Her şehre dair yapılan çalışmalar, şehrin canlı hafızasını ortaya çıkarmak ve dünle bu gün arasında bağ kurup yarına köprü oluşturmak için önemlidir.

Son haftada Selçuklu, Mervanî ve Osmanlı olmak üzere değişik hususlarda tespitlerde bulunduk, şehir alanına giren konularda.

Keçi Burcu'na çıkarken içi boş, sadece üç yazılı taşın olduğu devasa çerçevenin neden boş bırakıldığını sorguladık.

Eğer burada bir kitabe varsa ve kaybolmuşsa, üç taşta kalanı tamamlamak çok zor olmasa gerek.

Bu kitabenin hem fotoğrafları mevcut hem tercümesi var.

İsteyene ilk elden Valiliğin 1936 yayınını takdim edip, olması gerekene dair bilgi sunmak, masrafsız bir durum.

Yayınımız üzerine arayan ve soran olmadı, her zaman olduğu gibi.

Akrep Burcu için yaptığımız paylaşımda kabartmalı taşa kaynaklık eden durumlar üzerinde durmadık. Bu gibi öneme haiz kabartmaların 7/24 korunmaya alınmasını bırakın, gündüzleri tahribattan uzak tutulmaları esastır.

Hasretinden Prangalar Eskittim Şiirinin Şairi Ahmed Arif ile ilgili paylaşımların ilki yıllar öncesiydi. Büstüne yapılan boyalı saldırıyı haber yaptırmış, gereği sağlanmıştı. Her şehir gezisinde dikkatimizi çeken noktaları tespitlerle sunarız. Büstün önündeki sıradan yapıştırma kağıdının yırtık halini ilk paylaşan olduk, ertesi gün bunun ulusal media neferleri ülkeye duyurdu. Ne derecede paylaşımların takip edildiğini gösteren ilginç bir anektod. Hem Arif'e dair tespitlerimiz, onlarca sayfalık makalelerimiz de yer almıştı, öncesinden.

Sezai Karakoç Ağabey hayatta iken yaptığımız tespitler, bir hafta boyunca yayınlandı. Bunu gazetede paylaştık. Vefat günü dahi gazetede haberimiz vardı.

Merhumun doğduğu ev, çocukluğunun geçtiği sokak, 1980'de üzerine aldığı arsanın belgesi, babasının ve amcasının kabrinin fotoğrafları, birer birer ele alındı.

Ne yazık ki ilgili ilçeden, Memleketi Ergani'den ilgilenen çıkmadı, onu aşkın gidişimizde belirlediğimiz tespitlerin önemli kısmı daha açıklanmadı.

Bu sebeple şehrindeki Sempozyuma sadece dinleyici babında eşi ve dostu görmek için katılım gösterildi.

Hakkında yazdıklarımız, bir kitap ölçüsünü aşan Merhum Karakoç, adına müze denilen, aslında küçük bir odada kitapları ve kimi Diriliş dergileri ve belgelerin kopyası ile tanıtılmaya devam ediyor, tanıtım ne derecede yapılıyorsa.

Araştıran, mükemmele ulaşmak ister, kendince. Mutluluğu varılan sonuçtur, kuşkusuz.

Deliller Hanı Giriş Kapısı ile ilgili tespitimiz, doğru ya da yanlış sorgulanmadı.

Sorgulanmasını beklemek, bir yönüyle beyhude uğraştır. Bilinseydi, zaten ele alınırdı, bu güne kadar.

Halen Taç Kapı Kitabesi, gün ışığına çıkmayı bekliyor, işin ehemmiyetini fehmedenler bekleniyor.

Bizim şehir tespitlerimizden biri Sultan Melikşah'ın yaptırdığı, ' Fındık Burcu' olarak bilinen burcun içler acısı olan haliydi.

Tam karşısında yeni yapılan villalar ve iş yerleri.

Endülüs' e iftira olan Toledo kopyası Suriçi'nde şehrin mimarî yapısıyla alakasız ticarî işletmeler...

İspanya uzak değil ve Endülüs ruhuna aykırı olan Toledo, niçin buraya yakıştırılıyor? Bu ayrı bir yazı konusu.


Fındık Burcu'nun bir an önce restorasyona alınmasına dikkat çektik. Belki planlaması söz konusu.

Fakat duvardan ses var, yetkili bilinenlerden çıt yok!..

Çeyrek yüz yıl geride kaldı, gazetecilikte.

Halen de yazarız, imzamızla.

Mesele nedir, o zaman?

Bir başkası tavuğun yumurtlaması karşısında etrafı velveleye verirken filin doğurmasına neden duyarsız?

Belirttiklerimiz doğru değilse yalanlanır, tekzib edilir. Doğruysa gereği yapılır, yapılmalıdır.

Biz, zamanında turistik işletme haline getirilmek istenen tarihî mescidin aslına uygun dönüşümünü sağlamaya sebep olduk, yazdıklarımızla.

Bazen yitiklere karışmasın düşüncesiyle bir kilise kitabesini alarak, müzeye teslim ettik, mahalle muhtarıyla.

Hem Sezai Karakoç hem Ahmed Arif konu oldu, yazılarımıza.

Hattat Hamid için olması gereken ne varsa yerine getirdik.

Şimdi anlıyor ve biliyoruz ki, insan doğduğu ve yetiştiği şehirde ağzı ile kuş tutsa bile, kendilerince feth edilmiş, bize göre kimi makamlar ehil olmayanlar tarafından işgal edildikçe meşguliyetimiz artacaktır.

Bundan sonra kimi tespitleri yapmayacağız, görünüyor. Tespitlerimiz ses getirinceye kadar susacağız, kendimizce.

Kaybeden biz olmadık, kazanan taraf olmadı.

Bizim bir siyasî bir tarafla, partiyle fiilen göbek bağımız yok. Bilenler, uzun zamandır, sade vatandaş olduğumuzda hem fikir. Kültür, Sanat ve Şehir konusunda çizgimiz net. Amacımız Şehir Araştırmaları Merkezi'ni kurum haline getirmek, bir mekana kavuşturmak.

Eskiden bizimle olanların şimdi bizden farklı düşünmesi ne iş?

Biz, kendimiz kaldık, değişmedik.

Değişenler ne oldu?

Değişen çok şeyler oldu.

Biz değişmedik, öyle kaldık, kendimizi her daîm yeniledik.

Bize ' Tek başına ' yakıştırmasını yapanlar, üzülmesin, bu arada.

Koskoca iki milyonu aşkın şehirde ve ülke ve de dünyada bizi okuyan, takip eden, neredeyse sayısı yüzü aşan okurumuz var.

Bundan büyük zenginlik mi olur?

Biz tüccar değiliz, elimizdeki tenekeyi satalım.

Kuyumcuyuz, bağırıp çağrışmayız...

Kendisine mücevher lazım olan kapımız açık.

Imitasyon malzeme aranıyorsa işporta tezgahında her çeşit bilezik 20-30 TL arası.

Bir de böyle bakmak lazım.

Farklı bakınca bizi anlamayanların ya da anlamak istemeyenlerin pişmanlıklarını görür, gibiyiz.

Biz şehirlerle ilgili çalışmalarımızda aç ve parasız kaldık, hiç bir zaman pişmanlık duymadık, Sevgili Okur!..