İbrahim Halil ÇELİK

O günler siyasetle Dava adına halkımıza hizmet etmek için yarıştığımız günlerdi. Halka hizmet Hakka hizmet idi o günler. İlke olarak ta: İnsanların en hayırlısı, diğer insanlara faydası olandır.

Bu düsturla herkes biri birine ‘sen meclis üyesi ol, sen daha faydan olursun‘ diye feragat ederdi. İnsanlara faydalı olmak için hayırda yarışırlardı. Şimdi bir hayal gibi gelen bu sözler, bizi o zaman bir birine bağlayan kale duvarları gibi muhkem binaların ateşten tuğlaları gibi kenetler, bağlardı.

Hayırda yarışmak için günlerce seçimlerde meclis üyeleri olacak insanları arardık. Urfa’nın kanaat önderleri, ilim adamları, fikir ve düşünce insanları, esnafı ve eşrafı, kılı kırk yararcasına Belediye Meclis Üyesi olacak insanların isimleri üzerinde istişare eder ve fikir teati ederlerdi. Bir karara varıldı mı , o isimler Parti Genel Merkezine iletilirdi. Böyle listelerle ben iki kez Belediye Başkanlığı seçimine girdim. Hamdolsun hep anlımızın akıyla çaktık o seçimlerden. Refah Partisinden, Rahmetli Turgut Özal’ın o muhteşem iktidarına rağmen aziz hemşehrilerimiz bizleri seçtiler kendilerine hizmet etmek için her ikisinde. Ne günlerdi o günler ne günlerdi? Aşk vardı, dava vardı, sevda vardı. Urfa sevdalısı insanların Urfa halkına hizmete kusur işlememeleri için o kıt imkanlar içinde gece gündüz çalışırlardı.

Arap Hoca, Molla Derviş Hoca, Molla Said Hoca, Şevki Hafız , Sabri Hoca , Yaşar Hafız ve Molla İzzettin Hoca gibi nadide insanlar da bize o güzel isimleri önerirlerdi.
İşte onlardan biri de kendi şahsiyetinin ağırlığını bilen , temsil ettiği davanın hakkını layıkıyla veren , Kamberiye Mahallesinin Mümtaz insanı Hacı Abdullah Kırıkçı Efendinin değerli evladı Halil Kırkçı abimiz idi. O, ilim ve irfan sahibi kültürlü bir Müslim idi. İslami kültüre aşık ve ehli hizmet bir zat idi. Biz gençlerle Harran Üniversitesi Kurma Derneğinde görev aldı. Kız ve Erkek İmam Hatip Liselerinin açılmasında Hafız Rafi Görgün ve Abdülkadir Özen’le senelerce fahri olarak çalıştı. Onun üç dilde güzel şiirleri vardı. Arapça, Türkçe ve Kürtçe. Temenim odur ki, şair oğlu Abdurahman Kırıkçı’nın vakit geçirmeden bu güzel şiirlerini kitaplaştırmalıdırlar. İnsanları bu güzel dizilerden mahrum bırakmayınız.
Bizim arkadaşlarımızla çıkardığımız Harran Kültür ve Folklör Dergisinin baş okuyucusu ve destekçisi idi. O, Hacı Kamil Hanında uzun seneler terzilik yaptı Halil Kırıkçı abimiz. Belediye Meclis Üyelerimizin kahir ekseriyeti böyle değerli insanlardan oluşurdu. Bazıları da zaman zaman yorardı bizi. Ama et de kemiksiz olmuyor ki?
Belediye Meclisinde, Encümende ve komisyonlarda yıllarca birlikte çalıştığım değerli dostlarımdan bu fani dünyadan beka alemine göçer oldular. Bunlardan ilk giden dünya tatlısı Hacı Hüseyin Çirkin idi. O, benim ilkokulda Hal Pazarında çaycı çıraklığı yaptığım yıllarda Süleyman Hoşgöz’ün yanında muhasebeci idi. O zaman bile, munis ve şefkatlı bir abimiz idi Hüseyin Çirkin.
Onu 1988 yıllında Kutsal Topraklara giderken Belediye Başkanlığı vekâleteni ona bıraktığımda Mevlihane Camiin de içinde bulunduğu Hal Pazarını bazı dükkanlarını yol için yıkma işini de ona tevdi etmiştim Biraz netemeli bir iş idi bu. Ancak o bu yüküm işinin altından o kalkabilirdi. Ve personel alımında ve atanmasında tam yetkili kılmıştım. Ama o yılların güngörmüş tecrübeli insanı olarak kendisine bir taleple gelenlere: “Onun Kalem elinde , alem elinde“ dermiş. “ Bırakın talep dilekçelerinizi o , Kutsal Topraklardan gelince istediklerinizi yapar.” dermiş ve hep saatinde makama gelir ve saatinde eve gitmeemiş. Ne kimseyi kazdırmış, ne de küstürmüş. Bende nasıl olsa işi hal etmiştir diye boşuna seviniyor muşum Kutsal beldede. Bekir Görgün, Mehmet Gerger, Emin Akçiçek, Mehmet Tepe, İsmail Şekerci , Ahmet Mermertaş, Ömer Beğenilmiş, Ömer Saatçı ve daha dün sayılacak kısa bir zamanda Mehmet Dartar ila Hacı Ali Yüksekyayla gittiler o dönülmez yolculuğa. Bu günde Dostum ve meclis üyem Halil Kırıkçı abi de bizi yalnız bırakıp gittiler uçmağa. Ah herkesin bineği olan tahtırevan , ah! Tabutun saltanatında birgün bizide inanan insanların omuzlarında götürecekler o karanlık mezara. Aziz dostlar: Kefen beyaz , ama kabir , siyah ve karanlıktır. Onu aydınlatacak ameller işlemek gerektir. Bunu yapanlara ne mutlu.
Geçenlerde Halil amcamoğlu Said Çelik’in vefatı münasebetiyle Urfa’ya gelmiştim. Taziyeye bittince ben de çok dostlarımı ziyaret ettim bu gelişte. Halil Kırıkçı abinin Harran Üniversitesi Tıp fakültesi Yoğun Bakım bölümünde olduğunu oğlu Mahmut ile Abdurahman’dan öğrenmiştim. Müsait olmadığı için ziyaret edememiştim. Benimde refikam o sıra hasta olarak yatıyordu aynı hastanede. Tıp Fakültesi Dekanı Halil Çiftçi’yi ziyaret etmiştim. Dertleşmiştik kısa bir teşehhüt miktarı kadar. Oradan Halil Çiftçi hocayla Rektörlük binasına kadar gittik. Toplantıları olacaktı. Fazla meşgul etmeden vedalaşmıştık onunla .


