Röportaj: İshak POLAT

Hocam Harran Ören yeri kazıları ne zaman başladı?

2014 Yılında Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü olarak Bakanlar Kurulu kararı ile Harran kazılarını aldık. Ama ondan önce 2012 yılında da oradaydık. Şanlıurfa Müze Müdürlüğü başkanlığında Harran Üniversitesi Arkeoloji ekibimizle birlikte 2012-2013 yılında Harran Şehir Surlarının Batı kısmını (ki yaklaşık 1 km uzunluğunda ve toprak altındaydı o surlar ) gelen giden ziyaretçiler görememekteydi. Çünkü Harran deyince en önemli noktalardan birisi şehrin mimarisi 4 km uzunluğunda elips biçiminde bir şehir suru ve etrafı da hendek. Ama ziyaretçiler bu surları göremiyordu dolayısı ile Şanlıurfa Müze Müdürlüğü ile birlikte yaptığımız arkeolojik kazılar neticesinde toprağın altındaki ortaçağ şehir surları meydana çıktı. Halep Kapısı tam merkezindedir orada onun etrafında beden duvarları görünür hale geldi. Hayat el Harrani’ye doğru. 2014 yılından sonra da o surlarda çalışmaları devam ettirdik ve Rakka Kapısı da ortaya çıktı. Ki Harran’ın 6 kapısı vardır.

Kazılar şu an Harran Kalesi ve medresesi olarak devam ediyor değil mi?

Kazıların güncel durumu hakkında bilgi verirsek, 8-10 yıl içerisinde neler ortaya çıktı diye bakarsak kazılarda öncelikle Ulu Camii’nin etrafını öncelikle esas aldık. İbni Cübeyir 1184 yılında Harran’a geldiğinde ( Endülüsler, Kutsal Topraklarda) adlı eserinde 8-10 sayfa yer veriyor ve Harran’a geldim şu kapılardan girdim, 6 tane kapısı var, dükkanlar var ve bütün yollar şehrin merkezindeki devasa büyüklükteki Firdevs, Cuma Camii diye bilinen Harran Ulu Camii ’ye birleşir diye ifadesi var. Dolaysıyla bizimde kazı hedefimiz Ulu Camiinin etrafını bir bilezik gibi çember gibi dolaşmak ve camiin etrafı ile birlikte ortaya çıkartmak. Bir külliye gibimi, başka bir şekilde mi bu şekilde tespitini yapmak. Dolayısıyla Doğu kısmının %90 kazısı tamamlandı. Harran Ulu Camii devasa bir camii. 100 metre genişliğinde Türkiye’nin en büyük anıtsal Camisi. Doğu kısmında neler ortaya çıktı; o 70 metrelik kısımda ka zılar yaptık. Orada bir hamam çıktı. Sıcaklık, soğukluk, ılıklık , su deposu, külhan gibi su sistemi ile bütün herşeyi ile ortaya çıktı. Hemen onun yanı başında Türkiye’mizin ilk İslam lavaboları ortaya çıktı. 32 tane. Ve hücrelenmiş. Yunan- Roma tarzından farklı olarak İslam ahlakına uygun olarak kişiler bir birini görmeden araya ince perde duvar yapılmış. Mimarisi İslam’a uydurulmuş ve şadırvanı var. Abdesthanesi var sütunları var kubbesi şadırvanın üzerine çökmüş. Yanı başında mahzem. Kazılarımız Harran’daki su sisteminin anlaşılmasına da katkı sağladı. Çünkü yanı başında mahzem dediğimiz yani su deposu ile birlikte suyun taksim edildiği yer. Ki biz biliyoruz ki yine Cullap deresinden çarklarla sular 20-25 metre yukarı kaldırılıp daha sonra kanallara boşaltılıyor ve Harran’ın suyu Cullap ve daysandan karşılanıyor. İşte gelen sulardan birisi mahseme doluyor oradan da taksimatı yapılıyor. Ki bütün yönlere giden kanallar bulduk etrafında. Hem hamama yönelen hem Ulu Camiinin içindeki çeşmeye yönelen. Ulu camiinin içindeki çeşme unittdir. Harran her yönüyle unittir. Demek ki Harran’da 1200 metrelik alanda 300-400 metre aralıklarla bir mahzem vardı ve etrafına suyu verirdi. Zaten kazılarımızda 4 tanede kuyu bulduk. Bunun birisi de Medresenin avlusunda idi.

Şunu söyleyebilir miyiz; kazılar devam ettikçe oradaki siluet ortaya çıkıyor. Özellikle de İslam dönemi eserleri ortaya çıkıyor diyebilir miyiz?

Muhakkak. Harran tarihi her ne kadar Milattan önce 6.000 tarihlerine gitse de l Halaf, Samarra döneminden çömlekler bulundu. Dolayısı ile devasa 35 metre yüksekliğinde, yine bakırtaş, demir, tunç, Helenistik, Roma höyük desek te bulduğumuz buluntuların çoğu, %90’ı Ortaçağa ait. Daha tabanlara indikçe eski dönemler de var ama gördüğümüz şehir surları ortaçağ, devasa Ortadoğu’nun en büyük kalesi 3 katlı, yüzlerce odası olan kale o da Ortaçağ. Harran Ulu Camii, Emeviler döneminde yapılmış Eyyubilere kadar Zengiler döneminde onarım görüyor. 12. Yüzyılda üç tane deprem geçiriyor ama asıl planı Emeviler dönemi. Dolayısı ile görünenler Emeviler ve İslam dönemi eserleri ama bulduğumuz ortaya çıkan her kalıntı ortaya çıkarttığımız iki hamam, iki çarşı bir parfümeri dükkanı ortaya çıkarttık. İki yıldır Harran’ın 5 medresesinden birisini kazıyoruz onun da üçte birlik bir kısmı ortaya çıktı. İşte avlusu, öğrenci evlerinin bir kısmı, koridorlar, avlunun birisi kısmen ortaya çıktı. Ve bulduğumuz her eser Türkiye ile karşılaştırdığımızda ilk İslam eseri olarak karşımıza çıkıyor. Bu bile bize yeter. İlk İslam eseri ne demek? Henüz Türler Anadolu’ya gelmeden , Anadolu’yu Türkleştirmeden önce yaklaşık 400 yıl önce Harran başkent, İslam’ın başkenti, Emevilerin başkenti.

Tam burada soralım; Moğollar tarafından yıkılana kadar Harran büyük bir İslam merkezi. Yapısal anlamda, düşünsel anlamda. Bir çok alim, düşünür çıkartmış bir şehir. Bu manada Harran’ın İslam Dünyası için önemi nedir?

İslam dünyası için muhakkak çok önemli. İslam dünyasının bilimde zirveye çıktığı bir dönemi temsil ediyor Harran. 9.-10. Yüzyıllarda Sabit bin Kurra, Battani ve 400 bilim insanı tespit edilmiş durumda Harranlı olarak. 5 Medresesi var, verilen eğitimin üniversiteye eş değer olduğu bir bilim ağırlığı mevcut Harran’ın. Dolayısıyla zirvede. Bu Harran’ın eğitimdeki gücü. Bağdat’ta Beytül Hikmede baş öğretmen oluyor Harranlı Hocalar. Dolayısıyla Harran’da eğitim vermekle yetinmiyor başka yerlerde diğer okullarda da Rakka’da olsun Bağdat’ta olsun oralarda da eğitim veriyor Harranlı hocalar. Ki el yazması kitapları da zaten o okullarda okunuyor., yetmiyor Endülüs’e kadar uzanıyor Harranlı Hocalar, kitaplarıyla, buluşlarıyla , icatlarıyla birlikte gidiyor. Dolayısıyla İslam tarihinde Harranlı hocalar el yazmalarıyla birlikte batının Aristo’nun, Eflatun’un, Hipokrat’ın el yazmalarının çevirilerini yapıyor ve ta Endülüs’e kadar ulaştıran bir bilim gücü var. Bu bilim kısmı birde asıl inanç merkezi kısmı var. Bu kısımda Hz. İbrahim var.

Yine tam da burada soralım; Şanlıurfa 2023 İslam Ülkeleri Turizm Başkenti seçildi. Bu kapsamda Hz. İbrahim perspektifinden bakarsak Harran nasıl tanıtılabilir, oradan neler yapabilir?

