim gibiler suskun, süt yemiş bülbül kesilmiş.

Nasıl, neden ve niçin?

Ötesi sizin yorumunuza kalmış.

Biz, bu semtin kenar mahallesinde üvey evlâd gibiyiz.

Herkes düğününe tanıdığını çağırır.

Bizim her düğünde okuyabileceğimiz şiir yok.

Hem bu düğünlere yaş uygun değil.

Bakarsınız siyaset kokan etkinlikler...

Aşk Şairleri Etkinliği.

Çorabı Dikişsiz Gençler Buluşması.

Üzgün Yalnızlar Topluluğu.

Meşhûr Şairler Şiir Dinletisi.

Şehirle uğraşırız, başka kârımız olmaz.

Yemek yarışmalarında bizden not beklemesin kimse, bunca acılar yaşanırken, açlıktan ölenler varken, her dakika ve her saniye.

Kimse aşk-meşk şiirleri beklemesin, şiirlerimiz hüzünle mayalanmış, haksızlıklara reddiyedir.

Futbol takımı tutmadığımızı bilenler, niçin çağırsınlar?

Futbolun, müzikle eş tutulduğu ortamda uyuşturucudan daha ağır bağımlılığına ve esaretine karşı durmak, o şehre vefasızlık mı?

Tarih sevenler Derneği'nde tahta kılıçlarla gösteriyi çocukça bulduğunu ifade, hakaret mi?

Siyâset üçgeninde ipe saçma-sapan sözler eklemek, sabrı çatlatmaz  mı, en kavî yerinden?

Magazin dünyasında dönen çirkinliklerin ve hilelerin kahramanları şarkıcı-türkücü-oyuncu ise, çoğunlukla bizim işimiz ne alakamız neden?

Besbelli "Şehir" denince saç kılları kirpi okuna çevrilir, hemencecik kimisinin.

Yahu rahatınızı bozmayın, siz.

Ananızın pasta ve çöreği var.

Bahsediniz.
Evinizin avlusunda dut ağacı muhakkak vardı. 

O dutların tadından ve tavından söz edin.

Kavurmadan, haşlamadan, ciğerden, kadayıftan, peynirden, işkembeden, kelle ve paçadan...

İstediğiniz denli bahsedin.

Şarkı ve türkü eşliğinde oynayın.

Her ne kadar halkoyunlarını bilmezseniz de.

Son çıkan birkaç ismin kitaplarını gündemde tutun, belki bir adım önde olursunuz.

Ne diyelim, bu şehre bölgenin Paris'i der, yalan söylediğinizi bile bile İstanbul görmemişliğiniz var, yaşanmamışlığınız var. 

Ne demeli size "Uçun !..." desek, kanadınız yok...

"Yük taşıyın" desek ıkı ayak üzerinde koşarsınız deve değilsiniz.

Yoksa " Devekuşu" diye bize benimsetilen " Devkuş" mu?

Ne uçarsınız ne yük!..

Her aynada kendinizi dev gördükçe deve kuşu misali " DEV ADAM" şeklinde mi görürsünüz?

İkindi vakti kısa alan her şeyin gölgesi iki katı uzun olur.

Aynalara bakmayın, ikindi vakti boyunuzun ölçüsü daha uzundur.

Denilebilir ki bu nasıl bir tarz, anlatım?

Emin olun ki tanıklık etmediğimiz hiçbir şeyi yazmadık.

Öteden beri, kimi yazılarımız bu şekilde.
Ne zaman mı?

1980'den bu günlere.

" Ödül aldı mı, yazdıklarınız?" Sorusunu sormayın.

Biz, ödül-mükafaat için yazmadık, hiç bir zaman.

Bu yazının geçtiği şehir belli mi?

Okuru hangi şehirde, ilçede ve köyde yaşamaktaysa, yazıyı hangi mekânda ya da çevrede okuyorsa yazının yazıldığı yer orayı tarif eder.