Köklü Değişim Dergisi Yazarları Mustafa Küçük ve Sait Doğan, GAPGündemi dijitalde canlı yayımlanan İshak Polat ile Yaşamın İçinden programına konuk oldu.

Yazar Küçük, camialarının Filistin meselesine bakış açısı ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.

Küçük, tarih boyunca Filistin topaklarının İslam egemenliğinde yaşandığını belirterek hilafetin ilga edilmesinden sonra İsrail devletinin kurulduğunu ifade etti.

"Eğer Kudüs güvendeyse İstanbul, Mekke, Medine, Şam ve Bağdat'ta güvendedir"

Gazze'de şehit düşen Müslümanlara rahmet ve yaralılara acil şifalar dileyerek sözlerine başlayan Küçük, "Kudüs ve Filistin meselesi dediğimizde aslında İslam ümmetinin çok can alıcı bir meselesini konuşmuş oluyoruz. Nitekim İsra Suresi'nde Rabbimiz, 'Bir gece, kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir.' Rabbimiz, bu ayet ile Mescid-i Aksa'ya ve Kudüs'e imzasını atmıştır. Bundan sonra zaten tarih boyunca Filistin ve Kudüs, İslam ümmeti tarafından hayatı bir mesele olarak algılanmıştır." ifadelerini kullandı.

"Kudüs, İslam tarihi içerisinde bir işaret taşı olarak görülmüştür"

Kudüs'ün güvende olmasının tüm ümmeti ilgilendiren bir mesele olduğunun altını çizen Küçük, "İslam amentüsü evrensel bir inanç olduğundan dolayı dünyanın stratejik noktaları ilk günden beri işaretlemiştir. Mekke, Medine, Kudüs, Roma ve İstanbul denmiştir. Özellikle Kudüs, İslam tarihi içerisinde bir işaret taşı olarak görülmüştür. Eğer Kudüs güvendeyse İstanbul, Mekke, Medine, Şam ve Bağdat da güvendedir. Hep böyle algılanmış bu şekilde değerlendirilmiştir. Bundan dolayı Kudüs dediğimiz zaman çok hayati bir meseleyi konuşmuş oluyoruz. İslam'ın Kudüs'e ve Mescid-i Aksa'ya yaklaşımı nasılsa köklü Değişim camiasının da Kudüs ve Mescid-i Aksa yaklaşımı öyledir." şeklinde konuştu.

"Kudüs'teki Müslümanlar direnişleri ile İslam Ümmetini diri tutuyorlar"

Kudüs'ün 1280 yıl boyunca İslam egemenliğinde kaldığına dikkat çeken Küçük, "Hazreti Ebubekir (R.A) zamanında Bizans toprakları fethedilmeye başlandı. Suriye ve Yermük'ün fethinden sonra nihayet Kudüs'ün fethine geçildi. Ebu Ubeyde bin Cerrah (R.A), 6 ay boyunca Kudüs'ü kuşattı. 638 tarihinde Kudüs fethedildi. Kudüs, 1917 yılına kadar 1280 yıl boyunca İslam egemenliğinde yaşadı. Sadece Fatımilerin hilafet devletini ikiye parçalaması sonucu İslam yönetiminde bir zafiyet meydana geldi. Bu zafiyetten yararlanan Haçlılar, 1099 tarihinde Kudüs'ü işgal etti. Bundan dolayı 88 yıl boyunca Kudüs, Haçlı egemenliğinde kaldı. Haçlılar, Kudüs'ü işgal ettiği dönemde Müslümanları acımasızca katletmiştir. Kudüs meselesi, Ümmetin yarasının kabuk tutmasını önleyen bir meseledir. Kudüs'teki Müslümanlar direnişleri ile İslam Ümmetini diri tutuyorlar. Bizim uyumamıza müsaade etmiyorlar." diye konuştu.

"Ümmet, birliktelik halindeyken Kudüs elimizdedir"

Hilafet döneminde Yahudilerin Filistin topraklarında devlet kuramadığını belirten Küçük, "75 yıldır süren bir sorundan bahsediyoruz. Bugün 'amalarla' söze başlanmanın zamanı değildir. Bu konuda 75 yıldır çok ihmallerimiz oldu. Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın aslında bir başka işlevi de Ümmeti birleştirmesidir. Ümmet, birliktelik halindeyken Kudüs elimizdedir. Ümmet arasında birliktelik yoksa Kudüs'te yok.