Şanlıurfa’nın İslam Turizm Başkenti seçilmesi inanç ve mistik açıdan güzel ama Harran’ın özeli daha güçlü. Harran’ın en güçlü tarafı Hz. İbrahim. Bilimi bir tarafa bırakırsak Hz. İbrahim’in 75 yaşına kadar Harran’da yaşadığı, hatta eşi Sare ile her ne kadar evlilikleri Akçakale’de ki Aynel Arus işaret edilse de yaşadığı yer uzun yıllar Harran. Hatta babası Terah’ın Harran’da vefat ettiği yine ortaçağ yazarlarının Babası Terah’ın mezarını gördüklerinden bahsediliyor yine akrabaları olsun amcaları çocuklarının eşleri hep Harran’lı. Rebeka ve diğerleri. Zaten Kutsal kitapların ata yurdu olarak Harran bilindiği ve tanındığı için muhakkak İslam’ın Turizm Başkenti de olması Harran’ın çok çok ön plana çıkartılması gerekiyor. Hz. İbrahim’le ilgili konferansların yapılması ortaçağ İslam icatlarının gündeme getirilmesi gerekiyor. O dönem küresel usturlap Harran’da icat ediliyor. Kızamık aşısı Harran’da yapılıyor hassas terazi Harran’da icat ediliyor yine damıtma ile yapılan parfüm ve ilaçların dükkanlarını ve imalathanelerini bulduk kazıda dolayısıyla buda 9.-10. Yüzyılda kimyayı, damıtmayı bilmek gerekiyor ki bu Harran’da biliniyor. Bunu Batı ile karşılaştırdığımız zaman 300-400 yıl öncesinden bu bilgilere ulaşılmış Harran’da. İşe bu bilim yönü ile Harran ön plana çıkartılması gerekiyor. Ki bunlar rivayetler ile değil bilimsel olarak arkeolojik kazılar neticesinde ortaya çıkartılmış gerçekler. İşte bunların ışığında Harran’da sempozyumlar, seminerler, konferanslar yapılmalıdır ve tam yeridir. Tam bununla ilişkili olarak astronomi, Battani gündeme getirilebilir. Battani astronomi ile ilgili kitaplar yazmış, Ay’da bir kratere ismi verilmiş bir isim. Küresel uzaklığı ölçen usturlap Harran’da icat edilmiş. Bölgede çevre illerde gökyüzünü gözlemek dağlarda bayırlarda yapılmış etkinliklerin bilimle ilimle hiçbir ilgisi yok. Reklam yapıp gökyüzünü izlemek uzak yerlerden ziyaretçiler geliyor şenlikler yapılıyor. Oysa asıl bilimin merkezinde keşifler yapılan, el yazması kitaplar yazılan icatlar yapılan bir yerin bilime uzak kalmasını kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Muhakkak Urfa’nın da değeri büyük ama Harran inanç ve bilimle açık ve seçik verilerle Urfa’nın önünde. Onun için bu etkinliklerin Harran’da yapılması Harran’a da çok şey katacaktır. Harran ne kadar sahipsiz bırakılırsa kendi içinde bir sessizliğe bürünüyor.

Bu devasa mirasa rağmen Harran’ın sadece kümbet evlerle anılması Harran’a bir haksızlık değil mi?