Harran Üniversitemin yeni seçilen Rektör Prof. Dr. Mehmet Tahir Güllüoğlu’nu makamlarında ziyaret ettim oğlum Muhammed Fatih ile. Harran Üniversitesinin Rektör şansızlığını bu kadro son verir ve halkla birlikte sorunlarını çözerse, Bölge Üniversitelerinin arasında parmakla gösterilen bir ilim yuvası olacaktır bizim Harran Üniversitemiz.
Bizler Harran Üniversitesini ; Harranı ovası ve Mezopotamya’yı ihya etmek için kurmuştuk. Hala o umudumuzu koruyoruz bu gidişle. Olacak bu kez diyoruz, olacak ! Ne lazımsa yapılmalı ve hatta ikinci bir Üniversite kurulabilinir o devasa Harran Üniversitesi arazileri üzerinde. Buna da hevesli ve ateşli bir şekilde gördüm çiçeği burnunda taze Rektörümüz Mehmet Tahir Güllüoğlu’nu. Antep’te özel sektörden ilim adamlarını topluyordu etrafında. Muvaffak olası dileğimdir.
Halil Kırıkçı Abimiz Yoğun Bakımda olduğu için ziyaret edememiştim. Vefat haberini alınca çok üzüldüm. “Keşke kapıdan bile olsa onun son bir kez yüzünü görebilseydim!” dedim kendi kendime. Artık nafile! Ama nasip olmuyorsa bir şey , hiç bir şey gelmiyor elden. O gün ben , hastahanede değerli evlatları Mahmut ile Abdurahman’a: “Gözünü açarsa Halil abim, ona selamlarımı ve helâllık dileklerimi iletin. Ben de ona hakkımı helal ettiğimi söyleyin!” demiştim .
Bugün Şurkav Yönetiminden; Halil Abinin vefat haberini alınca çok üzüldüm. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Medreselerde uzun zaman mürekkep yaladığı , koca koca hocalardan ders aldığı onun tüm konuşmalarında bu ilim ve irfan farkı bariz bir şekilde görülürdü. Beni çok severdi. Mehmet Gerger rahmetli ile arası çok iyi idi. Dede Osman’ı severdi. Dede Osman ayrı bir fasılda zikre değer bir zattır. Ses üstadı ve iyi bir gazelhan idi Dede Osman. Onunla olan çok hatıralarımız vardır. Urfanın en pervasız alimi idi Dede Osman.
Halil Kırıkçı abimiz aynı zamanda zarif bir Hat ustası ve iyi bir şair idi. Güngörmüş, kibar ve insanları seven bir Urfalı idi. Rahmetli Ömer Saatçı ve Mehmet Kayacan ile birlikte oldular mı sohbetlerine doyum olmazdı. Rahmetli Sabri Tepe ve Şevki hafız , Şevket Denek ve Emin Karabulut onu bazen kızdırırlardı. Bir de onun güzel damarını yakaladılar mı sıra gecelerimizde naatlar okunur neşeden geçilmezdi. Belediye Meclis Üyelerimiz ve diğer arkadaşlarla çok o uzun kış gecelerinde sıra gezerdik. Bu sıra gecelerimiz aynı zamanda bir şura gecesi olurdu. Bütün dertler konuşulurdu orada Urfa’nın.
O, Arap hoca ile Molla Derviş hocaya çok saygı duyardı. Molla Said Tekin hocayı da severdi. Siverekli Mahallesi , Bedendibi Sokaktaktaki evimizle onların evleri arasında sadece Karakoyun Deresi akardı. Aramızı bu su keserdi. Onu ta gençliğinden beri tanırdım Halil abiyi. Şık giyinirdi. İşinde titiz idi. Dostlarına sâdıktı. İyi bir Milli Görüşçü idi. Erbakan hocaya çok bağlı idi. Partide çok emeği olmuştur Halil abinin. Urfanın değerli evlatları, bir bir iyi atlara binip, iyi diyarlara gidiyorlar. Birgün sıra bize de gelecek. İşte o zaman tir u teber elde gideceğiz o dönülmez sefere. Biz de asli vatanımıza avdet edeceğiz birgün. Sırası gelen gidiyor bu bir gölge olan dünyadan.
Şair Nabi der: “ Cennet dedemizden bize kalan mirastır, kim bizi men edecek o cennet bahçelerinden ” İşte biz buna iman etmişiz bir kerre. Bu fani dünyaya kanıp, dostlarını ihmal edenlerin vay haline.
Başta kederli evlatlarına, aile dostlarına, akrabalarına, Milli Görüş Camiasına,İlim, İrfan ve Kültür seven Urfalıların tümüne Yüce Rabbimden sabır- ı cemiler diliyorum .
Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun Halil Abimin.
İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciün