Gül SAN: Yerel katılım aracı olarak Kent Konseyi nedir?

Av.Cüneyt ALTIPARMAK: Dünya değişiyor, Gül Hanım .. Bundan yirmi yıl öncesinin kavram dünyasında, algı evreninde yaşamıyoruz. Değişim her alanda olduğu gibi yönetim konusunda da oldu. Seçimden seçime milletin düşüncesini öğrenmek giderek demode oluyor. Bunun için yönetimler çeşitli araçlar kullanmaya başladı. Hepsinin odağında “katılım” ifadesi var. İyi bir kentte yaşamak, yaşadığımız kentin güzel olması, her şeyden öte "yaşanılabilir bir şehirde" hayat sürmek, herkesin istediğidir. Bunda bir tereddüt yoktur sanırım.

Kentle ilgili sorunların temelinde "Bizi seçtiniz ve artık yetki bizde” anlayışı var bence. Ve meselenin nirengi noktası da seçimden seçime halk ile muhatap olmayacağınız bir model geliştirmek, daha basit ifade ile her an sırtınızı halka yaslayabileceğiniz bir mekanizma kurmak. 

Belediye mevzuatında olan ve tüm sorunları çözebilecek etkinliğe sahip bir katılım mekanizmasına dikkat çekmek isteriz. Bu da tahmin edileceği üzere kent konseyleridir. Ama katılımı bununla kısıtlamak da doğru değildir. Zira konseyler bir istişari organdır.  Katılım konusunda asgari bir düzey taşır. Yerel yönetici bunu genişletip, şehrin tüm damarlarına sirayet edecek bir yapı da inşa edebilir, ki beklenen odur. Konseyler şehirdeki, kamu birimlerinin, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan bir yapıdır. Konseylerin kararları, Belediye Meclislerinde öncelikle görüşülmek zorundadır. 

Bir kimse şehre dair meramını, kentte çözülmesini istediği bir konuyu, kent konseylerinin gündemine getirilmesini isteyebilir. Kentli haklarının en temel ikinci paradigması budur. Yönetimde seçimden seçime belirleyici olmak yetmez. Tüm süreçlerde fikir beyan edebilmek gerekir. Kentlinin bunu talep etmek hakkı vardır. Bu talebin bireysel veya kitlesel olarak dile getirilmesi mümkünüdür.

- Yerel yönetimlere bağlı bir kurum mudur?

-Mevzuatımıza yeni belediye yasası ile giren kent konseylerinin bilinirliği ve etkinliği gün be gün artıyor. Özellikle partilerin seçim beyannamelerine girdikten ve devletin planlama metinlerinde yer aldıktan sonra; bir kısım için gönülden, bir kısım için de mecburen dahi olsa gündeme alınmak zorunda artık. Konseyler belediyenin içinde, belediyeye dahildir.

Bazı ifadeler duyuyoruz, konsey başkanları kendisini “bağımsız” ve “üst” birimler sanıyor. Bence konseylerin ne olduğu iyi bilmek şart. Konseylerin temel bir görevi var. Bulunduğu belediye sınırları içerisinde “kent vizyonu”, “kalkınma”, “hemşerilik bilinci” başta olmak üzere bu bağlamda programlar yapmak, etmek, projeler uygulamak ve şehirdeki sivil toplum ve kamu birimlerinin bir araya gelip kent meselelerini konuşabileceği bir platform olmak.

Bu yapı için mevzuat açısından Belediyelerin resmi istişare organı diyebiliriz. Zira konsey genel kurulunun aldığı kararlar “belediye meclisinde öncelikli görüşülme” hakkına sahip. Bu görüşmeden her zaman “olumlu sonuç” çıkması mümkün değil. Bu düzenleme konseylere “şehrin gündemini belirleme hakkı” veriyor ki bu iyi değerlendirilirse önemli bir aşama kat edilmiş oluyor… 

Gül112

- Sorun nerede konseyin algılanması ile ilgili olarak?

- Her meselede olduğu gibi konseylerde de sorunlar aynı. Bir yandan meseleyi “marjinalleştirme” gayretiyle tüm meseleyi mevcut konsey başkanı üzerinden çözmeye dair bir yaklaşım var. Bir yanda da meselenin hukuki durumuna göre olaya yaklaşanlar.. Konseyleri, belediyenin, kurumların hatta valiliğin üstünde gören “marjinal” yaklaşımın olaylara bakışı ile yol yürümek mümkün değil…

Konseylerin ne olduğundan ziyade ne olmadığını iyice bilmek gerekiyor sanırım. Konseyler bir makam değildir, bir zemindir.  Konsey başkanı bir protokol mensubu değildir. Konsey genel kurulu “ele geçirilip, hep elde tutulması gereken bir mevzi” değildir.  Konseyin başkanı kimsenin üstüne değildir.  Konseyler, ildeki sivil toplumun üstü veya amiri değildir. Konsey genel kuruluna yönetmelikte zikredilen herkes gelebilir. 

Konseyler belediyenin dışında veya bağımsız değildir, bilakis içindedir.  Konseylerin tüzel kişiliği dahi yoktur. Konseyler bir bütçeye sahip değildir. İyi organize olursa bütçeye de ihtiyaç duymazlar.

