Şehir Araştırmaları ile hemhâl oldukça, anlaşılmamak mukadderdir.

Şehri anlamayan insanı bilmez.

Şehir, tüm bilginin merkezindedir.

Şehre dair, söz yorgunuyuz.

Bu çağda anlaşılması gereken hususların bilinmezlikten gelinmesi manidardır.

Yeryüzü coğrafyasında kan, göz yaşı, haksızlık alıp başını gitmişse sebebi insandır.

Şehir araştırmaları, çok kapsamlı bir uğraşı gerekli kılar.

Bu minvâlde kimi düşüncelerimiz...

Şehre sadakatle bağlı olanın memleketinden uzak yaşaması, doğduğu ve büyüdüğü topraklardan ayrı düşmesidir.

Kim ki şehrine gönül bağıyla kayıtlı olduğunu ifade ederse, söylediği sözde yine de hüzün saklıdır.

Söz verdiği halde vaktinde mekânda bulunmayana itibar eksilir.

Şehrine söz vermiş olanın şehrinden uzak düşmesi, mecburîyet dışında vasfını yitirir.

Şahsın memleketine sadece gönül bağıyla alakası, fazlaca makbul değildir.

Günümüzde şehirlerde "Mimarî Tarz Değişimi", yüzyılların reddi, yüzyılların beraberinde getirdiği ne varsa inkârdır.

Söz verildiği üzere, şehrine ait değerlere olan sırt dönderme, kişiyi güvenilir olmaktan çıkarır.

Görev ve geçim sebebiyle de olsa, şahsın yılın birkaç gününü kendi şehrinde geçirmemesi ahde vefasızlığındandır.

Şehrin kendisine bağlılık arz eden insanına ihtiyacı vardır.

Şehrine ait birkaç fotoğrafı çerçeveletip duvara asmanın olsa olsa sadece nostalji düğünü bilmeyen olmaz.

Şehir, bir medeniyet kavgasıdır, davasıdır.

Eskiyi yeniye karşı değil, çarpıklıklara, ikiyüzlülüğe karşı savunmanın manasını anlamayanlar, tarihe dair sorumluluğun anlamını bilmekten uzak düşer.
Bir dostumuz, mesleği gereği bir yapının tadilatının aslına göre yapılmasını ısrarla savunur.
Kendisine bu yapının ibadethane olduğu söylenir ve kendisinin ibadet zamanında niçin bulunmadığı sorulur.

Kendi inancının farklı olmasının bu yapıya farklı gözle bakmasını gerektirmediğini belirten çalışan, görevini yaptığını ifade eder.

Doktor, hastasını muayene etmekle görevli, tedavisini sağlamakla yükümlü.

Bu sorumlulukla hareket etme mecburiyetinde.

Hariçten gazel okumanın hükmü yok, aslında.

Biz, hangi şehir olsa güzel taraflarını biliriz, kartpostallardan ve fotoğraflardan.

Diğer güzel olan taraflarının neden çirkinleştiğini, harabeleştiğini ve hangi gayelerle yok edildiğini sorma bilinciyle hareket eden şuura sahibiz.

Çünkü şehre ve şehirlere söz vermişiz.

İnsana söz vermişiz.

Şehir içinde ne varsa hepsinin sahiplenildiğine dair sözümüz var.

Bizim çabamız şehir ve dolayısıyla medeniyet içindir.

Medeniyet insan merkezlidir.

İçinde insanın yaşamadığı hiç bir mekân, ayakta duramaz.

İnsanın nefesi, soluğu mekânı diri kılar.

Hangi yerleşim yeri, insan olmadan sıfat kazanır?

Söz, biz yaşadıkça ve elimiz kalem tuttukça, dilimiz döndükçe şehirden ve şehirlerden yana tarafız…

Konuşamayacak durumlar olsa, bağrımıza taş basar, akıtırız göz yaşımızı içimize.

Bağrımızda hüzün çiçekleri açsın, kökleri yüreğimizin acılarıyla beslensin, ah û eninle isimlensin her biri.
Söz vermişiz, bir kere.
Sözünü vermiş olmak, her sıkıntıya göğüs germeyi peşinen kabullenmektir.

Bunu kabullenenlere selam olsun!..