" Şehir" için "vilayet" mi denirdi, önceden?

Yönetenine vali" mi?

Şehir, " il "olunca "ilbay" dendi de tutmadı.

Halen şehre " kent" diyenler var:

- Kentimize hoş geldiniz!..

****

Her ülkenin yönetim şehri, bize " Başkent" diye öğretildi:

- Ankara nedir?

- Başkenttir, örtmenim!..

Kent, kasaba değil mi, Farsça'da?

Kaza, kasabadan daha büyük değil mi?

Kaza, büyüdükçe kent mi olur?

Yoksa emsal Taşkent mi?

Minik yerleşimler, ilden küçük olduğu için " ilçe" oldu, kaza unutuldu, kazaya uğradı.

Makama kaîm olana " Kaymakam" denildi.

****

Bu ifade kullanılınca çocuk aklı, hep kaymak gelirdi, aklıma.

Akıl mı?

'Us' diyeceksin, der dururdu, örtmenimiz.

Meğer " Uslu", köken olarak bu kelimeden gelir imiş.

Peki akılsız için ne demeli?

Yetenek ne?

Kabiliyet ne?

Zeka ne?

Zeki ne?

Kâmil, kemale ermiş olandır.

Elmanın olmamışı "ham", olmuşu nasıl "olgun" olur?

Bir sürü absurd eylem!..

Ahlâk yerine etik gibi...

Bize göre ahlâktan yoksun olan etik davranmıyorsa ne demeli?

Şehrin il, ismin ad olması arasında "ad" tuttu da il için birşey demiyoruz, doğrusu.

Şimdikiler bilmez, İlbay'ı.

Belediye, beled ifadesinden mi?

Her şehrin olduğu kadar kazaların da belediyw başkani var idi.

Şehremini yerine " Belediye Reisi" denildi de sonrasında " Başkan" oluverdi.

Şehrin teslim edildiği, emin olan kımse idi, Sehremini.

Ne hikmetse öncesinde "Şarbay" denildi.

Şar, " Şehir" yerine kullanılmış, " Bay" ise malûm.

Mahalle, semt oluvermiş, hemencecik.

Şehir içinde semtler belirlenmiş, zamanla.

Semt pazarı gibi.

****

Bir baktınız, şehre kent diyenler, güvenlikli-korunaklı-pahalı ve çok katlı evler inşaâ etmiş.

Bir kaç blok(?) ise tabelada ya kent ya cıty...

Yani şehir içinde şehir...

Univercıty gibi, sonradan ünıversite...

Ne sitesi ne kenti ?..

"Kent" dediniz tamam da kent içinde kent olur mu?

Şehre dair itirazlar yükselir, belki.

****

Baķın, "kaza" diyen var mı?

İlçe tuttu da il tutmadı!..

Küçük kıza " kızçe" misali verilnesin.

Sakın ola ki " örnek" ifadesini bilmediğimiz sorgulanmasın.

Biliriz, esas mesleğimiz dil ve edebiyat...

Şehir, "il' ve " kent" olalı, rahatı bulmamış olduk.

Pay-ı taht ne?

İstanbul, kent mi şehir mi?

****

Kendisini muteber gösterenler vardır:

- İlden haber bekliyoruz!..

Kasabadan çıkarken sorana " Şehre gidiyoruz." der idik.

" Şehir" yerine " İl" ya da " Kent" deyin, ifadeye Fransız kalırsınız, absurd şekliyle.

Şehir, şehirdir ve Kent de kent!...

Sigara markasından bahsetmiyoruz.

" Kentmen" olanlar, centilmen olursa bu ayrı!.

Kent ne?

Men ne?

****

Centilmenlik nereden?

Haysiyet yerine kişilik diyelim ...

Onur ne?

Çoğumuz Fransızca konuştuğumuzun farkında mı?

Birisine " Onursuz" dendi mi ne olur?

Onur duymak nedir?

Onurlusunuz mu?

Onurlu musunuz?

Kentimizin gururu ne?

Kentimizin onuru ne?

Onur verdiniz.

Onurunu korudun ya!..

Onur yürüyüşü!..

Onur ödülleri...

Şehirde yalnızlık!..

Cinnete davetiye çıkaran sorumsuzluk...

Bilerek tasarlanmış cinayet.

Her yerde plaza ve cıty kirliliği.

Kent Meydanı!..

Kent Stadyumu.

Stadyum ne?

Kent Sineması...

Kent Barber!..

Kent Medya...

Kent Group...

Kent Orkestrası...

Blue Cıty Kent Konutları...

Blue ne?

Cıty ne?

Kent ve Cıty ne?

****

Şehrin canına okuyanlar kim?

-Kentimize hoş geldiniz!..

- Kent babanızın maĺı mı?

- Hayır, Efendim. Biz bu parkın temizlik elemanıyız...

- Ben şehrime yabancıyım.

- Biliyoruz, bayım.

- Şehre ne oldu?

- Ne siz sorun ne ben anlatayım!..

***

Park ne temizlik ne?

Eleman ne?

Bayım, ölüler konuşur mu?

Şehir, sen neredesin?