- Kent konseylerinin finansmanları nereden sağlanıyor? Bağış, hibe, v.s

- Belediyelerin bir bütçe aktarması gerektiği yazıyor, yönetmelikte. Ama bunun limiti ve tutarı belirsiz. Bu da ister istemez konsey-belediye ilişkilerinin “iyi” olmasını öngörüyor. Ama konseylerin ortak proje geliştirme, destek ve hibeler alması da mümkün. Belediyeler aracılığı ile konseylere bağış yapılmasında bir yasal mani yok. Yine konseylerin projelerinde “sponsor” başlığı ile çeşitli yardımseverlerin sürece dahil olması da mümkün. En basiti, bileşenlerinden birisinin bile masrafları üstlenmesi de söz konusu olabilir. Bu konuda kaynak sorunu çekmez konseyler, yeter ki iyi ve doğru zeminde meseleyi tartışsın, iyi fikrin, finans kaynağını bulmak kolaydır!

- Belediye başkanı Kent konseyi başkanını atayabilir mi?

- Konsey başkanının atanması gibi durum olamaz. Nasıl seçileceği konsey yönetmeliğinde çok açık şekilde belirtilmiş. Konseyin oluşumu da çok net. Başkan kendisi belirlemek istese bile; konu yargıya taşınırsa konseyin oluşumu da seçimler de iptal olacaktır. Bunun örnekleri çok. Zaten bir yerden katılım, birlikte yönetmek diyeceksiniz, öbür yandan atama veya belirleme yapacaksınız.. . Bu, işin mantığına aykırı.

Ben belediye başkanlarının bunu yapmasını yadırgıyorum işin açığı. Konseylerin böyle bir özelliği yok. Kim olursa olsun konsey başkanı, bence bunun önemi de yok. Konseyin, belediyenin işlerine çomak sokması mümkün olamaz zaten. Konsey başkanlığı da, yürütmesi de sınırlı bir alan içinde. Ve hep öyle kalmalı.

Biz demokratik tercih deyip sonra seçilenlerin üstüne konseylerin oturtulması fikrini de benimsemeyiz. Herkesin bir yeri ve alanı var. Burada kalınarak katkı sunmak kıymetli. Gerisini siyasi emel, popüler olma ve gündemde kalma merakından ibarettir bence.

- Kent konseyleri toplum nezdinde işlevsel mi?

- Yeni yeni farkına varılan yapılar. Bu işte yaklaşık 14 yıldır bulunuyorum. Türkiye Kent Konseyleri Birliğine hukuk danışmanlığı yapıyorum. Bu gönüllü bir görev. Bu görevi yapmaktan mutluyum. Bana çok katkısı oldu. Şehirleri ve belediyeleri tanıdım. Yapılan iyi ve kötü yönetişim örneklerini gördüm. Karar alma süreçlerinde bulundum.

Şimdi geriye bakınca bugün konseylerin ülkemizdeki bilinirliğine, Türkiye Kent Konseyleri Birliğinin çok büyük faydası olduğunu görüyorum. Bir dönem başkanlığını Şanlıurfa üstlenmişti. Sayın Sabri Dişli, 5. Dönem başkanı olmuştu. Şimdi Kocaeli başkan. Her siyasi görüşün temsiliyeti sağlanıyor Birlikte. Tüm partiler ziyaret ediliyor ve yerel yönetim başkanlıklarına, konseylerin kurulması için talepte bulunuluyor. Böyle gelişen işler sonucunda konseyler önem kazanıyor. Ama halen istenilen boyutta mı derseniz, bence değil.

- Başkanlara tavsiyeniz var mı, konseyler çerçevesinde…

- Siyasi mecra farklı ve kendine özgü kuralları olan bir alan. Benim tavsiye vermek pek haddim değil. Ama birkaç düşüncemi paylaşabilirim. Eleştiriden, aksi görüşten; içinden küçümseme ve hakaret olmadığı müddetçe istifade etmek gerekiyor. Shaw’ın bir sözü var, "Akıllı insan kendi aklının yanında başkalarının da aklını kullanan kişidir" diyor. Yani kentteki herkesin aklının toplanabileceği konseyleri inşa etmek ve işler kılmak bence çok iyi olur.

Katılım aracı olarak konseyler de yeterli olmayabilir.  Mesela Madrid belediyesinin bir uygulaması var. 16 Yaşından büyük herkes fikrini yazabiliyor. Oylamada yüzde bir oy alırsa belediye meclisi gündeme alıyor. Bu gündeme almak demek, illa istenilen olacak demek değil. Ama gündemi takip edebilirsiniz, ölçümleme imkanınız olur. Bu bağlamda sivil toplumun önemini görmek ve unutmamak gerekiyor. Sivil alan kıymetli ve başkanların bu alan ile irtibatlarını koparmaması siyasi ikballeri açısından da önemli bence…

- Son olarak neler söylemek istersiniz?. 

- Bu belirttiklerimizin teorik yanı var ama en kıymetlisi pratik yönü. Katılım konusunu ne kadar geliştirirsek o kadar kıymetli iş yapmış oluruz. Bu vesile ile bana bu imkanı verdiğiniz için GAPGündemi ailesine ve hassaten size teşekkür ederim.

Kaynak: GAPGündemi