Dr.Faruk Öncelin başvurusu üzerine Şanlıurfa'da 2007 yılında "cudi zeytini Anıt Ağacı" olarak tescil edilen binlerce yıllık zeytin ağacı komili markasının reklam yüzü olunca memleket delisi olarak bu konuya değinmediğimi farkettim. Oysaki GAPGündemi son 5 yıldır konuyu sürekli gündeme getirmiş ancak onları duyan olmamış. Bende belki bir kör okur, bir sağır duyar diye söylüyorum sözlerimi.

Geçmişten günümüze su, hava, toprak gibi, yaşamın merkezinde yer alan bir unsur da "ağaç"tır. Ağaç, öteden beri yaşam, ölüm ve yenilenmenin simgeleri arasında yer almış ve bazı ağaçlar kutsal kabul edilmiştir. Mitolojiye göre  Jüpiter'e meşe, Apollon'a defne ve palmiye, Athena'ya ise zeytin ağacı adanmıştır. Defne dalı zaferi, zeytin ağacı barışı, çam ağacı noeli ve selvi Zerdüştlükte ateşi sembolize etmektedir. Günümüzde ağaç kültü önemini korumaya devam etmektedir

Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda çınar ağacı vardır mesela. Şeyh Edebali, Osman Gazi'nin rüyasında gördüğü çınar ağacını büyük bir devlet kuracağı şeklinde yorumlamıştır. Kanada bayrağında Kanada'nın ulusal ağacı olan akçaağaç yaprağı, Lübnan bayrağında sedir ağacı yer almaktadır. Türkçede insanların soylarını gösteren çizelgelere soyağacı veya şecere adı verilmektedir. Şecere, Arapçada ağaç anlamına gelen şecer kelimesinden türetilmiştir. 

Tasavvuf edebiyatında ise ağaç, islam dinini temsil eden bir öznel bir olgudur: Niyazi Mısrî "insân-ı kâmil ağacının dalına, yani hakiki bir dervişe tutunan kişi kendi hakikatinin sırrının meyvesini yiyecektir" der. Ona göre yapraklar mahlûkatı, meyveler peygamberleri, ağacın tamamı ise Hz. Muhammed’i temsil eder. Yunus Emre, bir şiirinde bunu kişinin tasavvufî manada olgunlaşmasında somut bir örnek olarak kullanır:

"Âşık olmayan âdemi 
Benzer yemişsiz ağaca 
Ağaç yemiş vermeyince
 Budağı eğilmez imiş"
 Dede Korkut kitabında ise:
"Ağaç ağaç dersem sana arlanma ağaç,
 Mekke ile Medine’nin kapısı ağaç,
 Musa Kellimin asâsı ağaç,
 Büyük büyük suların köprüsü ağaç,
 Kara kara denizlerin gemisi ağaç,
 Şah-ı merdan Ali’nin Düldül’ünün eyeri ağaç,
 Zülfikaar’ın kınıyla kabzası ağaç 
Şah Hasan’la Hüseyin’in beşiği ağaç,

Cudi zeytini anıt ağaç olarak tescillenerek koruma altına alınmıştır .Anıt ağaçlar, geçmişle günümüz arasında bağlantı kuran taşınmaz tabiat varlıklarıdır. Anıt ağaçlar, yüzlerce ve hatta binlerce yıllık yaşlarıyla zamana meydan okuyan tarihin canlı tanıklarıdır. Ancak günümüzde söz konusu ağaçlar çarpık kentleşme, sanayileşme, kontrolsüzce kullanılan tarım ilaçları, hava kirliliği, küresel ısınma gibi pek çok sorunla karşı karşıyadır. Bize düşen görev gelecek nesiller için atalarımızın mirası anıt ağaçları korumaktır. Bu ağaçların zarar verilmesi veya ağacın yok edilmesi bir kütüphane yangınından farksızdır. Tarihsel önemin yanı sıra anıt ağaçlar bilimsel, folklorik, estetik ve turistik işlevlere de sahiptir. Ancak biz bu değerimizi turizme kazandıramadık maalesef.

Tescil edilmiş bir anıt ağaca zarar verici nitelikte eylemlerde bulunanlara 2863 sayılı Kanun'un 65. Maddesine göre  2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilmektedir.

Zeytin ağacı insan varlığının bulunduğu her alanda yaşamın bir parçası olmuştur. Kutsal kitaplardan mitolojiye, mitolojiden efsanelere kadar kültürel yaratmalarda zeytin vardır. Kutsal kitaplarda, Kur’ân-ı Kerim’de, incil’de ve Homeros’un eserlerinde de zeytin ağacından bahsedilmiştir. (Kur’ân da altı ayette zeytin adı geçmektedir.)

İnsanlığın zeytin ağacı ile tanışması ile ilgili  bir inanışa göre Hz.Adem, öleceğini hissedince oğlu Şit'i cennete göndermiş ve Tanrıdan günahlarından bağışlanması için af dilemiştir. Bunun üzerine; cennetin bekçiliğini yapan melek, Şit'e üç tohum vermiş ve bu tohumları Hz.Adem vefat ettiğinde onun ağzına yerleştirmesini istemiştir. Şit söyleneni yerine getirmiş ve mezarından zeytin, sedir ve servi ağaçları filizlenmiştir

Romalı Tabiat Tarihi yazarı Columella'nın "...olea prima omnium arborum est ...", yani "zeytin ağaçlar arasında birincidir" diye tanımladığı zeytin, yeryüzünün bilinen en eski kültür bitkilerindendir. Urfadaki cudi zeytinin 4.000 yılı aşan yaşı dikkate alındığında önemi daha çok anlaşılacaktır. 'Delice' olarak bilinen yabani zeytin ağaçlarının İÖ 5000 yıllarında, ilk kez doğu Akdeniz'de, büyük olasılıkla Anadolu'da bir kavim tarafından ehlileştirildiği sanılmaktadır.

Eski Ahit’te Nuh Tufanı’yla ilgili geçen bir olayda, gemi karaya oturduktan sonra Hz. Nuh’un suların çekilip çekilmediğini anlamak için göğe bir güvercin saldığı ve güvercinin ağzında bir zeytin dalıyla döndüğü anlatılır. Belkide o güvercinin ağzındaki zeytin dalından türemiştir bizim cudi zeytini kim bilir.  Zeytin, tarihsel süreç içinde değişik kültürlerde 'barışın' ve 'umudun' simgesi haline gelmiştir.

Gazze semalarında ağzında zeytin dalı olan güvercinlerin uçması dileğiyle….