Harran’a çok çok çok büyük bir haksızlık. Çünkü o kümbet evlerin Harran’ın gerçek tarihi ile bir ilgisi yok. 1272’de Moğollar döneminde Abakahan Harran’ı yakıp yıkıyor. Moğollar, Memluklere yenilince bu bölgede pek varlık gösteremeyeceklerini anlayıp bu bölgede ne kadar ganimet alır, esir alır Mardin’e Musul’a götürürsem kardır mantığı ile Harran’ı yakıp yıkmış yakaladığını da esir etmiş Mardin’e doğru götürmüşler. Aradan 600 yıl geçmiş ıssız kalmış. Ki Evliya Çelebi Harran’ı gezdiği zaman köy seviyesinde olmadığını gelen geçen kervanlara hizmet eden bir kaç ailenin kaldığı bir yer olarak tarif ediyor. 19. Yüzyıldan itibaren Osmanlı Irak’ın Felluce bölgesindeki halkı mecburi iskana tabi tutuyor ve Harran’a yerleştiriyor. O Halkında barınması lazım. Çadır bir yere kadar bakıyorlar ki yoğun kalıntı var. Taş var, tuğla var çadır mimarisi tarzında o kümbet evleri yapıyorlar. Tabi çevrede de var o mimarı Rakka’da var hatta Suruç’ta da var. Tabi onlar fazla dayanmıyor ama Harran’da 200 yıldan fazla dayanıyor. Çünkü 1.000 dereceden fazla ısı ile yapılmış tuğladan yapıldığı ve sıvandığı için günümüze kadar gelmiş. Tabii bunlar da Harran’ın zenginliği muhakkak. Ama Harran’ın gerçek tarihi, gerçek kalıntıları şu an toprak altında zaten. Görünen var. Şehir Surları, Ulu Camii, İç Kale ki devasa Kale Saray diyoruz. Ben Harran’ı hep Pompei’ye benzetiyorum. Pompei Vezüv yanardağı altında kalmış şu an arkeologlar kazdığında 3-4 metre bütün duvarlar, odalar ortaya çıkıyor. Harran’da da aynı biz kazdığımız yerlerde 3-4 metre duvarıyla kubbesi ile kemeri ile her şey ortaya çıkıyor. Bu arkeolojik açıdan büyük bir şans. Hep söylüyorum; Harran bir cevher, bir mücevher. Ama onun biz kıymetini bilmiyoruz. Bunu a direkt ilgililere, yetkililere diyorum. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu bize destek veriyor. Ama yere yönetimlerin de bizim kazılarımıza önem vermelerini bekliyorum. Altını çiziyoruz. Bulduğumuz her yapı Türkiye’mizin ilk İslam eseri. Bundan büyük bir şey var mı?. Ayrıca önemini de ifade ediyoruz. Hz. İbrahim’in evini de tespit bile ettik üzerinde gecekondu var. Bunlara çözüm bulmadıktan sonra o zaman bir kentin ruhu gelişimi nasıl canlanacak nasıl günümüzün insanları Harran’ın geçmişindeki inançla, bilimle icatla buluşacak. İşte kopukluk orada. Biz insanımızı geçmişimizin zenginlikleri ile nasıl buluşturacağız?. Hala gelen ziyaretçilere Ulu Cami’yi gezdiremiyoruz. Ben yetkili olsam uyuyamam. Ata mirasını gezememek, İstanbul’dan, Ankara’dan ben Türkiye’nin en büyük Ulu Camii’ni Selahattin Eyyubi’nin, Nureddin Mahmut Zenginin kaldığı Ortadoğu’nun en büyük Kale Sarayı’ın görmek için gelen ziyaretçilere, konukları “yasak” diye gösterememek ne kadar acı. E ziyaretçi nereyi gezecek. İşte şu 4 tane kubbeli ev var ya oraya git deniliyor. Haliyle İstanbul’dan Ankara’dan gelen ziyaretçinin de aklında kubbeli evler kalıyor. O zaman Harran’ı da tanıtmayı önemsemiyor ziyaretçi. İşte ben Harran’a gittim şu kadar güzellikleri gördüm diyemiyor. Kubbeli evler Harran’ın bir değeri ama asıl değerlere baktığımız zaman en sonda kalır.

Bu mirasın ortaya çıkartılmasında çok büyük emeğiniz var. Hala da emek veriyorsunuz. Kazıların hızlandırılmasında yetkililerden beklentileriniz neler?

Şu an kazılarımız 12 ay. Türkiye’mizde 64 Kazı Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından 12 ay statüsüne alındı. Ona göre de destekleri gönderiliyor. Ama bizim işçi desteğimiz var onu bulamıyoruz. Kaymakamlıktan aldığımız destekler var ama onlar yetersiz. Aldığımız destekle iç kalede kazılara devam ediyoruz ama biz medreseyi de kazmak istiyoruz. Diğer yapıları da ortaya çıkartmak istiyoruz. Bir Perge gibi bir Efes gibi kazmak istiyoruz. Biz dokunup o molozları kaldırdığımız zaman yapıları, sokakları, antik eserleri ortaya çıkartacağız ve gelen ziyaretçileri orada gezdireceğiz. Bunu anlatıyoruz ama Harran’dan ayrılan yetkililer bunu unutuyor. Bu kazılar için, bu güzelliklerin ortaya çıkartılması için 30-50 işçi tahsis edilmesi nedir ki?

Urfa neolitik çağdan tutun günümüze ve İslam eserlerine kadar Arkeolojinin Başkenti. Arkeologların bu güzellikleri ortaya çıkartması için hangi desteğe ihtiyacı var?

Onu İzmir çok güzel yapmış. Nasıl yapmış?. İzmir’in 34’ten fazla kazısı var. Kazı Başkanları arkadaşlarımız. Sorduğumuz zaman yüzleri gülüyor memnunlar. Nasıl yaptıklarını sorduğumuz zaman; İzmir Büyükşehir Belediyesine ihtiyaçlarımızı söylüyoruz. Belediyede arkeologlar var. Her 5 kazıdan bir arkeolog sorumlu o arkeologlar ile iletişim kuruluyor işçi, iaşe, iş makinası, servis yani ihtiyaç ne ise karşılanıyor. Bir Büyükşehir Belediyesi için bunlar bir üzüm salkımı değeri kadar onların bütçesinde Bir Büyükşehir için bunların mali değeri bir şey değil. Arkadaşlar diyor ki bizim taleplerimiz hemen karşılanıyor ve dört dörtlük işimizi yapıyoruz, kazılarımıza devam ediyoruz. Şu an o antik kentleri gezdiğinizde inanılmaz bir görsellik ortaya çıkıyor kısa zamanda. Biz medreseyi 12 ay kazacağımıza ancak 1,5 ay kazdık. O Battani’nin ders verdiği medrese veya Harranlı ilim insanlarının ders verdiği yerlerin ortaya çıkartılması çok önem arz ediyor. Belik oralarda el yazması eserler ortaya çıkartacağız. Bu böyle olmamalı. Bizim şansımız 12 aylık kazı iznimiz var, Üniversitemiz aynı ilde Hocalar, öğrenciler aynı ilde, iklim uygun. İmkanlar kısıtlı olsa da biz kazılara devam ediyoruz. Biraz desteğin zor olmaması gerekiyor.