Bu birlikteliğin ismi hilafettir. Fatımiler döneminde devlet ikiye bölününce Kudüs elimizden çıktı. Hilafet varken, Abdülhamit başta iken Yahudiler, bir Yahudi devleti kuramayacaklarını anlamıştılar. Hilafet, 3 Mart 1924 tarihinde ilga edilmiş olsa da 1909 tarihinde Abdülhamit'in tahtan indirilmesi ile fiilen bitmiş oldu. Abdulhamit'ten sonra İttihat ve Terakki denilen bir yapı yönetimi ele geçirdi. Devleti idare edemediler. Bu şekilde imparatorluğu dağıttılar. Sonunda hilafet ilga edildi. Hilafetin kaldırılmasından sonra ancak Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kuruldu. Hilafetin kaldırılması ile Yahudi devletinin kurulması ile doğrudan bir ilişki var." dedi.

"İslam Ümmetini bir araya getirmenin yolunu bulmalıyız"

Büyük devletlerle baş etmenin yolunun birlik ve beraberlik olduğunu vurgulayan Küçük, "Bazı devletler, tek başlarını ABD, Avrupa ve İsrail'e karşı koyamayacaklarını söylüyorlar. Biz bunu anlayışla karşılarız. Doğrudur reel politikte bu böyledir. O zaman bu sorunun çaresi birleşmektir. Bunun başka bir çözümü yoktur. Eninde sonunda 'Büyük İsrail' sorunu kapımıza dayanacaktır. Gazze düşerse, Batı Şeria'da işgal edilirse İsrail tamamen Filistin'e hâkim olduğu zaman Suriye önünde duramayacaktır. Çünkü Suriye'de ordu ve yönetim yoktur. İsrail, Türkiye'nin komşusu olacaktır. Sen burada küçük bir örgüt olan PKK ile uğraşırken kocaman bir terör devleti senin sınırına dayanacak.

Dolayısıyla bizim büyük düşünmemiz lazım. İslam Ümmetini bir araya getirmenin yolunu bulmalıyız. Bunun için şartlar uygundur. Böyle bir İslami projeyle sahaya inen ve İsrail'e gereken cevabı veren kim ise Ortadoğu'da doğal olarak bütün İslam âleminin lideri olacaktır." ifadelerini kullandı.

"Filistin'de bir karış topraktan vazgeçemeyiz"

İki devleti çözüm önerisine tamamen karşı olduklarını ifade eden Küçük, "Böyle bir düşüncenin Müslümanların aklının ucundan bile geçmemesi lazım. Zaten halklar da bunu asla kabul etmezler. Bu çok ağır bir çözüm önerisidir. İslam Ümmetinin tarihine, kültürüne, fıkhına aykırı bir çözüm önerisidir. Bu çözüm önerisi bu sorunu bitirmez. Sadece polis gücü olan, diş güvenliğini İsrail'in sağladığı küçük bir Filistin devleti istiyorlar. Bu devlet tamamen İsrail'e mahkûm olacak. İlginç olan çevre ülkelerdeki liderler bu çözümü çoktan kabul etmişler; ama Yahudiler bunu kabul etmiyor. Biz Filistin'de bir karış topraktan vazgeçemeyiz. Çözüm bu değildir. Bu çözüm bizi bitirir, bizi öldürür. Bu çözüm önerisi oradaki Yahudi varlığını tamamen pekiştirmektir." şeklinde konuştu.

"Yahudilere verilecek bir karış toprağımız yok"

Türkiye'nin geçmişte yaptığı yanlıştan geri dönmesi gerektiğini belirten Küçük, "Türkiye ne yapabilir? Türkiye bir zamanlar İsrail'i devlet olarak kabul etmişti. Şimdi meclisi toplansınlar ve İsrail'i devlet olarak kabul etme kararını geri alsınlar. Çünkü İsrail bir devlet gibi hareket etmiyor. Halen sınırları ortada yok. Sınırları olmayan bir bela ve musibet ile karşı karşıyayız. Asla ve asla iki çözümlü devlete angaje ve ön ayak olmayalım. Köklü Değişim olarak çözüm önerimiz: Filistin'de Yahudilere verilecek bir karış toprağımız yok. Ancak şöyle olabilir. Filistin'de İslami bir yönetim kurulursa dışardan gelmemek şartıyla oradaki Yahudiler bir vatandaş olarak İslam yönetiminin eli altında yaşayabilirler." dedi.