Şiir yolculuğuna çıkalı, şair olduğumuzu sanan dostlar, yayınlanmış kitaplardan uzak düşmüş gönlümüze davetiye göndermez oldu, açıklıkla.

Şiir günlerinde olmak isterdik, hakkını verdiğimiz, fikir çilesini çektiğimiz şiirlerimiz yok muydu?

Gençliğin verdiği heyecana yenik düştüğümüz zaman içinde, kalbin kanayan köşesinden damlayan kanla yazdığımızı farz ettiğimiz mısraları, şiirimizin yapı taşları bildiğimiz zamanlar, saçın siyahlığını kaybetmediği devirlerdi.

Şiirin vefalı olduğunu söyleyen dostlarımıza, İstanbul'un semtini hatırlatma ihtiyacından vaz geçeli, yaş kemale ererken, şiir adına defterlere mahkûm kıldığımız damıtılmış ifadeleri gün yüzüne çıkarmama inadımız, bizim şairlik mecrasında olmayışımızın resmî vesikası haline geldi.

Şiir mi okunmuyor, şairler mi yazmıyor?

Şairlerin elinden tutan mı yok, şiirden anlayan mı az kaldı?

Ezberinde yüz şiir olan mı tükendi, yoksa edebiyat-sanat dergilerinin sayfaları mı kitlendi?

İstanbul'un çehresi mi soldu, şairler mi terk etti, İstanbul'u?

Nihayetinde bu söz canbazlığını sürdürebiliriz, sayfalar boyunca. Herkesin ve her kesimin kendisine mahsus şair portreleri söz konusudur, yalanlanmayan.

Her şiir ödülü verilişini gördüğümde şair olduğumu ifadeden acizlik duyarım, kendimce.Yazılanlar bu ise, şairliği unutmak, derde derman bulma misalidir, kanaatimce.

Şair ölünce şiirin yası tutulur, aslında.Şiirin ne olduğuna dair, yazdığımız kısa, daha çok iki kelimelik tanımlar var, anlam verilmeye muhtaç mana olarak.

Bu tanımlamaları sunmak, okurun bize hak verip vermediğini sorgulamak istedik, açıkçası.

Şiir nedir ve ne değildir?

Biz, daha çok ne olduğunu açıklamaya çalıştık, kendimizce.

İki kelimeyle neler yapıldığını gösterme, maharet sergileme amacımız yok, aslında.

Her iki kelimenin ardından şiiri tanımlamışsak, anlam içinde manasına kapı aralamışsak, bize düşen mutlu olduğunu hissettirmektir, kaleme.

Belki birkaç şiir kaleme alabilme cesaretine ulaşmaya vesile kılarız, gönlümüzü.

Şiirin ne olduğunu sorgular, kendini şair bilen.

Şiir, yemişe duran ağacın, kendi meyvesine el uzatanlara ikramı mıdır?

Şair, iki dudağının arasından çıkan sözle yaya ok süren savaşçı mıdır?

Şiir, kalabalıkların müşterek isteğinin kalıplaşmış hali midir?

Şiir, derde derman mıdır, şairin ifadeleriyle gönül telini titreten?

Şiir, Hak Divanı'na duranın, Hak olandan başka bir şey söylememesi midir?

Şiir, ılgıt ılgıt esen seher yeline mırıldanış mıdır?

Şiir, bad-ı sabadan gayrı kapıyı çalan ikinci misafir midir?

Şiir, hüzne aşina çehrelerde gittikçe belirginleşen derin hatlar mıdır, çaresizliğin kollarında kimsesizlik çekenler için?

Şiir, varoluşun sancıları içinde yok oluşa ilerlemek midir?

Şiir, yeryüzünde daha güzel bir yaşamın hayatı güzelleştirmek adına yolculuğu mudur, çile çekenlerin?

Şiir, toprağa, toprakta biten kan kırmızı güllere aşık olma hali midir, şairin lisanında?

Şiir, şairin kalp gözünün açılması mıdır, kimseden bir şey beklemeden, yürekten kopup gelen çığlıklar misali? Devam edecek…