Bu mirası ortaya çıkartamamak, turizme kazandıramamak Bir bili madamı olarak sizi ne kadar üzüyor?

Onun tarifini yapmak zor. Ama Urfa için zararından bahsedersek eğer Ulu Cami, Medrese , Kale Saray ziyarete açılırsa Urfa’da ziyaretçinin kalma süresi bir gün uzuyor. Bundan binlerce esnaf, şu bu faydalanıyor. Yani 3-5 milyonluk bir masrafla kazı yapılacak ama sonrasında devamında trilyonlar kazanılacak ama maalesef yetkililer bunu göremiyor.

Harran’daki mirasın ortaya çıkartılmasında Şanlıurfa’nın İslam Dünyası Turizm Başkenti seçilmesinin bir dönüm noktası olacağını düşünüyor musunuz?

Biz inancımızı hiç kaybetmedik. Umut, inanç kaybolduğu an biter. Ki bugüne kadar tırnaklarımızla kazarak geldik. Biz daha önce Zeugma’daydık. Bugün Gaziantep’i dünyaya tanıtan Zeugma, Çingene kızı mozaikleri kazıları hep bizim elimizden çıktı. Ki bütün muhalefete, kazmayın, gidin yeter demelerine rağmen kazıldı. Mozaikler, 100.000’den fazla mühür, Mars heykeli ortaya çıkartıldı ve Gaziantep’e hediye edildi. Orda biz umudumuz yitirmedik , o güzellikleri Gaziantep’e hediye ettik. Ki sonrasında Haleplibahçede’de umudumuz yitirmedik. Tırnaklarımızla Amazon Villasını kazdık, ve Urfa’ya sunduk. Şimdi Harran’dayız. Zorluklar var. Ama iyiliklerde var. Türk Tarih kurumu şuan Türkiye’mizde arkeolojiye inanılmaz bir ivme kazandırdı. Her kazıya altışar tane uzman verdi. 12 ay boyunca. Bu inanılmaz bir destek. Bir şehir bu kadar ziyaretçi çekiyorsa bu kazılar bu şehrin konaklama/gün sayısın 1 gün uzatacaksa şehrin yetkilileri de bir katkı sağlasın. Bilim adamı olarak bu gerçekleri söylemek zorundayız. Yoksa Harran’a Urfa’ya ihanet etmiş oluruz.

İslam Dünyası Turizm Başkenti etkinlikleri kapsamında İslam dünyasından Üniversite Rektörleri, Bilim adamları, meslektaşlarınız arkeologlar Harran’da seminer yapsa , panel düzenlese nasıl olur?

Olmaz mı, Olmaz mı. Tadından yenmez diye bir tabir var ya. Her şey güzel olur. Tabi destek gelirse.

Eklemek istedikleriniz nelerdir?

Meselenin tam özüne dokundunuz. Size ve GAPGündemi gazetesine teşekkür ediyorum. Harran kazıları devam ediyor. Kazılar devam ettikçe Harran’ın toprak altında kalan ortaya çıkıyor. Buda bizi sevindiriyor. Verilecek desteklerle inşallah bu süreç hızlanırsa bizde çıkacak güzellikleri sizlerle, kurumlarımızla paylaşmaya devam edeceğiz.

Göz nuru, el emeği ve alın teriyle yıllardır Harran topraklarında mesai sarf ederek

İnsanlığın ve İslam’ın ortak mirası tarihi hazinelerimizi gün yüzüne çıkarıp,

Akademi, restorasyon, koruma ve Urfa turizmine kazandırarak

Bilim dünyası, ülke ve memleket tarihi – turizmine eşsiz katkılar sunan,

Bölge Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu Başkanı

Harran Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı ve Harran kazıları başkanı

Prof. Dr. Mehmet ÖNAL

ve Kazı Ekibi’nde yer alan,

bu çalışmalara katkı sunan herkese

Sonsuz teşekkürler..

GAPGündemi